Yenidünya düzeninin giderek arttırdığı küresel eşitsizlikler ve iklim değişikliğinin yıkıcı etkisi, küresel salgın ile birlikte daha görünür oldu. Küresel salgının uluslararası düzen ya da diplomatik ilişkiler açısından yepyeni bir dönüşüm getirmediğini söyleyen uzmanlar, aksine zaten devam etmekte olan bir dönüşümü daha görünür kıldığını ifade ediyor. Uzmanlar, yüksek gelirli ülkelerin aşıya ulaşmada avantajlı olduklarını ve düşük gelirli ülkelere aşı sağlanması için girişimlerin çoğalması gerektiğini vurgularken, ülkelerin salgındaki kendi yerel veya ulusal başarılarını övmek yerine benzeri salgınların yeniden yaşanmaması adına koruyucu önlemlerin alınması gerektiğini hatırlatıyor.
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Gökser Gökçay, salgının küresel diplomasi üzerindeki etkilerini değerlendirdi.
Sürekli diplomasi küresel savaşları önlüyor
Küresel salgının ülkelerin sınırlarını kapatmasının, uluslararası dolaşımın gözle görülür derecede azalmasının ve aşı konusundaki rekabetin “Acaba içe kapanan, çatışmacı dünya düzeni geri dönebilir mi?” sorusunu gündeme getirdiğini belirten Dr. Öğretim Üyesi Gökser Gökçay, “Yaklaşık 75 yıldır bazı bölgesel savaşlar ve çatışmalar hariç büyük bir küresel savaş yaşanmadı. Bu düzenin devam ettirilmesini sağlayan ana vasıtalardan birinin de ülkeler arasında yürütülen sürekli diplomasi olduğu düşünülüyor.” dedi.
İkili ilişkiler toplumsal barış güvencesi
Ülkeler arasındaki ikili ilişkilerin ve çok uluslu örgütler aracılığıyla yürütülen diplomatik yaklaşımın farkında olunmasa da herkes için bir toplumsal barış güvencesi olduğunu vurgulayan Dr. Öğretim Üyesi Gökçay, şunları söyledi:
“COVID-19, 2020 yılının başında hızla yayılınca ve ülkeler teker teker sınırlarını kapatıp uluslararası seyahatlere engeller koymaya başlayınca uluslararası işbirliğinin yürütülmesi konusunda endişeler artmaya başladı. Özellikle Schengen anlaşması aracılığıyla birbirleri arasındaki sınır geçişlerinde serbestlik getirmiş olan Avrupa Birliği ülkelerinin bile ortak karar almak yerine ulusal önlemlerle kendilerini korumaya çalışması endişelerin korkuya dönüşmesine neden oldu. Bu endişelerin haklı yönleri çok ama sorunun kaynağını anlamak açısından oldukça yetersizler.”
Yeni dünya düzeni salgınla daha görünür oldu…
Küresel salgının uluslararası düzen ya da diplomatik ilişkiler açısından yepyeni bir dönüşüm getirmediğini söyleyen Dr. Öğretim Üyesi Gökçay, “Aksine zaten devam etmekte olan bir dönüşümü daha görünür kıldı. Daha açık ifade etmek gerekirse soğuk savaş sonrası kurulduğu iddia edilen ‘Yeni Dünya Düzeni’nin giderek arttırdığı küresel eşitsizlikler ve iklim değişikliğinin yıkıcı etkisi küresel salgın ile birlikte daha görünür oldu.” dedi.
Küresel finans krizi uluslararası diplomasiye olan inancı sarstı
“2007/2008 küresel finans krizinin mevcut uluslararası ekonomik yapının devam ettirilemez olduğunu gösterdi” diyen Dr. Öğretim Üyesi Gökser Gökçay, ‘’Ardından gelen kemer sıkma politikaları sadece finans krizin yaşandığı yüksek gelirli ülkeleri değil, uluslararası finansal yapıya sıkı sıkıya bağlanmış olan Yunanistan ve Türkiye gibi ülkeleri de derinden etkiledi. Uluslararası işbirliğine ve diplomasiye olan inancı sarstı. Son on yıldır günlük hayatta bile deneyimlemeye başladığımız iklim değişiminin yıkıcı etkisi ise sadece bu ekonomik yapıya değil, hayatın her aşamasında mevcut düzenin devam ettirilemez olduğuna işaret ediyordu.” İfadelerini kullandı.
