Erkeklerde ve Kadınlarda Depresyon Yatkınlığı
Tokaç, “Diğer birçok psikolojik sorunlarda olduğu gibi her ki cinsiyet de depresyonu yaşamaktadır. Ancak gerek risk faktörleri, gerek depresyonu yaşama biçimi ve tedaviye başvurma açısından kadın ve erkekler farklılık göstermektedir.
Yapılan çoğu araştırmaya göre neredeyse tüm toplumlarda kadınlar erkeklere göre depresyona daha fazla yakalanmaktadır. Bu durumun birçok nedeni olmakla birlikte araştırmaların sonuçlarını etkileyen birçok etken de vardır. Erkeklerin depresyon belirtilerini ifade ediş şekilleri, depresyon ile başaçıkma yolları, toplumsal rolleri ve desteğe başvurma sıklıkları düşünülünce bu istatistik verilerin tekrar düşünülmesi gereklidir. Ayrıca erkeklerin depresyona girme nedenleri de kadınlardan farklılık göstermektedir” diye konuştu.
Erkeklerin genellikle işsizlik, güç ve yetki kaybı, önemli hastalıklar, iflas gibi kendileri ve içinde bulundukları toplum tarafından atfedilen özelliklerle ilgili sorunlar sonucunda depresyona girdiklerini ifade eden Aile Çift ve Evlilik Terapisti Psikoterapist Uzman Psikolog Naciye Tokaç, daha sonra şunları kaydetti; “Yani başarılı olmak, yetebilmek, yeterlilik hisleri, güçlülük gibi erkeğe atfedilen alanlarda yaşadığı herhangi bir sorun erkeğin depresyonuna yol açabilir.
Depresyonu ifade etme biçimleri de kadınlara göre oldukça farklıdır. Diğerlerini suçlamak, öfkelenmek, şüphecilik ve tedirginlik, çatışma yaratmak, kontrolün artması, alkol ve sigara kullanımında artış, içe kapanma ve özgüven eksikliği gibi depresyonun genel belirtilerinin dışında daha maskeli ve riskli davranışlar ile ifade ederler. Bu durumda depresyon teşhisinde gecikmeye yol açabilir. Erkeklerin psikolojik desteğe başvurma oranları da kadınlara göre daha düşüktür. Bu durum üzerinde de erkeğe yüklenen toplumsal anlamlar etkili olmaktadır.
Kadınların depresyon belirtileri erkeklerden farklı
Kadınlara gelindiğinde ise erkeklere göre depresyona genetik olarak yatkın olduklarını araştırmalar tam olarak desteklemese de depresyona girme oranı ve sıklığı daha fazladır. Bu durumun nedenlerine baktığımız da ise; kadınların biyolojik yapısı, ruhsal özellikleri, sorunlarıyla başa çıkma yaklaşımları, kişilik özellikleri, toplumsal kimlik ve cinsiyet rollerinin etkili olduğunu söyleyebiliriz. Kadınların depresyonla karşılaştıkları gelişimsel birçok dönem vardır. Mesntürasyon öncesi ve sonrası, hamilelik süreci ve ardından postpartum depresyonu, yaş dönümleri, menepoz dönemi kadınların çoğunlukla depresyona yakalandıkları dönemlerdir. Bunların dışındaki faktörler ise erkeklerden biraz farklı olarak duygusal örselenme durumlarıdır. Ayrılık, kayıp, işten çıkarılma, uzun süreli strese maruz kalma, cinsel ve fiziksel istismar, kilo sorunları ve maddi yetersizlikleri sıralayabiliriz.
Kadınların depresyon belirtileri de erkeklerden farklılık göstermektedir. Kendisini suçlamak, mutsuz ve değersiz hissetmek, kaygı ve korku artışı, sınır koymada sorunlar, çatışmadan kaçınmak, moralsizlik, arkadaşlarla konuşmak, aşık olmak, iştah ve uyku sorunları kadınların depresyon belirtileridir. Kadınlar depresyon durumunda desteğe daha fazla başvurmakta; bu durum kadınların kişilik özelliklerinin de göstergesidir. Toplumun kadına yüklediği; daha ince ayrıntılı düşünme yapısı, duygusal kişilik özellikleri, daha duyarlı olmaları yönünde beklentinin yoğunluğu kadının depresyon teşhisini daha normalleştirmektedir.