Dil ve konuşma gecikmesi sorunu, çocuğun anadilini beklenen gelişim düzeyine uygun biz zamanda ve uygun bir biçimde öğrenememesi, dil gelişim basamaklarına uygun biçimde konuşma gelişimini oluşturamaması, alıcı ve ifade edici dil yapılarının gelişim düzeyinin gerisinde olarak saptanması olarak tanımlanabilir. Dil ve konuşma yapılarının kurallarını uygulamadaki gecikmeler ve eksikliklerdir. Alıcı dil; konuşulan lisanın özelliklerini, dilin yapısını, anlamını, içeriğini ve gramer yapısını anlama olarak; İfade edici dil; düşünceyi konuşma organlarını kullanarak anlam, dilbilgisi ve pratik olarak konuşmanın üretilmesi olarak tanımlanır. Gecikmiş konuşma, alıcı ve ifade edici dilde gecikme olarak iki temelde değerlendirilir. Çocuk, bulunduğu gelişim düzeyinde, beklenen konuşma özelliklerini geliştirememişse gecikmiş konuşma olduğu düşünülebilir.
Dil ve konuşma gecikmesinin etkileri okula başlayan çocuklarda bazı alanlarda sorunlar yaratmaktadır. Okul çağı çocuklarının sözcük dağarcığı ve dilbilgisi, anlam çıkarma, anlatım dili, ses üretimi, ses, akıcılık ve sesletim ve dili sosyal ortamlarda kullanabilme alanlarında sorunlar yaşadığı belirtilmektedir (Boyle, 2011).
Bazı çocuklar için dil ve konuşma sorunları ikinci planda kalabilmektedir. Otizm, duyusal bozukluklar ya da diğer bazı gelişimsel problemi olan çocuklar için dil ve konuşma gecikmesi ikinci planda kalabilmektedir. Bu çocukların daha öncelikli ihtiyaçları vardır. Ancak düşük sözel yeteneği olan, işitme bozukluğu olan, davranış bozukluğu, duygusal sorunları olan ya da nörolojik yetersizlikleri olan çocuklarda dil ve konuşma gecikmesi birincil problem olarak karşımıza çıkmaktadır (Boyle, 2011).
Dil ve konuşma gecikmesi, okula başlayan çocuklarda okuma yazma, davranışsal ve sosyal gelişim, zihinsel gelişim alanlarında yetişkinliğe kadar alıcı dil ve ifade edici dilde yetersizliklerin devam etmesi açısından risk faktörü olarak görülmektedir (Boyle, 2011).
Çocuklar bazı becerilerde yaşıtlarına göre geri kalabilir, örneğin yürüme, yemek yeme, tuvaletini karşılama gibi becerileri normal gelişirken konuşması gecikebilir. Tüm çocukların genel kabul görmüş aynı veya benzer gelişim aşamaları vardır; bunun yanında, bazı çocukların kendine özgü bir gelişim zamanlaması olabilir ve konuşmaya yaşıtlarından biraz erken veya geç başlayabilir. Anne babalar çocuklarında var olan bir faklılığı keşfedebilirler. Çocuklarında herhangi bir şeyden şüphelendiklerinde çocuklarının performansını diğer çocuklarla karşılaştırırlar ve çoğunlukla doğru zamanda müdahale edebildikleri gözlenmiştir.
Dil ve Konuşma Gecikmesi Nedenleri
Çocuğun özbakım, sosyal, psikomotor, dil ve iletişim ve bilişsel gelişim alanlarından bir ya da bir kaçında var olan yetersizlikler gecikmiş konuşmaya sebep olabilmektedir.
Dil ve konuşma gecikmesi genetik, işitsel, nörolojik veya nöropsikiyatrik bir bozukluğun sonucu olabileceği gibi, herhangi bir nedene bağlı olmaksızın da ortaya çıkabilmektedir. Gecikmiş dil ve konuşma problemlerinin nedeni konusunda bilimsel çevrelerde bir konsensus oluşmamasına rağmen bir takım risk faktörleri belirtilmektedir. Bu risk faktörleri arasında cinsiyet, ailede dil ve konuşma gecikmesinin varlığı, düşük doğum ağırlığı ve erken doğum gibi faktörler sayılabilmektedir. İdeal doğum ağırlıklarının %85’inden daha düşük ağırlıkla doğan çocuklarda veya 37 getsyonel haftadan erken doğan çocuklarda dil ve konuşma gecikmesi riski iki kat fazla olduğu bulgulanmıştır (Kayıran ve ark., 2011).
