Erkeklerde akciğer kadınlarda meme kanseri ilk sırada

Dünyada ve Türkiye’de erkeklerde akciğer kadınlarda ise meme kanseri ilk sırada yer alıyor. Günümüzde yaygın olarak görülen bu hastalık için araştırmalar ise devam ediyor. İstinye Üniversitesi Moleküler Kanser Uygulama ve Araştırma Merkezi (İSÜMKAM) Direktörü Prof. Dr. Engin Ulukaya, “Yakın bir gelecekte akciğer, meme kanseri şeklinde bir ifade kullanmayacağız. Moleküler tanımlamalar yapacağız ve o moleküllere göre tedavi vereceğiz” diyor.

Çağımızın önemli ve yaygın hastalıklarından biri olan kanserle mücadelede yeni çalışmalar ve araştırmalar devam ediyor. İstinye Üniversitesi Moleküler Kanser Uygulama ve Araştırma Merkezi (İSÜMKAM) Direktörü Prof. Dr. Engin Ulukaya, erkeklerde akciğer kadınlarda ise meme kanserinin ilk sırada yer aldığını söylüyor. Kanser çalışmalarıyla ilgili son gelişmeleri de aktaran Prof. Dr. Ulukaya, “Yakın bir gelecekte akciğer kanseri şeklinde bir ifade kullanmayacağız. Şu gende mutasyon var, bu gende füzyon var vs. şeklinde moleküler tanımlamalar yapacağız. Tanımlanan o moleküllere göre tedavi vereceğiz” diyor.

40 yaşından itibaren kontrollere başlanmalı

Erken teşhisin öneminden bahseden Ulukaya, kontrollere ise 40 yaşından itibaren başlanması gerektiğini belirterek, şunları söylüyor:

“Erken yakalanan bir tümör cerrahi olarak çıkarıldığında, bazen başka bir tedaviye gerek bile kalmaz. Oysa geç yakalandığında, yayılmış olabileceğinden dolayı çok çeşitli tedavilerin yapılması gerekliliği doğar. Üstelik yapılan tedaviye bir süre sonra direnç gelişebilir ve hasta hayatını kaybedebilir. Cinsiyet fark etmeksizin 40 yaş sonrası kontroller başlamalıdır. Örneğin, kadınlarda elle kendi kendine meme muayenesi veya mamografi, kolonoskopi ile kalınbağırsak kontrolu özellikle ailesinde kalın bağırsak kanseri olanlarda önemlidir.”

Kanserden korunmak için bolca sebze tüketin

Prof. Dr. Ulukaya “Genetik nedenli kanserler tüm kanserlerin ortalama yüzde 20’lik bir kısmını oluşturuyor. Asıl etken, sigara, çevre kirleticileri, sağlıksız besinler gibi çevresel faktörler” diyor. Kanserden korunmak için neler yapılmalı sorusunu ise Ulukaya, şu yanıtı veriyor:

“Sağlıklı yiyecekler tüketmek ve stresten uzak bir yaşam esastır. Rafine şeker (beyaz şeker) veya şeker şurubu (fruktoz şurubu) ve rafine un (beyaz un) mutlaka kaçınılması gereken besinlere örnek. Bolca sebze (özellikle yeşil olanların) tüketilmesi önemli. Örneğin, brokolinin içinde doğrudan antikanser etkili bir bileşik var.”

Görüntüleme sistemleri sayesinde tümör daha küçükken yakalanıyor

Kanser tedavisinde ve teşhisindeki son gelişmelerle ilgili de bilgi aktaran Prof. Dr. Ulukaya şunları söylüyor:

“Tedavide özellikle immünoterapi bazı vakalarda (tüm kanser vakaları göz önünde bulundurulduğunda yüzde 15’inde) son derece etkilidir. İleri düzeye kadar ulaşmış olmasına rağmen, kanser vakalarının tam iyileştiğine şahit olmaktayız. Fakat, yüzde 15’inde. Hücresel tedaviler de (Örneğin CAR-T Hücre tedavisi) lösemi gibi hematolojik tümörlerde kliniklere ulaşmaya başladı fakat şu anda maliyetleri çok yüksek. 450 bin dolara kadar çıkan tedavi maliyetleri bulunmaktadır. Akciğer, pankreas vs. gibi solid tümörlerin tedavisinde de denenmektedir. Ayrıca akıllı tedaviler denilen, yani hastanın moleküler yapısına göre seçilen tedaviler, yüz güldürmeye başlamıştır. Fakat hastanın moleküler yapısının analizi için yüksek maliyetli genomik profilleme testlerine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu testler 1000-5000 dolar fiyat aralığında satılmaktadır. Teşhis konusunda da iyi gelişmeler bulunmaktadır. Görüntüleme sistemleri sayesinde tümör daha küçükken yakalanmaktadır. Hatta, bazen hasta başka bir nedenle doktora gitmiş olmasına rağmen, tesadüfen tümörler yakalanmaktadır. Tabi bu hastalar çok şanslı hastalar olmaktadır.”