Covid-19 iktisadi kriz ve ekolojik yıkımla ortaya çıktı
Dr. Öğretim Üyesi Gökser Gökçay, “Wuhan’da bir hayvan pazarında insanlara geçtiği iddia edilen COVID-19 virüsü iktisadi kriz ve ekolojik yıkım sonucu ortaya çıktı.” dedi ve sözlerine şöyle devam etti:
“Çin’deki hayvan pazarlarının düzenlemeden uzak yapısı, ülke içindeki geniş nüfusu besleyebilme ve fakirliği bir nebze olsun azaltabilmenin araçlarından biridir. Aynı zamanda Çin’in son 20–30 yılda başarmaya çalıştığı hızlı büyüme ve kalkınma girişimlerinin bir sonucudur. Çin Halk Cumhuriyeti’nin devasa nüfusuna iş sağlayabilme ve diğer yandan yoğun üretim mekanizmasını kurabilme olanakları kısıtlı olacaktı. Bu tip hayvan pazarları aynı zamanda egzotik hayvanların, Çin’in varlıklı kesimlerine sunuldukları alanlardır. Bu özellikleriyle küresel eşitsizliğin bir diğer yansıması ile karşılaşıyoruz. Mevcut ekosistemin aşırı sömürülmesi ve tüketilmesi sonucu benzeri ekolojik ve biyolojik felaketlerin yaşanması zaten bir an meselesiydi. Dolayısıyla COVID-19, uluslararası düzenin değişimi sürecinde bir neden değil, bir sonuç gibi görünüyor.”
Yüksek gelirli ülkeler aşıya ulaşmada avantajlı
Salgın sonrası diplomasinin ne yöne evrileceğinin küresel salgın yönetimi aracılığıyla değil, uluslararası eşitsizlikleri giderme ve iklim değişimini geriye döndürme anlamında atılacak adımlar tarafından belirleneceğini kaydeden Dr. Öğretim Üyesi Gökçay, “Burada devreye tekrar diplomasinin girmesini bekleyebiliriz. Hali hazırda aşıya ulaşım anlamında yüksek gelirli ülkelerin büyük bir avantaja sahip olduğu ve düşük gelirli ülkelerin daha yıllar boyunca nüfuslarının büyük bir bölümünü aşılayamayacakları çok aşikâr. Dünya nüfusunun büyük bir kısmı aşılanmadan da sadece Kuzey Amerika’da ve Avrupa’da aşılanmanın tamamlanmasıyla eskisi gibi bir uluslararası dolaşıma dönülmesi mümkün gözükmüyor. Bu noktada yine ülkelerin veya bölgelerin içlerine kapanması ve çatışmaların artması korkuları devreye girebilir.” diye konuştu.
Eski normalin devam etmesi demek, yepyeni küresel felaketler anlamına da gelebilir…
Dr. Öğretim Üyesi Gökser Gökçay, ‘Diplomasi aracılığıyla aşı patentlerinin geçici olarak kaldırılması sağlanıp mevcut küresel salgın sona erdirilse bile uluslararası düzenin yapısal sorunlarının sadece bir semptomu giderilmiş olacaktır’ dedi ve sözlerini şöyle tamamladı: Mevcut telif haklarını ve patent kanunlarını, bunlara dair uluslararası hukuk düzenini ve Dünya Ticaret Örgütünün temel yapısını değiştirmeden, benzer salgınlar veya küresel krizlerin tekrar yaşanması olasıdır. Küresel salgının ardından günlük hayatlarımızda eski normallerimize dönmek isteyebiliriz ama uluslararası düzen açısından eski normalin devam etmesi demek, yepyeni küresel felaketler anlamına da gelebilir. Bu süreçte uluslararası diyaloğun ve diplomasinin çok önemli bir rolü olacak. Sonuç olarak ülkeler, salgındaki kendi yerel veya ulusal başarılarını övmek yerine benzeri salgınların yeniden yaşanmaması ve koruyucu önlemlerin alınması için Dünya Sağlık Örgütü kapsamında düşük gelirli ülkelere ücretsiz aşı sağlanması için oluşturulan COVAX gibi yeni girişimlerin oluşturulması için çaba harcamalıdırlar.”