Doğal Afetler ve Psikoloji

Yetişkinler için olduğu gibi, deprem çocuklar için de korkutucu ve başa çıkılması zor bir yaşantıdır. Çocuklar depremin kendisinden korktukları kadar, bu olayın hayatlarında yol açacağı değişikliklerden, belirsizliklerden ve sorunlardan da korkarlar. Çocuğun yaşadığı kültür, ailesinin yaklaşımı, tepkisi, yaşadığı kayıplar, yaşı, cinsiyeti, daha önceki travmatik yaşantıları bir bütün olarak çocuğun yaşadığı travmayı da boyutlarını da etkiler ve şekillendirir.

Uzm. Psk. Dilara Çalışkan Karadeve

Ebeveynlerin güveni, aidiyet hisleri, olay karşısında gösterdiği tepkiler, çocukların yaşadıkları olaya nasıl bir anlam vereceklerini ve bu olayla nasıl başa çıkacaklarını önemli ölçüde belirler. Çocuklar günlük yaşamları içinde de ebeveynlerinin tepkilerini izler, duruma ve olaya ilişkin ipuçlarını yakalamaya çalışırlar.Özellikle bir kriz durumunda çocuklar, daha duyarlı hale gelirler. Yetişkini izleyip tepkisinden, yüz ifadesinden, ses tonundan olayın büyük olup olmadığına, korkutucu olup olmadığına ilişkin ipuçlarını alır ve ona göre davranırlar. Ebeveynler panik içindeyse çocuk daha çok panik yaşar, anne baba karamsar ya da çökkün olursa, çocuk olumsuzluklardan daha çok etkilenir.

Okul öncesi dönemde (6 yaşa kadar) çocuklar, herhangi bir olumsuzlukta olduğu gibi deprem için de kendisini sorumlu tutabilir. “Ben yaramazlık yaptığım için oldu, annemi babamı üzdüğüm için oldu, vb.” şekilde yaşadığı durumu açıklarken; okul çağı çocukları bu olayın, doğal bir afet olduğunu ve nedenlerini anlayabilir. Ancak, yaş ve gelişim düzeyi nedeniyle bu durumu kendisinin, ailesinin ya da toplumun yaptığı kötü bir şeyin cezası olarak yorumlayabilir. Ayrıca, olayın sonrasına ilişkin “şimdi ne olacak, ben ne yapacağım?, vb.” şeklinde sorgulamalar ve endişeler kendisini gösterebilir. 

Deprem sonrasında çocuklarda sıkça gözlenen bazı davranışlar vardır. Bazı çocuklar aşağıda sıralanan  bu davranışların hiçbirini göstermeyebilir ve yaşadıkları sıkıntı fark edilmeyebilir. Bazı çocuklarda ise, bu sıkıntılara bağlı davranışlar, haftalar ya da aylar sonra ortaya çıkabilir.

Deprem sonrasında çocuklara nasıl yaklaşılacağı çok önemlidir. Çocukları, yaşanan olaylar hakkında bilgilendirmek onlara güven verir. Çocuğun başına gelen durumu anlamasına yardımcı olunmalıdır. Çocuklar anlamadıkları şeylerden korkarlar. Çocuğa depremin ne olduğunu, nasıl oluştuğunu, çok ender olarak ortaya çıktığını, ama şimşek çakması, gök gürültüsü ya da fırtına kadar olağan bir doğa olayı olduğu anlatılmalıdır. Çocuklar, bu felaketin kendi yaptıkları herhangi bir ‘kabahat’ ile ilişkili olmadığını, bunda suçlu olmadıklarını ve söz konusu bu durumu kendilerine verilen bir “ceza” olmadığını çok iyi anlamalıdırlar. Çocuğun “ne” söylediğini ve “nasıl” söylediğini dikkatle dinlemeli; sesinin tonu, yüz ifadesi, gözlerindeki ifade, dudaklarındaki ve ellerindeki titreme gibi duygularını yansıtan jestlerine dikkat edilmelidir. Çocuğun söylediklerinin yetişkin tarafından tekrarlanması, yetişkinin kendi duygularını paylaşması çocuğun kendi duyularını tanımasını ve onun duyularını yetişkinin anladığını görmesini sağlayacaktır.

Çocuklarla, yaşanılanlar hakkında bir şey saklamadan, yanlış bilgi vermeden onların anlayabileceği bir dille konuşulmalıdır. Konuşurken onun göz hizasına gelinerek, elleri tutularak konuşulması çocuğun güven ihtiyacının karşılanması da önemlidir. Sorularına doğru ve basit cevaplar vermek, neler olduğunu ve sonrasında neler yaşayacağını, yaşamında nelerin değişeceğini doğru olarak açıklamak önemlidir.

Yaşanılan bu ciddi durumun, olduğundan daha hafif bir şekilde ya da abartılarak anlatılmaması da  çok önemlidir. Çocuğa, ailesi ve yakınları ile birlikte güvende olduğu hissettirilmelidir. Çocuğa güven verici “hiç korkma, birlikteyiz”, seni seviyorum, seni koruyacağım”, gibi cümlelerin sıkça kullanılması ve tekrar edilmesi, fiziksel temasın kurulması rahatlatıcı olacaktır.

Özellikle uykudan önce çocukla birlikte daha fazla zaman geçirilmesi, konuşulması; eğer imkan varsa, çocuğun yattığı yerin karanlık olmaması gereklidir. Kabus görürse ki, kabuslar aslında çocuğun beyninin gösterdiği son derece doğal bir tepkidir. Bu sayede  çocuk, iç dünyasında yaşadığı yoğun duyguları boşaltma olanağı bulur. Telaşa kapılmadan, çocuğa sarılarak, gördüklerini anlatmasının istenmesi ve araya girmeden sonuna kadar dinlenmesi, “kötü bir rüya görmüşsün, herhalde sana gerçekmiş gibi geldi, rüyanda ağladığını, kaçtığını söylüyorsun, sana hak veriyorum, ben de olsam aynısını hissederdim” gibi ifadelerin kullanılması çocuğun rahatlamasını sağlayacaktır. Ancak, “korkulacak bir şey yok” denilmemelidir; çünkü, çocuk için korkulacak bir şey olmuştur ve bunun için suçluluk ya da utanç hissetmemelidir. Gün içinde çocuğuve bedenen yoracak oyunlar oynaması,  oyuncaklarıyla veya güvenli ve açık alanlarda oynaması çocuğun kabuslar görmesini azaltacaktır. İmkanlar ölçüsünde, çocuğun gündelik alışkanlıklarını sürdürmesi sağlanmalıdır. Alışkanlıkların birden ortadan kalkması, özellikle daha büyük çocuklarda kendi başına ciddi bir stres yaratabilir.

Sabır, kararlılık, yardımlaşma, problemleri çözmeye çalışma ve sorunlarla başa çıkma konusunda çaba gösterme gibi davranışlarınızla, çocuğa örnek olmaya çalışılmalıdır. Bu çocuğun yaşadıkları ile baş etme becerisini geliştirmesinde  yardımcı olacaktır.

Deprem gibi bir afet sonrasında çocuklarda gözlenen uyum süreçlerinde ortaya çıkan zorluklar ile baş etmede uzman yardımı gerekli ve önemlidir.

Exit mobile version