Kaygı nedir anlamak adına ilk olarak korku ve kaygının birbirinden farkına bakmak gerekmektedir. Çünkü genellikle korku ve kaygı kelimeleri karıştırılmaktadır. Korku, gerçek bir tehlike karşısında hissedilen ve kişinin hayatta kalmasına hizmet eden bir duygu iken kaygı, gerçek bir tehdit oluşturmayan olaylara, durumlara, kişilere karşı kişinin hissettiği tehdit algısıdır. Korkuda duygunun yöneltildiği bir nesne var iken, kaygıda ise olmayabilir. Korkuda tehdit dışarıdadır. Kişi tehlikenin ne olduğunu bilir ve “kaç” ya da “savaş” şeklinde bir davranış sergileyebilir. Korkuyu hissettiği durum ortadan kalktığında rahatlar, anlıktır. Kaygı ise daha genel bir durumdur, korkudan daha şiddetli ve daha uzun sürelidir.
Kaygı doğal bir duygudur. Optimal düzeyde yaşandığında bizi tetikte tutar. Kişinin günlük işlevini bozacak derecede yaygın, sık, şiddetli ve kontrol edilemez olduğunda ise kaygı problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Kaygı bozuklukları günümüz çağında yetişkinler de dahil olmak üzere çocuk ve ergenlerde de en sık karşılaşılan problemlerden biridir.
Çocuklar gelişim dönemlerine göre değerlendirildiğinde korkuları ve kaygıları doğal olabilir. Bunlar geçicidir ve günlük hayatını pek etkilemez. Örnekle açıklayacak olursak, 2 yaşındaki bir çocuğun annesinden ayrılmaya ilişkin ayrılık kaygısı yaşaması doğal iken, 8 yaşındaki bir çocuğun okula giderken evden, ailesinden ayrılmaya ilişkin kaygı yaşaması doğal değerlendirilmez. Özetle kaygı kişinin içinde bulunduğu yaşa ve gelişim dönemine göre normal veya normal dışı olarak değerlendirilir.
Çocuk veya ergen, hayatında kontrol edemediği bazı olay ve durumlarla karşı karşıya geldiğinde, bu problemi çözemeyeceğini düşünüp çaresiz hissedebilir ve bu hissiyle beraber düşünce sisteminde esnekliğini kaybeder ve duygusal anlamda darmadağın hissedebilir. Kişi kendisini bir alarm halinde ve sanki kötü bir şey olacakmış gibi düşünerek gergin hissedebilir.
Kaygının Nedenleri Nelerdir?
Kaygının temeli çocukluk yıllarından gelebilmektedir.
Çocukluk döneminde çocuğun aşırı reddedici, küçük düşürücü, cezalandırıcı, baskıcı, kontrolcü, alaycı tutumlar ile büyümesi, çocuğun fiziksel veya psikolojik baskı altında tutulması, davranışlarının sürekli kontrol edilmesi, çocuğun yaş dönemine özgü olarak altını ıslatmasının ve cinsel oyunlarının tepkiyle karşılanması, başkalarıyla kıyaslanması, ailenin aşırı koruyucu ve müdahale edici tutumları, ana-babaların tutum ve davranışlarındaki tutarsızlıkları, anne babanın çatışmalı ilişkisi, boşanmış ailelerde anne-baba arasında boşandıktan sonra bile devam eden çekişmeler, gerginlik çocukta kaygının oluşmasına neden olabilmektedir.
0-3 yaş aralığında, anne ile çocuk arasındaki bağlanma stili, güvenli bağlanma oluşturamaması, anneden ayrışma dönemini sağlıklı geçirememesi, anne memesinden aniden kesilmesi, annenin kendi kaygılı ruh hali ve kontrol ediciliği de bireyin kaygılı oluşuna sebep olabilmektedir.
Ebeveynlerden birinin ya da her ikisinin de kontrolcü olması, müdahaleci ve koruyucu bir tutum sergilemesi çocuğun kendine güven duymamasına, hayatında hep bir yetişkinin varlığına ihtiyaç duymasına neden olmaktadır. Gereğinden fazla gösterilen ilgi ve koruyuculuk sebebiyle çocuk büyüyemez, birey olup, bağımsızlaşamaz.
Kaygı bulaşıcı bir duygudur. Aile üyelerinden birinin kaygılı oluşu, çocuk tarafından algılanır ve kurduğu özdeşim sebebiyle de bu duygunun taşıyıcısı olmasına neden olabilir. Aşırı kaygılı, müdahaleci anne babaların çocukları kaygılı çocuklar haline gelebilmektedir.
