Çocuk diye tabir ettiğimiz yaş diliminin çoğu durumu anlamadığını ve yetişkinler gibi anlamlandıramadığını düşünürüz. Evet, çocukların algılarının farklı olduğu söylenebilir fakat bu anlamadıkları anlamına asla gelmez bazen onların anlamadığını düşünerek asıl yetişkinler onları anlamaz. Mesela çocuklar kabul görmek, ilgiyi hissetmek ya da annesini mutlu etmek için bir resim çizebilir ve heyecanla bunu göstermek ister. Çoğu zaman çizdikleri resim anlattıkları hikâye ile ilgili bir anlamı yoktur birbirinden bağımsız çizgiler ile bir karalamadan oluşur. Fakat bu belirsiz resiminin içinde annesini babasını evini arkadaşlarını hatta hayvanları bile çizmiştir kendine göre…
Resimini ebeveynlerine gösteren çocuk ‘’ Harikasın, süpersin, inanılmazsın’’ gibi tepkiler alır. Aileler çocuklarının özgüvenlerinin gelişmesi adına bu tepkileri çoğu durumda verirler. Böylece çocuklar yaptıkları anlamsız şekiller sonucunda kişiliğine yönelik mükemmel tepkiler alır ve artık bir öncekinden daha fazlasını duymak istemeye başlar.
Oysa çocuğunuz Paplo Picasso, Mozart ya da Einstein olmayabilir ve olmakta zorunda değildir. Bu ayrı bir konu iken demek istediğim, minik kedi yavrusunun aynaya bakarken kendini bir aslan görme hikâyesinin böyle başladığıdır. Tıpkı Narsisizm gibi.
Narsistik özelliklere sahip kişiler, başarılarını ve yeteneklerini abartır, eleştiriye çok açık değildir, ve empati yani başkalarının ne hissettiğini anlama konusunda zorlanır. Çünkü küçüklükten abartılı cümleler ile benlik algıları yüceltilmiştir. Aşırı değer yükleyen aileler, diğer çocuklardan daha üstün olduklarını ve özel muamele görme hakkına sahip olduklarını hissettirirler böylece narsistik ve şişkin egolu çocuklar yetiştirmeye daha meyillidirler.
Çocuğunuzun yaptığı anlamsız resimlere gelince tabi ki bunu ailesiyle paylaşma ve onay görme ihtiyacını sergilemek değil onunla iletişim kurarak yaptığı resim için‘’ Resim yapman beni çok mutlu ediyor emek vermen çok güzel’’ Demek yeterlidir. Aksi halde resim yaparken geçirdiği zamanı ve gayretinin övülmesi yerine, kişiliği övülmektedir. Bir başka örnek, çocuğa sürekli sana güveniyorum, sen yaparsın gibi ifadeler kullanırken kaygısını artırdığımız gerçeğidir.
Evde yalnız bile bırakamadığınız küçük çocuğunuza gerçekte ne kadar güvenebilirsiniz? Aynı cümleyi çocukları motive ederken de oldukça kullanırız. ‘’ Başaracağına inanıyorum, sen her şeyi başarır’’ gibi cümleler kurmak çocukların başarısızlık korkusunu tetikleyerek kaygıyı artıracaktır. Özellikle sınav kaygısını azaltmak için söylenilen bu cümlelere dikkat edilmesi gerekmektedir. Bunlar yerine ‘’ Başarmak için bazen birçok defa denemek gerekir ve denemek sana çok şey öğretecektir.’’ Demek hem daha realist davranarak ebeveynlerin kaygılarını azaltırken hem de çocuklarınızın omuzlarında ki yükü hafifletecektir.
Dr. Brummelman’ın da söylediği gibi ‘’Ailelerin, çocuklarını el üstünde tutmadan ve onlara diğerlerinde daha iyi olduklarını söylemeden de çocuklarına sevgi ve takdir duygularını göstermelerine yardım etmenin belki bir yolunu bulabiliriz.