Çocuklarınızdan Size Mesaj Var!
Herkese merhaba.
(Duygularımızı genellikle yaşamda fark etmeyiz ve haliyle anlamlandıramayız. Bir psikolog olarak sizlere ilk tavsiyem duygu durumunuzu, duygularınızı, düşüncülerinizi önemseyin ve inceleyin. Belki bunu yöntem olarak hayatınıza yayarsanız; yaşadığınız üzüntülerin,kırgınlıkların,öfkelerin, pişmanlıkların nedenini bir nebze olsun daha iyi anlayabilirsiniz.)Biraz geniş bir parantez oldu ancak bu konuyu önemsediğim için parantezi geniş tutmayı tercih ettim.
Öncelikle belirtmem gerekiyor ki her dönüşüm içinde hem fırsatları hem de krizleri barındırır. Bahsetmiş olduğumuz dönüşümün de bana göre içerisinde ağırlıklı olarak barındırdığı bir olumlu, bir olumsuz yönü bulunmakta. Yavaş yavaş bunlara değiniyor olacağız.
Günümüz koşullarında çocukların okula başlama yaşları 2 yaşa kadar gerilemiş durumda. Geçtiğimiz dönemlerde devletin sistem değişikliğine giderek (4+4+4) okula başlama yaşını düşürmesi ve eşlerin birlikte çalışma hayatında bulunuyor olması çocukların 2 yaşından itibaren okullara başlamasında en önemli iki etken diye düşünüyorum.
İkinci saymış olduğum etken tam olarak da bizim bu yazımızın konusunu oluşturmakta aslında. Genel olarak danışanlarımdan gördüğüm yaşam biçimi anne-babanın iş hayatında, çocuklarının ise okul hayatında olduğudur. Bahsettiğim bu sistemin ( geçmişe kıyasla dönüşüm olarak adlandırdığım) olumlu yönünü şu şekilde gözlemliyorum.
Olumlu Etki: Çocuklar küçük yaşlardan itibaren sosyalleşme imkanı bulabiliyorlar okul sayesinde. Aynı zamanda her sosyalleşmenin “gelişim” barındırmasından kaynaklı olarak gelişme imkanını da elde ediyorlar. Buradaki gelişimden kastım çok yönlü ve hayat boyu kendilerine süreğen fayda sağlayacak olması. Çocuklar sosyal, duygusal, dil ve motor becerileri anlamında küçük yaşlardan başlayarak eğitim görüyorlar.
Özellikle bunları sağlarken kullandıkları, hayatta yapmaktan en çok keyif aldıkları şey olan “oyuna” da bolca erişme fırsatı elde ediyorlar. Oyunu yalnızca bireysel oynamakla kalmayıp; grup ile birlikte de oynayarak, bir gruba ait olmayı ve grup içerisinde farklı kişilik yapılarını gözlemleme fırsatı elde ediyorlar.
Biraz da olumsuz olarak düşündüğüm tarafına göz gezdirelim hep birlikte.
Olumsuz Etki: Olumsuz etkileyen yanı çocukların, anne-babasıyla nispeten daha az zaman geçiriyor olması ve iş hayatından yorgun dönen ebeveynlerin, çocukların bitmek bilmeyen enerji ve oyun oynama isteklerine yanıt vermekte güçlük çekmeleri olarak özetleyebiliriz.
Bu özeti bana yaptıran genellikle ailelerin iletmiş olduğu şu ve benzeri cümleler:
“Çok yoğun çalışıyoruz. Çocuğumuza vakit ayıramıyoruz.”
“İşler güçler çok fazla ve stresli bu aralar. Eve döndüğümüzde enerjimiz kalmıyor.”
“Sürekli oynamak istiyor. Ne kadar oynasak da yetmiyor. Yetemiyoruz.”
“Bizim çocuk çok hareketli, yerinde duramıyor. Çok konuşuyor, çok soru soruyor. Halimiz kalmadığı için ilgilenemiyoruz çocuğumuzla.”