Çocukların erken dönemlerde televizyon, bilgisayar, tablet gibi elektronik araçlarla uzun süre geçirmesi çocukların dil ve konuşma gelişimlerini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu gibi elektronik ortamlara yoğun maruz kalan çocuklarda yaşıtlarından, sosyal ortamlardan, aile içi iletişimden uzaklaştıkları gözlenmiştir (Kayıran ve ark., 2011).
Çift dilli yetişen çocuklarda iki dilin birbirine karıştırılması gözlenebilir ama bu durum dil gelişimi arttıkça azalır. Çift dilli çocukların tek dille yetişenlere oranla kavramsal esneklik açısından daha avantajlı olduğu düşünülmektedir (Kayıran ve ark., 2011).
Çevredeki bireylerin çocuğunuzun fiziksel gelişiminin normal olduğunu, işittiğini ve bazı sözcükleri çıkartabildiğini, dolayısıyla, bir uzmana gitmeye gerek olmadığını belirtebilmektedirler. Bu durum çocukların gecikme sürelerini uzatan bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.
Dil ve konuşma gecikmesinin nedenleri bir yana; böyle bir gecikmenin varlığında müdahale etmenin önemi yadsınamaz. Çocuğun bulunduğu gelişim döneminden geride ve yetersiz bir konuşmasının olması bir değerlendirme gerektirebilmektedir.
Gecikmenin Belirtileri ve Dil ve Konuşma Terapisine Başlama
Dil ve konuşma gelişim basamaklarında çocuğun her döneminin bir takım özellikleri vardır. Ancak her çocuk bu gelişim evrelerinin hepsini birebir aynı şekilde yaşamamaktadır. Her çocuğun kendine özgü bir gelişim grafiği vardır. Bir çocuk ilk sözcüğünü 12 aylık dönemde çıkarmaya başlarken, diğer bir çocuk 18 ay döneminde çıkarabilir. Ancak ortalama değerler sözkonusudur.
Çocuğun aile ve sosyal çevresi çocuğu etiketleme eğilimi geliştirebilir. Bu yüzden geç konuşan bir çocuğun değerlendirme amaçlı uzman bir dil ve konuşma terapistine gitmesi gerekebilir. Örneğin, 8-9 aylık bir bebeğin babıldama (ba-ba-ba) olmaması ya da 18-24 aylık bir çocuğun hala işaret diliyle isteklerini belirtmesi gecikmenin varlığına işaret edebilir. Bu durumlar değerlendirme gerektiğine işaret olabilir. Değerlendirme yapılması çocuğun etiketlenmesini, yanlış yönlendirilmesini, duygusal yönden yıpranmasını engelleyecek bir durumdur.
Dil ve konuşma terapisi hizmetlerine ilişkin olarak yapılan bir memnuniyet çalışmasında; dil ve konuşma terapisi hizmetlerinde müşteri memnuniyeti değerlendirilmiştir. Klinik etkileşimin etkililiği, karar vermede gözlemcilerin kullanabileceği temel bilgi kaynağı olarak görülmüştür. Bu yüzden, dil ve konuşma hizmetlerindeki memnuniyetle ilgili gerçekleştirilen çoğu araştırmada bakım kalitesi; hizmete erişim, personelin geri dönüt vermesi, çalışma saatleri, bakım yerinin uygunluğu, ulaşım kolaylığı, olanakların yeterliliği, ödeme maliyetler, uzmanların yönetim ve yeterliliği, aile katılımı ve başka servislere yönlendirme konularına ilişkin birçok faktörle ilgili olarak müşterilere sorular sorularak saptanmıştır (ASHA, 1989). Chapey (1986, s.504) dil ve konuşma hizmetlerinde bakıma erişim, insan etkileşimleri, klinik uzmanlık, sonuçların algılanması ve fiziki çevreye ilişkin konulardaki memnuniyeti saptamıştır. Girolametto vd. (1993, s.42) müşteri odaklı araştırmaların, terapi programlarının etkililiğinin değerlendirilmesinde tamamlayıcı rol oynadığını ortaya koymuştur. Ayrıca, bu araştırmaların dil ve konuşma hizmetlerinin kalitesi hakkında yararlı bilgi sağlamak için de kullanılabileceğini belirtmişlerdir (akt. Maviş ve ark., 2010).
