Covid-19 salgını nedeniyle hayatındaki pek çok şeyi erteleyenler arasında diş ve diş eti sorunları yaşayanlar da var. Ancak uzmanlar, geciktirilen diş tedavilerinin bağışıklık sistemi başta olmak üzere kalpten böbreğe tüm vücut için tehlikeye davetiye çıkardığını kaydediyorlar
Hayatımızı derinden etkileyen Covid-19 salgını nedeniyle evlerden çıkmaya korkar olduk. Pek çok kişi virüs kaparım korkusuyla hastanelere dahi gitmiyor. Ancak bu durum, koronavirüsten daha büyük sağlık tehlikelerini de beraberinde getiriyor. Bunlar arasında belki de en çok gözden kaçan, diş ve diş eti sorunları. Dişteki sağlık sorunları normal zamanda dahi tüm vücudu etkilerken bu dönemde en çok ihtiyacımız olan güçlü bir bağışıklık sistemini de riske atıyor.
Diş Hekimleri Akademisi Derneği Üyesi Diş Hekimi Arzu Yalnız Zogun, koronada geciktirilen diş tedavilerinin kalpten böbreklere tüm vücut sağlığı için tehlike oluşturduğuna dikkat çekti. “Sağlık ağızdan başlar ve ağızdan bozulur” diyen Zogun, bağışıklık sistemi düşmüş bir kişide, bunun belirtilerinin ağızda, dil üstünde ve diş çevresinde yaralar şeklinde çok net bir şekilde görülebildiğini söyledi.
Çürük, kırık, eksik diş gibi problemlerin, yemek yerken iyi çiğnemeye engel olduğunu, düzgün çiğnenmemiş bir besinin de mideye indiği zaman hazmedilmesinde problem yaşandığını kaydeden Zogun, “Dolayısıyla besinden sağlıklı bir şekilde faydalanmak da mümkün olmaz” dedi ve ekledi: “Tükürüğün içinde, ağızda bakteriler vardır. Normal şartlarda bunlar dengededir. Yani çok sağlıklı bir bireysek bu bakterilerin hepsi vardır. Faydalı ve zararlı bütün bakteriler denge içerisindedir. İyi bakılmamış, çürük ve diş eti problemi olan bir ağızda denge bozulur ve yenilen yemekle birlikte bu bakteriler de mideye gider. Dolayısıyla ağız bakımı, bu çürüklerin tedavisi, fonksiyon görmeyen yani eksik diş olduğu için çiğneme yapılamayan bölgelerin dişlerinin yapılması mutlaka gereklidir.”
‘Kana karışabiliyor’
Çürük ve bakterilere, enfeksiyonlara, 20 yaş dişlerine, diş eti problemlerine bağlı olarak oluşmuş apselerde, iltihaplarda, antibiyotik veya ilaç kullanımına mecbur kalabildiğimize değinen Diş Hekimi Zogun, antibiyotik kullanımının bağırsaklar için çok sağlıklı bir şey olmadığını, bağışıklık sistemini de etkileyen önemli faktörlerden biri olduğunu vurguladı. “O nedenle bu ilaçlara mecbur kalmamak için ağız sağlığının yerinde olması lazım. Ağızda var olan bu problemler aslında tüm sistemik dengeyi de bozar” diyen Zogun, şu bilgileri verdi:
“Problemli 20 yaş dişi mutlaka çekilmelidir yoksa her seferinde enfekte olan diş, bu enfeksiyonun kana karışmasına neden olur. Çünkü biz sadece ağızdaki bakterileri mideye geçen bir bakteri olarak düşünmüyoruz. Diş fırçalandığında veya yemek yendiğinde, ağızda herhangi bir kanama oluştuğunda bu bakteriler kana karışır. Zaten ağız içerisindeki bakteri dengesi bozulmuşsa hasta eden bakteriler etkin hale gelir.”
Besinin ilk öğütmesini dişlerin yaptığını, eğer burada besinin parçalanması sekteye uğrarsa mideye gittiğinde mideyi yorduğunu, orada hazım ve mide problemlerine neden olduğunu kaydeden Zogun, sindirim sistemi için dişlerin önemini bir kez daha hatırlattı ve ekledi:
“Ağızda kırık, çürük, eksik diş varsa ve hasta sadece bir tarafını yemek yemek için kullanıyorsa bu da eklemlerde problemler yaratır. Eklem problemleri aslında büyük bir sistemin ilk parçasıdır. Bu omurganın bozulmasına kadar giden bir süreçtir. Yani çiğnemedeki bir terslik omurgada, bele kadar gidecek problemlere sebep olur.”
