Cep telefonu ve “selfie” hayatımıza gireli, yüzümüzün yakın çekim görüntülerine aşina olduk. Bu yüzden, içinde yaşadığımız “estetik ve imaj çağında”, yüzümüzün ve gülüşümüzün güzelliği eskiye nazaran çok daha önemli oldu- dişlerimizin güzelliği de öyle!
İstanbul Okan Üniversitesi Diş Hastanesi Ortodonti Uzmanı Prof. Dr. Arzu Arı Demirkaya, ortodontik tedaviler hakkında önemli bilgiler paylaştı.
Ortodontik bozuklukların çok büyük bir oranı doğumsaldır. Yani dişlerin ve çenelerin konumları birbiriyle uyumlu olmaları genlere bağlıdır. Ancak kazanılmış ortodontik bozukluklar da vardır. Kazanılmış ortodontik bozukluklar en çok süt dişlerindeki çürüklerin tedavi edilmemesinden ve ağızdan nefes alma, parmak emme gibi hatalı alışkanlıklardan kaynaklanır ve halkın bilinç ve eğitim düzeyi arttıkça azalır. Son yıllarda diş tellerine daha sık rastlanır olması da anne ve babaların bilinç ve eğitim düzeylerinin artmasına bağlıdır. Eskiden bozuk bir ağız yapısı normal kabul edilebilirken, bugün artık bu durumun düzeltilebileceği biliniyor. Bu nedenle artık çocuk hastalar kadar, erişkinler de ortodontik tedavi yaptırıyor. Çocukken dişleri düzeltilmeyenler, bu konuda bilinçlendikçe tedavi olmanın yollarını arıyorlar.
Hem dişlerin diziliminin hatalı olduğu, yer darlığı ve yer fazlalığı gibi durumlarda; hem de çenelerin birbirlerine göre ve yüze göre konumlarının hatalı olduğu, çenelerin önde ya da geride olma durumlarında, ortodontik tedavi uygulamak gerekir. En basit bir diş çapraşıklığı bile en azından ağızda daha çok bakteri tutunmasına neden olduğu için sağlığa zararlıdır. Daha büyük ortodontik sorunlar dişeti sağlığını tehdit eder, konuşma şeklini bozar, düzgün çiğnemeyi, ısırmayı imkânsız kılar ve çene eklemlerinin bozulmasına etki eder. Konuşurken, gülümserken dişlerin çirkin görünmesi veya çeneler nedeniyle yüzün güzel görünmemesi insanın kendine güvenini azaltır, sosyal hayatını ve hatta ruh sağlığını etkiler. Bütün bu nedenlerle ortodontik tedavinin sadece estetik amaçla yapıldığını söylemek yanlış olur.
Çenelerin normal gelişimini etkileyebilecek bozuklukların hiç vakit kaybetmeden erken yaşlarda tedavi edilmesi gerekir. Fonksiyonel çene kayması gibi, 7-10 yaşlarında kısa bir tedaviyle düzelebilecek bir sorun tedavi edilmezse, ileri yaşlarda ancak ameliyatla düzelebilecek büyük bir anomaliye dönüşebilir. Anne-babalar çocuklarında altçenenin konuşurken veya çiğnerken öne veya tek bir tarafa doğru kaydığını gözlemlerlerse, hiç vakit kaybetmeden bir ortodontiste danışmalıdır. Ancak kalıcı dişlerin hepsi sürmeden önce görülen ufak tefek çapraşıklıklar normal kabul edilir. Diş çapraşıklıklarının tedavisi için 10-12 yaşlarına kadar, yani bütün dişler değişene kadar beklenir. Ağızda değişecek diş kalmadığı andan itibaren çapraşıklık düzeltme yaşının üst sınırı yoktur. Dişler ve dişetleri sağlıklı olduğu sürece her yaşta ortodontik tedavi uygulanabilir. Ancak dişlerle birlikte çene konumları da bozuksa ortodontik tedavinin çocukların en hızlı gelişim gösterdiği 11-14 yaşlarında yapılması büyük önem taşır. Bu yüzden çocukların diş ve çene gelişiminin bir ortodontist tarafından düzenli olarak takip edilmesi en doğrusudur.
Dişlere yapıştırılan sabit tellerle yapılan kapsamlı ortodontik tedaviler çoğunlukla 18-24 ay sürer. Bu tedavi boyunca ortodontistiniz sizi 6-8 haftalık aralıklarla görmek isteyecektir. Ancak ortodontik tedavi süresinin düzeltilmek istenen bozukluğun kapsamına göre değiştiğini unutmamak gerekir. Sadece alt ön dişlerdeki hafif bir çapraşıklık 3-4 ayda düzelebilirken, örneğin gömük kalan köpek dişlerinin sürdürülmesi bazen 3-4 yıl alabilir.
Prof. Dr. Arzu Arı Demirkaya, ‘’Ortodontistin telleri takarken ya da tedavinin devamında yapacağı hiçbir şey acı vermez. Sadece teller ilk uygulandığında 1 haftalık bir alışma dönemi olur. Özellikle ilk günlerde dişler yemek yerken sızlayabilir, dudaklar ve dil tellere alışırken tahriş olabilir, ama bu rahatsızlıkların hepsi geçicidir’’ dedi.
Ortodontik tedavi, doktor ve hastasının en üst düzeyde işbirliği yaptığı durumlarda son derece olumlu sonuçlar verir. Tedavi gören kişi en çok ağız hijyenine dikkat etmelidir. Tellerin, dişlerin ve dişetlerinin düzenli olarak bakterilerden ve onların oluşturduğu bakteri plağından tamamen arındırılması gerekir. Yetersiz bakım, dişlerde ve dişetlerinde kalıcı hasara yol açabilir. Ayrıca tedavi boyunca yemek yerken aşırı sert gıdalardan kaçınmak ve tellere zarar gelmesini önlemek şarttır. Tedavide takılıp çıkartılabilen aygıtlar ve lastikler kullanılıyorsa, bunların doktorun önerdiği sürelerin altında kullanılması tedavinin başarısını olumsuz yönde etkiler. Uzun soluklu ve sabır gerektiren bu tedavide ortodontistin önerilerine tam olarak uyulmalı, randevulara zamanında gidilmelidir.
Dişhekimliğinin birçok dalında olduğu gibi, ortodontide de son yıllarda kullanılan malzeme ve tekniklerdeki ilerlemeye bağlı olarak önemli gelişmeler olmaktadır. Her şeyden önce artık hastanın damağını kaplayan büyük destek aygıtları yerine çoğu kez minicik vidalarla çene kemiğinden destek alınabilmekte, bu sayede daha az diş çekimine gereksinim duyulmakta, enselik veya kafalık gibi ağız dışı aygıtlara tedavide çok daha az yer verilmekte, bazı işlemler daha kısa sürede tamamlanabilmektedir. Daha hafif kuvvetlerle çalışmaya olanak sağlayan kapaklı braketler sayesinde başka birçok avantajın yanı sıra, hasta daha az rahatsızlık hissetmekte, braket etrafında bakteri birikimi azalmakta, tedavi süresi kısalmaktadır. Diğer bir gelişme de giderek daha estetik tellerin, hatta takılıp çıkartılabilen şeffaf plakların kullanılmasıdır. Dişlerin arka yüzeylerine yapıştırılan lingual teller çok yassı oldukları için konuşmayı neredeyse hiç etkilemeden aynı sonuçların alınmasını sağlamaktadır.