Dil ve Konuşma Gecikmesi Olduğu Gözlenen Çocukta Yapılması Gerekenler
- Öncelikle ailelerin dil ve konuşma gecikmesiyle ilgili yanlış inançlarının farkına varması gerekmektedir. Örneğin, ‘Erkek çocuklar kız çocuklarına göre daha geç konuşur’ gibi.
- Çocuğun iletişimle anne – baba tutumlarının değerlendirilmesi için bir dil ve konuşma terapistine başvurmak gerekebilir. Örneğin aşırı koruyucu-kollayıcı tutumların çocuğun bebeksi bir konuşma alışkanlığı geliştirmesi durumu.
- Çocuğun konuşmasına fırsat vermeyen ebeveynlerin varlığı gecikmeyi sürdürücü bir faktör olarak görülebilir.
- Çevrede dil ve konuşma gecikmesi olan bir kardeşinin olması bu durumu sürdürebilir.
- Çocuğun bu sorunu ‘kendi kendine’ aşacağı inancının değiştirilmesi yararlıdır.
- Çocuğun çevreden (doktor, aile büyüğü vb.) ‘3-4 yaşına gelince konuşur.’, ‘Telaş etmeyin.’ gibi telkinlerini sorgulamak gerekmektedir.
- ‘Dil ve konuşma değerlendirmesi için yaşı çok küçük.’, gibi bir inancın varlığı, çocuğun çok geç müdahale edilmesine sebep olabilmektedir.
- Çocuğun dil ve konuşma gecikmesi olduğunun gözlendiği anda bir dil ve konuşma terapistine değerlendirme amaçlı gitmek yararlı olacaktır. Değerlendirme sonucuna göre gerekli müdahalelerin yapılması kritik bir öneme sahiptir. Geç müdahale edilen çocukların ileriki yaşantılarında yaşıtlarından global olarak geride kaldığı gözlenmektedir.
KAYNAKÇA
Boyle J. Speech and language delays in preschool children. BMJ ;343:d5181. doi: 10.1136/bmj.d5181. ( 2011).
Kayıran, M., Şahin, S.A., Cure, S., Pediatri Perspektifinden Çocuklarda Konuşma ve Dil Gecikmesine Yaklaşım. Pediatri Kliniği, Amerikan Hastanesi, İstanbul, Türkiye Psikoloji Anabilim Dalı, İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi, Koç Üniversitesi, İstanbul, Türkiye (2011).
Konrot, A., İletişim, Dil ve Konuşma Bozuklukları, Dil ve Kavram Gelişimi, S.Topbaş (Ed.), Kök Yayıncılık, Ankara, (2007).
Konrot, A., İletişim yetersizliği olan çocuklar. A. Ataman, (Ed.), Özel gereksinimli çocuklar ve özel eğitime giriş içinde (263-289). Ankara: Gündüz Eğitim ve Yay. (2003).
Maviş, İ., Toğram, B., Toğram Akyüz, A., Türkiye’ de Bir Üniversite Araştırma Merkezinde Dil Ve Konuşma Hizmetlerinin Değerlendirilmesi: Müşteri Memnuniyeti, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Cilt/Vol. : 10 – S ayı/No: 2 : 165–184 (2010).
Tanrıdağ, O., Speech and language disturbances in neurology practice. Türk Nöroloji Dergisi 15:155-60. (2009)
Korkmaz, B., ve ark. 100 Soruda Dil ve Konuşma Bozuklukları, (2008).
Topbaş, S., Konuşma Dilinin Evrim Sürecinde İletişim Dil-Konuşma Bağlantısı, Dil ve Kavram Gelişimi, S. Topbaş (Ed.), Kök Yayıncılık, Ankara, (2007).