Çocuğa “Başarılı olursan sevilirsin” şeklinde bir mesajın gittiği ailelerde çocuk kabul görebilmek adına, ilgi ve sevgi alabilmek için ebeveyninin beklentisini karşılamaya çalışır ve ailenin bazen dile bile dökmediği ama evin dinamiğinde var olan başarıya ilişkin beklenti, çocuğun performans kaygısı, sınav kaygısı yaşamasına neden olabilmektedir.
Kardeş sayısı da çocuğun kaygısı üzerinde etken olabilmektedir. Tek çocuk olması veya kardeşinin olması onun kaygı düzeyini etkileyebilmektedir. Kardeşe yönelik hissettiği kıskançlıklar, anlaşmazlıklar, rekabetler, anne-babanın ilgisini kardeş ile paylaşamama çocuğun kaygı hissetmesine sebep olabilmektedir.
Kaygının Belirtileri
Endişe, gerginlik, ürkme ve kendini rahatsız hissetme, güvensizlik, korku, panik, şaşkınlık, tedirginlik, berrak düşünememe, ağız kuruluğu, karın ağrısı, kusma, kabızlık, baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı, çarpıntı, güçsüzlük, halsizlik, iştahsızlık, kan basıncı düşmesi ya da yükselmesi, kas gerginliği, mide bağırsak yakınmaları, solunum sayısında artma, terleme, titreme, uyuyamamak, sık sık tuvalete gitmek, sürekli ağlamak ve öfke patlamaları gibi belirtiler görülebilmektedir.
Çocuk ve Ergenlerde Kaygının Olumsuz Etkileri
- Akademik performansını sergilemekte zorluk yaşayabilir, düşük başarı gösterebilir.
- Sosyal ilişkilerini olumsuz etkileyip, arkadaşlık ilişkileri kurabilmesini engelleyebilir.
- Tırnak yeme, tuvaletini tutma, saç koparma vb. olumsuz davranışlar sergileyebilir.
- Sürekli tekrar eden mantıksız davranışlar sergileyebilir (takıntılar).
- Bağımlı bir kişilik geliştirip sürekli olarak bir yetişkin, öğretmen veya anne-baba desteğine ihtiyaç duyabilir.
- Huzursuz, agresif, hırçın, kolay sakinleşemeyen, çabuk öfkelenen çocuklar olabilirler.
- Yetişkin bireylere karşı bağımlı olma durumu gözlemlenebilir.
- Dikkat ve odaklanma ile ilişkili problemler ve aşırı hareketlilik görülebilir.
- Özgüveninin gelişememesi vb. olumsuz etkiler görülebilmektedir.
Kaygı Bozukluğunun Tipleri
- Yaygın Kaygı (Anksiyete) Bozukluğu
- Panik Bozukluk (Çocuklarda Panik Atak)
- Agorafobi (Alan Kaygısı)
- Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB)
- Özgül Fobi
- Sosyal Fobi
- Ayrılık Kaygısı
Aileler Neler Yapabilir?
Çocuk kaygılandığında kendisini çaresiz hisseder ve ne yapacağını bilemez. Bu süreçte çocuğun yaşadığı bu problem karşısında aile çocuğu yargılamamalı, çocukla alay edilmemeli ve çocuk eleştirilmemelidir. Aile mümkün olduğunca hoşgörülü, sabırlı ve güven veren tutumlar sergilemelidir.
Çocuk yaşıtlarıyla veya kardeşiyle kıyaslanmamalı, yapabilirliğinin üzerinde performans beklentisi içerisinde olunmamalıdır.
Çocuk yeni kardeşinin doğumu, yeni eve taşınma, okula başlama veya yeni bir okula geçiş yapma gibi yeni olay ve durumlara öncesinden bilişsel ve duygusal olarak hazırlanmalıdır.
Çocuk bir problem ile karşı karşıya geldiğinde, aile çocuğun önündeki engeli kaldırmadan, çocuğun kendi baş etme yöntemini geliştirmesine, kendi problemlerini kendi çözebilen, bağımsız bir birey olabilmesine yardımcı olmalıdır.
Çocuğun kaygılı oluşunun fark edilmesi ile beraber erken müdahale edilmesi, ailenin süreçteki farkındalığı ve işbirliği daha kolay ve hızlı çözüm sağlayabilmektedir.
Kaygı yönetilebilir bir süreçtir. Eğer siz de çocuğunuzun kaygılı olduğunu düşünüyor ve gözlemliyorsanız, çocuğunuzun günlük hayatını olumsuz etkileyen kaygılarından kurtulabilmesi için bir uzmanın görüşü ve değerlendirmesiyle beraber oyun terapisi vb. profesyonel bir destek alabilirsiniz.