“Yakın bir gelecekte akciğer kanseri şeklinde bir ifade kullanmayacağız”

Kanser araştırmalarında moleküler düzeydeki gelişmelerin rolüyle ilgili de bilgi veren Ulukaya, “Moleküler gelişmelerin teşhisteki faydası hastanın kendisine özgü tedavilerin seçilebilmesini sağlamaktadır. Yani sadece akciğer kanseri demiyorsunuz. O kanseri moleküler bazı özelliklerine göre daha iyi tanıyorsunuz. Kaldı ki, yavaş yavaş organ-temelli kanser sınıflaması bırakılmak üzeredir. Yani, yakın bir gelecekte akciğer kanseri şeklinde bir ifade kullanmayacağız. Ne diyeceğiz? Şu gende mutasyon var, bu gende füzyon var vs. şeklinde moleküler tanımlamalar yapacağız. Tanımlanan o moleküllere göre tedavi vereceğiz. Böylece o hastanın moleküler yapısına göre tedavi planı uygulanacak. Yani, kişiselleştirilmiş tedavilerin uygulanması mümkün olabilmektedir” diyerek bunun da başarı şansını arttırdığını belirtiyor. Kanser tedavisindeki kişiselleştirilmiş yaklaşımların önemiyle ilgili de bilgi veren profesör, “Daha yüksek başarı şansı demektir. Yaygınlaşabilmesi için en önemli faktör, ucuzlatılması. Çünkü 5 bin dolara kadar çıkan ücretleri bulunuyor. İSÜMKAM’ın amaçlarından biri bu testi çalışmak ve öncelikle hastane zincirimizin hizmetine sunmak. Fakat, bunun için altyapı ve insan kaynağı yatırımı gerekiyor. Bu yatırımlar yapılırsa, İSÜMKAM ülkemizin bu konuda bir referans merkezi olabilir” diyor.

“Bitkilerle tedavi şu an için modern tıpta mümkün olmayan bir şey”

Kansere iyi geldiği iddiasıyla alkali su, bilinçsiz bitki kullanımı gibi davranışların yanlış olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Ulukaya, şöyle devam ediyor:

“İnternet üzerinden yayılan, bilimselliği şüpheli çok sayıda bilgi dolaşıyor. Örneğin, alkali su için gibi. Bu tür bilgilere itibar edilmemeli. Sadece doktorun önerileri dikkate alınmalı. Özellikle bitkilerin kullanılması halk arasında çok yaygın görünüyor. Fakat, bilinçsiz bitki kullanımı verilen modern tedavinin etkinliğini bozabileceği gibi, hastada ciddi karaciğer hasarlarına da yol açabiliyor. Kaldı ki, bitkilerle başarı sağlandığına dair henüz tedavi algoritmalarına girmiş bir gelişme yok. Bitkiler, maalesef umut tacirlerinin sıklıkla kullandığı araçlar. Yani, bitkilerle tedavi şu an için modern tıpta mümkün olmayan bir şey.” 

İSÜMKAM’da özellikle antikanser ilaç geliştirme çalışmaları öne çıkıyor

İSÜMKAM’ın çalışmalarıyla ilgili de bilgi veren Ulukaya, şöyle konuşuyor:

“İSÜMKAM’da özellikle antikanser ilaç geliştirme çalışmaları öne çıkıyor. Örneğin, ABD patentli bir bileşiğimiz geçtiğimiz haftalarda klinik öncesi çalışmaların yapıldığı bir TÜSEB projesi tarafından tamamlandı. Önümüzde klinik yani hastalarda deneme süreci bulunuyor. Bu işler 10 küsur yılı alan uzun süreçler. Ayrıca dünyada yeni gelişen bir teknolojiyi çalışıyoruz. Bu teknoloji tavuk yumurta embriyosu kullanılarak, ilaçların antianjiojenik veya antitümöral etkisini anlamak için deney hayvanlarına alternatif olarak geliştirilmiş bir teknoloji. Bu test TÜBİTAK’ın desteklediği bir projesi yoluyla bir Teknokent şirketine de kavuştu. Üniversitemizin teknokentinde yer alan, üç doktora öğrencisinden oluşuyor ve ümit vaat eden bir şirket olarak ilerliyor. İSÜMKAM’da diğer araştırmacıların da süregiden kanserin çeşitli özeliklerini konu alan çok sayıda TÜBİTAK ve TÜSEB projeleri bulunuyor.” 

İSÜMKAM’ın kanserle ilgili yapılan çalışmalarda iş birliği yapılan kurumlar veya üniversitelerin de olduğunu belirten Ulukaya, “Özellikle ABD, İtalya ve Yunanistan’da proje partnerlerimiz bulunuyor. ERASMUS programları yoluyla bu ülkelerle iş birliklerimiz oluyor. Ülkemizde Koç, İstanbul, İstanbul-Cerrahpaşa, Hacettepe, Kocaeli Sağlık ve Teknoloji, Karadeniz Teknik ve Uludağ üniversiteleri ile proje, yayın ve patent temelinde yakın iş birliklerimiz var. Gerek ulusal gerekse de uluslararası iş birliklerimiz özellikle bilgi transferi ve ortak deneysel çalışmalar yoluyla kanser araştırma çalışmalarımızın gelişmesini sağlıyor” diyerek sözlerini sonlarıyor.

Exit mobile version