‘Vücudu yorar’
Diş Hekimi Zogun’un verdiği bilgilere göre vücutta herhangi bir yerde bir problem varsa vücut tamir etmek için sürekli olarak oraya çalışır ve bu vücudu yoran bir şey. O nedenle ağızdaki problem veya enfeksiyonların tamir edilmesi gerekiyor. Çünkü yorulan vücutta bağışıklık sistemi de düşüyor. Oysa ki virüsle savaşmak için de bağışıklık sisteminin güçlü olması çok önemli. Zogun ayrıca eğer kalpte de bir problem varsa ağızdaki enfeksiyonun kalp, böbrek gibi önemli organlara gidip orada problem yaratmasının olası olduğunun altını çizdi.
Virüs, ağız, burun ve gözler yoluyla vücuda girdiğini biliyoruz. Bu nedenle pek çok kişinin koronavirüs döneminde diş kliniklerine gitmeye korktuklarını belirten Zogun, “Aslında bizler için tehlike, tedavi olmaya gelen hastalardır” dedi ve ekledi. “Korona haricinde de dirençli ve zararlı birçok enfeksiyon, bakteri ve virüs var. Biz zaten normal koşullarda da bunlara karşı zaten üst düzeyde koruma sağlıyoruz. Korona döneminde, bu sterilizasyon ve dezenfeksiyon yöntemlerini, daha üst düzeyde, uluslararası protokollere uygun halde uygulamaya başladık. Ve gelen kişilerin HES kodu, ateş ölçme gibi standart yöntemler dışında, telefonda aldığımız anamnezlerle yani hastanın mevcut veya geçmiş hastalıklarıyla ilgili aldığımız bilgilerle, o hastanın bizim için risk olup olmadığını önden tespit ediyoruz. Güvenli olan hastaları tedavi ediyoruz ve mümkün olduğunca gelen hastaları birbirleriyle karşılaştırmayıp bir günde aldığımız hastanın sayısını azaltıyoruz. Ama tabii bu konuya çok dikkat eden klinikler adına bunu söyleyebilirim. Zaten sterilizasyon koşullarına dikkat etmeyen, güvenilmeyen, merdivenaltı, sadece diş protezi yapan, normal koşullarda da şaibeli olan yerlerde, virüs bulaşma riski çok yüksektir. Bu yüzden tedaviye gidilecek yerlere dikkat etmelerini öneririm.”
‘Sağlıktan her şeyden kıymetli’
Hastaların gittikleri klinikte dikkat etmeleri gereken bir dizi kriter olduğunu kaydeden Zogun, bunları şöyle sıraladı: “Öncelikle normal kıyafetle hasta bakan personelin olduğu bir kliniğe gidilmemesi lazım. Çünkü dışarının kıyafetiyle klinik kıyafeti farklı olmalı. Forma giyilen bir yerde tedavi olunmalı. Ayrıca hasta tedavisi sırasında ekstra koruma önlemleri alan kliniklerde mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Ben, ozonla koruyoruz vs. gibi yöntemlerden ziyade fiziki olarak yapılan şeyleri daha çok önemsiyorum. Çünkü havada ne olduğunu bilemeyiz ama fiziki olarak, eldivenler, maskeler, başa takılan koruyucular, vücuda giyilen tulumlar, bütün bunlar çok önemli. Çünkü hastayla hekim arasındaki izolasyonu artıran şeyler bunlar. O yüzden hastalara, belli bir standardın üstündeki kliniklerde tedavi olmalarını öneririm. Çünkü sağlığımız çok ucuza harcayacağınız bir şey değil. Sağlığımız çok kıymetli. İnsanlar evleri ya da arabaları için en lüksünü düşünebiliyorlar ama sağlıklarını ikinci, üçüncü plana atıp daha özensiz davranabiliyorlar. Bu konuda daha özenli davranılmasını öneririm.”
Koronavirüs vesilesiyle sağlık kurallarına çok özen gösterilmeyen, biraz daha seri imalat şeklinde hastalara yaklaşan kliniklerin, belki tercih edilmeyip zamanla eleneceğini söyleyen Zogun, son olarak şu mesajı verdi: “Sağlık çok kıymetli, buna en yüksek özeni göstermek gerekir.”