Uzman Klinik Psikolog Gülcem Yıldırım konu hakkında önemli bilgiler verdi.
Çocukları koruyabilmek için öncelikle kendimizi olumsuz duygu, düşünce ve davranışlardan koruyabilmemiz gerekir. Kendi duygularınızı yatıştıramıyorsanız çocukların duygularını yatıştırmakta zorlanırsınız.
Çocuklar duygular konusunda etrafındaki en yakın kişileri referans alır. Bu kişiler öncelikle anne, baba ya da çocuğa bakım veren kişilerdir. Siz şayet kaygılıysanız çocuğa yansıtmamaya çalışsanız bile çocuk bu duyguları nonverbal (beden diliyle) olarak alır. Çocuklar kaygılarını yetişkinler gibi sözel olarak ifade edemekdiklerinden davranış bozukluğu olarak ifade ederler. Bu davranış bozuklukları; altına ıslatma, gece korkuları, tırnak yeme, parmak emme, kekeleme, uyku bozuklukları, yeme bozukluklarıdır.
Ø Çocuklarla bu konuyu konuşurken kendi korkularınızı çocuklara bulaştırmayın. Çocukların sorularına kısa ve net cevaplar verin. Uzun uzun virüsle ilgili konuşmak çocuklarda kalıcı ruhsal sıkıntılara neden olur.
Ø Kendi korkularınızı ya da olumsuz duygularınızı bir yetişkinle konuşun. Eşiniz olabilir yada yakın bir arkadaşınız. Bu konuşmalara çocuklar şahit olmasın.
Ø Çocuklarla konuşurken umut ve güven veren bir şekilde konuşun. Hem ses tonunuzla hem beden dilinizle.
Ø Haberleri kontrollü izleyin. Çocukları izlediğiniz haberlere maruz bırakmayın. Bir köşede sessizce oyuncağıyla oynuyormuş gibi görünse de her şeyi duyuyor. Dikkati hep sizin üzerinizde unutmayın.
Ø Çocukların bütün sorularına yanıt vermeye çalışın. Yanıtlarınız somut ve net olsun. Çocukların anlayacağı dilden konuşun.
Ø Ellerini yıkamasını isterken, ya da temizlik konusunda hassas davranırken tehdit edici ifadeler kullanmayın.
Ø Her zaman çocuğunuzun yanında olacağınızı, bu sürecin geçici olduğunu ara ara söyleyin. Bunu söylemeniz çocuğa güvendeyim, dünya emniyetli bir yer hissini verir.
Hayatı beklemeye almak, yaşama ara vermek yerine bu süreçte yapmak isteyip de zaman bulamadığınız şeylere odaklabilirsiniz.