Değişen ve sağlıksız hale gelen beslenme alışkanlıkları, hareketten uzak bir yaşam tarzının benimsenmesi ve aşırı kilo, diyabet hastalığını toplum genelinde bir salgına dönüştürüyor. Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından yayımlanan güncel veriler, Türkiye’de 20-79 yaş arasındaki nüfusun yaklaşık 7 milyonunun diyabet hastası olduğunu gösteriyor. Bu sayının yetişkin nüfusun yaklaşık yüzde 15’ine denk geldiğine dikkat çeken Acıbadem Kocaeli Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Selin Cengiz, “Diyabet, başta kalp ve damar hastalıkları olmak üzere vücudumuzda birçok sistemi olumsuz etkiliyor. Bu nedenle daha uzun ve sağlıklı yaşamak için hareketli yaşam tarzını ve sağlıklı beslenmeyi benimsemek gerekiyor” diyor.
Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabet, insülin hormonun salgılanmasında ya da etkinliğinde oluşan eksiklikler sonucunda kan şekerinin yükselmesi olarak tanımlanıyor. Diyabet nedeniyle karbonhidrat, protein ve yağ metabolizmasında da anormallikler görüldüğünü belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Selin Cengiz, “Çünkü insülin, pankreastaki beta hücrelerinden salgılanan ve vücuda besinlerle alınan karbonhidrat, protein, yağ gibi yakıtların depolanmaları ve kullanılması için kullanılan hormondur. İnsülinin etkisizleşmesi nedeniyle kan şekerinin yükselmesi diyabetlilerde kısa ve uzun süreli sağlık sorunlarının oluşmasına zemin hazırlar. Diyabetlilerde yeterli miktarda insülin salgılanamadığı için insülin eksikliği ile birlikte hiperglisemi (kan şekerinin yükselmesi) oluşmaktadır” diye devam ediyor. Diyabet nedenine göre Tip 1 ve Tip 2 olmak üzere ikiye ayrılıyor.
Tip 1 diyabet çocuklukta ortaya çıkıyor
Diyabet nedenine göre Tip 1 ve Tip 2 olmak üzere ikiye ayrılıyor. Genellikle çocukluk ve gençlik döneminde görülen Tip 1 diyabetin, insülin yapımında görev alan pankreas beta hücrelerinin tahribatı ile ortaya çıktığını kaydeden Beslenme ve Diyet Uzmanı Selin Cengiz, “Genetik yatkınlığı olan kişilerde, doğduklarında yeterli olan pankreas beta hücresi zamanla azalır. İnsülinin tamamen eksikliğinde Tip 1 diyabet oluşur. Tedavisinde ise insülin kullanmak gerekir. Çünkü vücut yeteri kadar üretemez hale gelmiştir. Ülkemizde diyabet hastalarının yaklaşık yüzde 5- 10’u bu grupta yer alır” diyor. Selin Cengiz, Tip 1 diyabet belirtilerini de çok su içmek, sık idrara çıkmak, kendiliğinden zayıflama ve aşırı susama hissi olarak sıralıyor.
Diyabette beslenmenin 6 kuralı
Tanı konmuş tüm diyabetlilerin yüzde 90-95’ini oluşturan Tip 2 diyabet ise ilerleyen bir hastalık olarak kendini gösteriyor. Diyabetin bu türünde vücut insülin salgılamasına karşın zamanla hücreler bu insülini kullanamaz hale geliyor, ilerleyen süreçte de insülin yeterli düzeyde salgılanmıyor. Ailede diyabet olması, ilerleyen yaş, obezite, fiziksel aktivite yetersizliği, kadınlarda hamilelik diyabeti gelişmesi, genetik faktörler ile çevresel etmenler Tip 2 diyabetin nedenleri olarak öne çıkıyor. Bu nedenle diyabetin önlenmesi ve tedavisinde sağlıklı beslenme ile yaşam tarzı değişikliklerinin son derece önemli rolü olduğuna dikkat çeken Beslenme ve Diyet Uzmanı Selin Cengiz, “Yapılan çalışmalarda da bu tarz değişikliklerin ilaçla tedaviye kıyasla daha yararlı olduğu belirtiliyor” diyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Selin Cengiz, diyabette beslenmenin ana başlıklarını 6 maddede topluyor:
- Kişiye göre hazırlanmış bir beslenme programı, diyabetlilerin sağlıklı ve kaliteli bir yaşam tarzı gösterebilmeleri için tedavinin temelini oluşturmaktadır.
- Çoğunluğu obezite problemi yaşayan Tip 2 diyabet hastalarının tıbbi beslenme tedavisindeki temel ilke, glisemi, lipid ve kan basıncı hedeflerine ulaşabilmek için enerji alımının kısıtlanması, aktivitenin artırılarak obezitenin düzeltilmesi ve insülin direncinin azaltılmasıdır.
- Günlük yağ alımını özellikle doymuş yağ alımını azaltmak, az ve sık beslenmeyi sağlamak, düzenli egzersiz ve beslenme alışkanlıklarında davranış değişikliği yapmak insülin tedavisine gerek duyulmadan metabolik kontrolü sağlar.
- Protein, karbonhidrat ve yağlar, günlük ihtiyacı karşılayacak düzeylerde diyette yer almalıdır.
- Alkol tüketimi sınırlandırılmalıdır.
Diyette yeterli posa alımı; glikoz kontrolü, insülin ve ağızdan alınan kan şekerini düşürücü ilaçlara olan ihtiyacı azaltmaya yardımcı olur. Günlük alınması gereken posa miktarı yetişkinler için 30-35 mg/gün olmalıdır.