Çocuğunuzla Bağlantı kuruyor musunuz?
Her birey gibi çocuklar da potansiyelini gerçekleştirmek, kendini bir şekilde dışa vurmak, çevresindekiler tarafından anlaşılmak ve kabul gördüğünü hissetmek ister. Çocukların doğal merakı, keşfetme isteği, kendini çeşitli yönlerle yansıtma ihtiyacı bazen ortak yaşam kurallarını zorlayabilir ve bu da iletişim dengesini bozabilir. BÜMED MEÇ Okulları Moda Yerleşkesi Okul Müdürü Aslı Çelik Karabıyık “Bunların yanı sıra çocuğunuzun içinden geçtiği yaş dönem özelliklerinden dolayı çocuğunuz zor duygular, öfke patlamaları yaşarken ebeveyn olarak kendimizi çaresiz de hissedebiliriz. Hatta bazen çocukların güvenliğini tehdit ettiği için ebeveynler olarak korktuğumuz, öfkelendiğimiz ve duygularımızı kontrol etmekte zorlandığımız durumlar da olabilir” diyor ve ekliyor “Bu durumlarla başa çıkmak için çocuklarımıza yaklaşım ve üslup önerilerini bu yazıda bulabilirsiniz. Ancak her konuda olduğu gibi ilişkilerin çok öznel olduğunu ve bu önerileri değerlendirirken aile özelinizdeki süzgeçten geçirmenizi isteriz”
Çocuklarımızla doğru ve sağlıklı iletişim kurmanın ilk adımı onlarla bağlantı kurmaktır. Tüm duygularını; neşesini, öfkesini, kırgınlığını hissettiğimizi çocuğa hissettirmemiz çok önemlidir. Ağlayan çocuğa odana git, sakinleştikten sonra konuşalım gibi cümleler kurmak zihinlerinde yanlızca “iyi bir çocuk” olduğum zaman sevilirim hissini oluşturabilir. Dolayısıyla içinde bulunduğu durumu yönetemeyen çocuk için öncelikle “çok öfkeli hissediyorsun” gibi duygu yansıtması yapılarak onu anladığımızı hissettirmeliyiz. Anlaşılmadığını hisseden çocuk daha da hırçınlaşabilir.
Öncelikle iletişimde ve özdeğerlendirmede olumlamanın etkili olduğu bilimsel gerçeğinden yola çıkarak odağınızı çocuğunuzun olumlu davranışına vermek olumsuz davranışların düzenlemesine yardımcı olabilir. Örneğin ‘odanı toplamadan dışarı çıkamayız’ yerine ‘odanı topladıktan sonra dışarı çıkabiliriz’ diyebiliriz.
Ortak yaşam kuralları ve prensipleri birlikte belirenmelidir
Ortak yaşam kurallarını ve prensipleri birlikte belirlemek önemlidir. Örneğin ekran kullanım süresi konusunda sınırları zorlayan çocuğunuzla bağlantı kurup, duygusunu anladıktan ve onu dinledikten sonra “Ekran kullanım süresinin pek çok kez uzadığını görüyorum. Bu konuda zorlandığını düşünüyorum. Sence ne yapmalıyız?” ifadesi karşılıklı diyaloğa açık olduğumuzu bununla birlikte ekran kullanım süresi ile ilgili kurallarımız olduğunu açıklar. Çocuğumuzun sakinleştiğine ve artık bizi duyabileceğine emin olduktan sonra ona öğretmek istediklerimizi öğretmek için tüm bu yaşananları iyi birer fırsat olarak değerlendirebiliriz. Tüm bunları yaparken en başta davranışa odaklanmak yerine ihtiyaca odaklanmalıyız. Bu davranışı ‘neden yaptı ve aslında neye ihtiyacı vardı’ sorularını sorabiliriz.Sorun yaşadığımız durumlara yaratıcı ve oyuncu biçimde yaklaşmak, mizah dili kullanmak genellikle çocukları şaşırttığı için içinde bulundukları duruma dikkat vermelerini sağlayacaktır. Çocukların sert ve kesin hayırları kabul etmeleri genellikle zordur ve tepkisel yaklaşabilirler. Bunun yerine koşullu evet yöntemini tercih edebiliriz. Yani “Evet sana bir hikaye daha okumayı isterim ancak bunu yarın akşam yapabiliriz.”
Tüm bu süreçte ebeveynliğin ve ilişki yaratmanın tek taraflı bir durum olmadığını hatırlamak, olumsuz durumlarla karşılaştığımızda genel yargılara varmadan durumsal değerlendirmeler yapmak ve ilişkimizi geliştirmek için her zaman fırsatımız olacağını kabul etmek yapıcı ve çözüm odaklı olacaktır.