Belirttiğim gibi bu ve benzeri cümleleri sıklıkla işitiyorum ailelerden. Özellikle yazı genelinde çalışan anne, babalar üzerinden ilerledim ancak bu cümleleri anne veya babanın (çalışan kimse) birinden de duyduğum oluyor.
Her benzeri serzenişleri ya da çaresizlikleri duyduğumda KESİNLİKLE hak verdiğimi belirtmek isterim. Hatta bu nedenle yazımın başlığını “Çocuğunuzdan Size Mesaj Var!” olarak belirledim.
Artık bu mesajı paylaşmanın zamanı geldi diye düşünüyorum ve bahsettiğimiz bu olumsuz etkiyi de olumluya çevirmek, çalışan kişilerin içine düştükleri bu zor duruma örnekle çözüm önermek istiyorum.
Yürütmekte olduğum bir oyun terapi seansı sırasında anne, babasından beklediği ilgiyi göremeyen bir danışanımın söylediği üzerine çözüm önereceğim. (Danışanımın ailesinden izin aldığım için rahatlıkla iki, üç diyalog paylaşacağım.) Kendisiyle ailesinden ne kadar ilgi beklediği üzerine konuşma gerçekleştirdiğimiz sırada bana aynen şu sözleri iletmişti.
Danışan: ” Annem eve geldiğinde direk koltuğa uzanıyor ve kalkmak istemiyor. Halbuki ben onunla 15 dakika bir şeyler yapmak istiyorum” dedi.
Ben:” Ne yapmak istersin birlikte?” dedim.
Danışan:” Birlikte 15 dakika resim yapsak, hamurla oynasak bana yetecek” dedi.
İşitmiş olduğum hüzün ve sevgi dolu beklenti ifadesi benim bu yazıda vermek istediğim mesajı oluşturdu. Bu diyaloglarda dikkatinizi çekmek istediğim iki husus var.
Birincisi süre. Aslında ne kadar minimal ve uygulanabilir bir süreyken, uygulanmaması çocuğu oldukça üzebiliyor. Tam bu noktada eğer “ Hocam ama çocuklar hep dahasını istiyor. Bu sürenin artmasını isteyecekler, bir yerden sonra yetmeyecektir” derseniz size “Bu keşke olsa” derim. Çünkü çocuğunuzun bunu istemesi son derece doğal olmakla birlikte aranızda sağlıklı bir etkileşimin ve paylaşım alanının olduğuna işarettir. Bunun da bir anne-baba için hayattaki en değerli şeylerden biri olacağını düşünüyorum.
İkincisi ise anneyle yapmak istediği aktivite türü. Bu arada örnek yalnızca anneyi kapsıyor ama her iki ebeveyn içinde beklentisi aynıydı danışanımın. Tabi ki çocuğun ilgi göremediği kimse ona bağlı olarak beklentisi gelişebiliyor. Dikkatinizi çekmek istediğim eve yorgun, sinirli,stresli veya kaygılı geliyorsanız oyun oynamak ilaç gibi gelmez mi? Hele örnekteki gibi resim yapmak ya da hamurla oynamak terapi etkisi yapacaktır.
Sonuç olarak genel anlamda çocuklarınızın sizden isteği birlikte çok zaman geçirmek olmayabiliyor. (Eğer çok zaman geçirmek istiyorsa da iyi işaret olduğunu yazmıştım)
Çocuklarınızın çoğunlukla size mesajı şudur:” Yeter ki birlikte bir şey yapalım. Karşılıklı eğlenerek, öğrenerek, dinlenerek vakit geçirelim. Duygusal paylaşımda bulunalım. Birbirimizi sevdiğimizi, desteklediğimizi, onayladığımızı ve hoşgördüğümüzü hissedelim, hissettirelim”.
Çocuklarınızla birlikte keyifli bir yaşam sürmeniz dileklerimle…