Hemen tüm bilim insanının üzerinde uzlaştığı bir noktadır ki cinsellik insanın en temel ihtiyaçlarından birisidir. Hayatın temelinde yer almaktadır ancak özellikle tutucu toplumlarda cinselliğin konuşulması, tartışılması en zor konulardan biri olduğu da açıktır. Böyle toplumlarda yaşayanlar kimi zaman cinsellik hiç yokmuş gibi davranmayı tercih edebiliyorlar. Bu durum hem insanların gündelik yaşamında hem de eğitim içerisinde net bir şekilde gözlenebiliyor.
Cinsel eğitim söz konusu olduğunda tutucu toplumlardaki zorluklar daha da belirgin hale gelmektedir. Cinsel eğitim günümüzde ABD, Avustralya ve AB ülkelerinde yaygın bir şekilde verilmektedir. Ancak halkının çoğunluğu Müslüman olan ülkelerdeki okullarda cinsel eğitim ya da buna benzer bir eğitim uygulaması ya hiç yoktur ya da yeterli düzey ve içerikte değildir.
Birçok İslam ülkesinde olduğu gibi insanlarının büyük çoğunluğu Müslüman olan Türkiye’de de okullarda bir cinsel eğitim dersi bulunmamaktadır. Türkiye’de de cinsel eğitim konusu tabu konular arasında yer almaktadır. Türkiye’deki cinsel eğitim çalışmaları hiç bir zaman örgün eğitim içerisinde bir ders olarak kendisine bir yer edinememiştir. Yapılan çalışmaların daha çok farklı kurumların gerçekleştirdiği proje çalışmaları şeklinde olduğu görülmektedir.
Türkiye’de ilk cinsel eğitim uygulamasına 1974 yılında rastlamaktayız. Bu uygulama Türkiye Aile Planlaması Derneği tarafından yerel eğitim etkinlikleri şeklinde gerçekleştirilmiştir. 1993 – 1998 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı ve SANİPAK adındaki özel bir firma işbirliği ile “Değişim: Genç Kızlığa İlk Adım” başlıklı ve kapsamlı bir proje gerçekleştirilmiştir. Bu proje kapsamında sadece 13 – 15 arasındaki 2.140.000 kız öğrenciye ulaşılmış ve cinsel sağlıkla ilgili kısa süreli bir eğitim verilmiştir. 1999 – 2003 yılları arasında PROCTER & GAMBLE ve TOPRAK HOLDİNG firmalarının da katılımıyla proje tekrarlanmış ve erkek öğrencileri de kapsayacak şekilde genişletilerek Ergenlik Dönemi Değişim Projesi adını almıştır. Bu çalışmada da daha çok cinsel sağlık bilgisi ve ergenlik döneminde yaşanan fiziksel değişimler üzerinde durulmuştur.
Türkiye’de bu çalışmaların dışında küçük çaplı kimi çalışmalar da çeşitli dernek ve kurumlar tarafından zaman zaman yürütülmektedir. Ancak yapılan çalışmaların sadece ergenlikteki fiziksel değişimler ve CYBH ile sınırlı kaldığı görülmekte ve AB ülkelerinde uygulanan kapsamlı cinsel eğitim uygulamalarından da oldukça uzak bir konumda olmaktadır.
Genel olarak ailelerin tutumuna bakıldığında tutuculuğun ağır bastığını söyleyebiliriz. Türkiye’deki ailelerin cinsel eğitimle ilgili temel kaygılarının çocuklarının cinsel eğitim almaları durumunda cinsel deneyimleri daha erken yaşlarda yaşamaları olduğu görülmektedir. Ancak aileler çocuklarının cinsel eğitim almalarına karşı değiller. Bu eğitimin okullarda verilmesini uygun buluyorlar ama içerik konusunda kendilerine danışılmasını, eğitimin içeriğinin toplumsal değerlere uygun bir şekilde verilmesinin gerekliliğini vurguluyorlar. Eğitimin içerisinde yer almasını istedikleri konularsa daha çok aile ve ailenin görevleri ile ebeveyn sorumluluklarından oluşuyor.
Aileler bu endişelerinde haklılar mı? Yani gerçekten de cinsel eğitim dersi verilmesi bireylerin cinsel deneyim ya da cinsel ilişki yaşama yaşını daha öne çekiyor mu? Araştırmalar net bir şekilde bunun aksinin geçerli olduğunu gösteriyor. Cinsel eğitim dersi almış olanlar almamış olanlara oranla cinsel deneyimlerini daha ileriki yaşlarda yaşıyorlar. Hatta cinsel eğitimin erken yaşlarda verilmesinin bile olumsuz bir etkide bulunmadığını görüyoruz.
Cinsel eğitimle ilgili çalışmalara bakıldığında cinsel eğitimin Türkiye gibi ülkelerde kesinlikle bir gereksinim olduğu görülmektedir. Ergenler ve gençler de cinsel eğitime gereksinim duyduklarını belirtmekteler Cinsel eğitimin verilmesi bireylerin cinsel konularla ilgili bilgilerini artırmakta (özellikle kendi bedenleri ile ilgili farkındalıkları artmaktadır), korunma ve doğum kontrol yöntemlerinin kullanılmasını artırmakta, bireylerin cinsel yaşamlarının daha doyurucu hale gelmesini sağlamakta ve bireylerin özgüvenlerini artırmakta, kadınlara yönelik tutumları olumlu yönde değiştirmekte, baskın ataerkil anlayışı azaltmaktadır.
Cinsel eğitimin ilk basamağının ailede başladığı da önemli bir gerçekliktir. Bu bağlamda ailelerin de kendilerini geliştirmeleri oldukça önemli bir gerekliliktir. Hiç merak etmeyin; çocuğunuz belli bir yaşa geldiğinde (ortalama olarak 3 – 4 yaş civarı) sizden cinsel eğitim talep edecek. En basitinden o malum soruları soracak: Ben nasıl oldum? Düğün fotoğraflarınızda ben niye yokum? Balayına giderken beni kime bırakmıştınız? Kardeşim annemin karnına nasıl girdi?
Bu gibi sorulara hazır mısınız? Böyle sorularla karşılaştığınızda ne yapmanız gerektiğini biliyor musunuz? Bu sorulara yanıtınız hayır ise işe koyulmanın vakti gelmiş demektir. Üstelik bunun için bir çocuk sahibi olmayı beklemeniz de gerekmez. Hem kendiniz için, hem de çocuğunuza vereceğiniz cinsel eğitimin sağlıklı olması için kendinizi bu yönden donatmanızda yarar var. Bunun için hazırlanmış kitapları okuyabilir ya da bir cinsel terapistten ya da danışmandan yardım alabilirsiniz.