Uzman Klinik Psikolog Müjde Yahşi konu hakkında önemli bilgiler verdi.
Bunların yanı sıra; ebeveyn kaybı, ebeveynden ayrı kalma, boşanma, göç, şiddete tanıklık etme, düşük sosyoekonomik durum, kazalar, doğal afetler, dar yaşam alanı, geniş aile yapısı, düşük eğitim düzeyi, tek ebeveynli aile, düşük evlilik kalitesi, zayıf ebeveyn çocuk ilişkisi ve ebeveynin alkol/madde bağımlılığı çocukluk çağı travmaların ortaya çıkmasında zemin hazırlayıcı etkenlerdir.
Fiziksel, duygusal, zihinsel ve toplumsal gelişimlerini örseleyici her tür davranış İSTİSMAR iken; onların sevgi, ilgi, beslenme, bakım, gözetim, eğitim gibi ihtiyaçlarının karşılanmaması ise İHMALdir.
Travma olarak nitelendirdiğimiz ihmal ve istismar, çocuğun yaşamı boyunca kalıcı izler bırakan bir sağlık sorunudur. İhmal ve istismarı ayıran nokta; ihmalin pasif, istismarın ise aktif olmasıdır.
Travma sadece, olayın yaşandığı süreci değil çocuğun yaşamı boyunca, uzun seneler etkisini sürdüren bir durumdur. İhmal veya istismara uğramış bir çocuk, güvensiz bağlanma, düşük benlik saygısı, düşük okul başarısı, davranışsal problemler, suça eğilim, yeme bozuklukları, cinsel sağlık problemleri, madde kullanımı, majör depresyon gibi problemlerle karşı karşıya kalabilir.İleri yaşlarda ise kişilik bozuklukları, alkol ve madde kullanımı ile ilgili bozukluklar, duygudurum bozuklukları, anksiyete bozuklukları, disosiyatif bozukluklar ve somatoform bozukluklar gibi psikiyatrik durumlar ortaya çıkabilir.
Çocukluk çağı travmaları çocukta yalnızca ruh sağlığında kalıcı izler bırakmaz, çocuğun fiziksel sağlığında da kalıcı izlere neden olur.Bununla ilgili yapılan bir araştırmada çocukluktaki travmatik yaşantının yetişkinlikte kanser, felç, kalp hastalıkları, eklem iltihapları, astım, migren, fibromiyalji, kronik yorgunluk, migren, alerjiler, tansiyon problemleri, metabolik sendrom, adet düzensizilikleri, kronik akciğer ve karaciğer rahatsızlıklarını arttırdığı bulunmuştur.
Fiziksel istismara uğrayan çocuklar genelde yakın ilişki kurmakta güçlük çekip, daha çatışmalı, duygusal yoğunluğu az, yoğun öfke ve istismar davranışı içeren ilişkiler kurar. Bilişsel yetilerinde bozukluk ve akademik başarısızlığı düşük ve yüksek oranda nörolojik bozukluklar da bu çocuklarda rastlanılabilir.
Saldırgan ve suça yönelik davranışlar fiziksel istismar ile en sık birliktelik gösteren problemlerdir. Fiziksel istismara uğramış çocuklarda intihar düşünceleri ve girişimlerine daha yüksek oranda rastlanılır.
Ayrıca çocukluk istismarı, beyinde yol açtığı kalıcı etkisine bağlı olarak çocukta gözlenen aşırı tepkisel davranışlardan da sorumludur.
Ancak; çocuklukta yaşanan her yoğun stres travmaya dönüşmez. Çocuğun kişisel özellikleri kadar yaşadığı toplumsal çevrenin travmaya verdiği tepkiler de bu durumu belirleyebilir. Ya da yaşanan stres verici olayın şiddeti, örselenen çocuğun yaşı ve benlik direnci, aile dinamiği ve yetersiz çevre koşulları gibi yaşantılar travmatik bir süreci başlatabilir.
Örneğin çocuğunuza; hiçbir işe yaramıyorsun gibi onu değersiz ve yetersiz hissettiren cümleler kullanıyorsanız, çocuğuza olan sevginizi fiziksel temas ile göstermiyorsanız, çocuğunuzu günah keçisi yapıyorsanız, kendinizden ve çevresinden uzak tutuyorsanız, onu tehdit ediyorsanız, onu korkutuyorsanız, ona baskı yapıyorsanız, kötü davranışlarınıza örnek bırakıyorsanız, onu küçümsüyor ya da aşağılıyorsanız, problemli evliliğinizde kendi çıkarlarınız için çocuğunuzu kullanıyorsanız, yaşından büyük sorumluluklar veriyorsanız, ona vuruyorsanız, kulağını ya da saçını çekiyorsanız, ağzına acı biberler sürüp cezalandırıyorsanız, yeteri kadar sevgi ve şefkat göstermiyorsanız, yeteri kadar beslenme, bakım ve sağlık ihtiyaçlarını karşılamıyorsanız, sosyal ve eğitimsel gelişimi için yeterli desteği sağlamıyorsanız, cinsel içerikli film izletiyorsanız ya da fiziksel/sözel cinsel tacizde bulunuyorsanız “ÇOCUĞUNUZA TRAVMA SÜRECİNİ BAŞLATIYORSUNUZ” demektir.