Estetik cerrahide doğallığı yakalamak
Estetikte doğallık nedir sorusunun cevabını vermeden önce, “neden estetik yaptırıyoruz” sorusuna, ya da doğal görünmeyene odaklanmamız lazım. İnsan vücudu doğduğundan yetişkinlik dönemine kadar oldukça büyük bir değişim geçirir ve yetişkinlik döneminde son görünümüne ulaşır. Yetişkinlik dönemindeki görüntüde, her şey yerli yerindedir.
Örneğin yüzde, elmacık kemiğinin üzerinde belli miktarda bir doku yerleşmiştir. Bu doku yüzü, canlı, genç ve çekici gösterir. Ya da karın bölgesinde kaslar yerinde ve sıkı, cilt de tam kasların üzerini örtmüştür. Gözü rahatsız edecek herhangi bir özellik olmadığı gibi, aksine çekici görünür. Ancak insanın yetişkin olmasının hemen ardından hatta öncesinden bile yaşlanma süreci başlar.
Bu süreçte dokular yer çekimin etkisiyle yavaş yavaş kaymaya başlar ve kişi orta yaşlarını geçtiğinde bu kaymalar, çene konturunun bozulması(alt çene kemiğinin doğal görüntüsü ovaldir, ancak yaşlanmayla beraber yüz dokuları çene kemiğinin hizasını geçer ), karında veya göğüslerde sarkmalar şeklinde kendini gösterir. İşte bu durumda tüm bu sarkan dokuları kişinin doğal-gençlikteki yerine geri çekilmesi ve aynı zamanda, cildin elastikiyet kaybıyla oluşan fazla deriyi de yeterli, ancak gereğinden fazla olmayan miktarda atılması ile doğal bir sonuç elde edilmiş olunur. Aksi halde yüzde yapılacak en ufak bir zorlama ya da, sadece derinin gerilerek alttaki dokuların yerlerinde bırakılması gibi bir yaklaşım sonucu ameliyatlı, doğal görüntüden uzak ve hatta bir süre sonra eskisinden de kötü bir görüntü elde edilir.
Aynı şekilde bazı yüzlerden de yaşlanma ile beraber doku kayıpları ve dolayısıyla yüzün iskletinin ön planda olduğu bir görüntü oluşur. Eksilen bu dokuların, yağ enjeksiyonu veya dolgu maddeleri ile yerine konması da doğal bir görüntü elde edilmesini sağlar. Burada önemli olan, yapılan doldurma işleminin kişinin doku kaybı kadar olmasıdır.
Aksi halde; şişman ve özellikle ağız çevresinin doldurulmasıyla buldok görüntüsü oluşur ki, bu da doğal bir görüntü değildir. Çünkü aynı zamanda, estetikte doğallık ve güzellik, yüz oranlarıyla ilgilidir. İyi oranlanmış her şeyin güzel olduğuna dair düşünce, tarih boyunca birçok sanatçı ve filozof tarafından benimsenmiştir. İnsan vücudundaki bir yapının, vücuttaki diğer yapılara nazaran orantısız kalması, yine gözü rahatsız eden ve dolayısıyla güzelliği bozan bir unsurdur. Vücudun bazı yapılarının diğerlerine göre orantısız olması doğal mıdır? Yani yaratılış olarak, kesinlikle doğal yapı böyle olduğundan doğaldır.
Örneğin, iklimleri kuru ve sıcak olan bölgelerde insanların burunları ve burun kanatları geniştir. Belli ki doğa buna gerek duymuştur. Ancak hasta adayının bu durumu estetik olarak algılamaması nedeniyle bu tür orantısız yapılar estetik ameliyat ile düzeltilmektedir. Hal böyle olunca, bir doğallık tanımı daha ortaya çıkmaktadır ki, bu da yapıların diğer yapılarla orantılı hale getirilmesi, ancak bu şekillendirilmiş yapılar öyle bir üç boyutlu ölçü ve karakterde olmalıdır ki, karşıdan bakıldığında asla ameliyat edilmiş gibi durmamalıdır.
Doğallık denilince anlayacağımız bir diğer unsur da, yapıların kendi doğal işlevlerinin sürdürebilir olmalarıdır. Örneğin burun bir nefes alma organıdır ve bir burun estetiği sonucu, hastanın ameliyat öncesi durumu ister rahat nefes alıyor olsun isterse olmasın, hasta mutlaka sağlıklı nefes almalıdır. Burnun doğal işlevi nefes almaktır ve nefes yolları doğallığından saparak problemli hale gelmişse, ameliyat bu doğal bacayı hastaya tekrar vermelidir.