Cildinizi Probiyotiklerle güçlendirin

Bağışıklık sistemi hücrelerinin büyük bir kısmı bağırsak florasında bulunuyor. Burada meydana gelen dengesizlikler ve hastalıklar zincirleme bir şekilde bağışıklık sistemini ve tüm vücudu etkiliyor. Vücudu saran ve dış etkilerden koruyan cilt de bu süreçten etkilenen bölgeler arasında yer alıyor. Bağırsak florasını onaran ve koruyan probiyotikler ise birçok cilt hastalığına karşı etkili oluyor ve cildi yaşlanma etkilerine karşı koruyor. Memorial Şişli Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Füsun Bilgin Karahallı, probiyotiklerin cilt sağlığı üzerindeki etkileri hakkında bilgi verdi. 

İnsan vücudu sadece insan hücrelerinden değil, hem deri üzerinde hem de başta sindirim sistemi olmak üzere tüm yüzeylerde taşıdığı mikroorganizmalarla beraber bir sistemdir. Mikrobiyom; bakteri, mantar, virüs gibi mikroorganizmalardan oluşan bir topluluğu ifade eden terimdir. Sağlıklı mikrobiyom yapısında bozulma olmasının hem deri hem de deri dışı enfeksiyon ve bağışıklığı ilgilendiren birçok hastalıkla ilişkisi olabilmektedir.

Probiyotikler bağırsak florasını dengede tutuyor

Probiyotikler, besinlerle alınan ve belirli miktarlarda alındığında bağırsak florasını dengeleyerek sağlığı olumlu yönde etkileyen canlı mikroorganizmalar olarak tanımlanabilir.

Yeterli miktarda olduklarında mikrobiyom yapısında meydana gelen bozukluğu onarmak için yararlı etkileri bulunan canlı mikroorganizmalardır. Probiyotik olarak en sık kullanılan ajanlar Lactobacilli ve Bifidobacteria laktik asit üreten bakteriler, Streptococcus thermophilus, E.coli gram pozitif bakterilerin patojen olmayan suşları ve Saccharomyces boulardi gibi  bazı mayalardır. Probiyotikler anne sütü, yoğurt, kefir, meyve suları gibi belirli gıdaların içerisinde doğal olarak bulunmaktadır. Bunun yanında sıvı, kapsül ya da toz formunda olabilir.

Bağışıklık sistemini güçlendiriyor

Probiyotikler konak canlıyı zararlı bakterilere karşı koruyarak immün sistemini güçlendiren etki gösterirler. Doğumda steril olan sindirim sistemi doğumdan hemen sonra dış faktörlerle karşılaşmaktadır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde doğan çocukların bağırsak floraları da değişiktir. Anne sütüyle beslenen bebeklerde Bifidobacterium baskınlığı olurken, mama ile beslenenlerde Enterobacteriaceae, Bacterioides, Clostridium, Lactobacillus, Bifidobacterium ve streptokokları içeren kompleks bakteriyel flora baskınlığı olmaktadır. Probiyotikler sağlıklı ve uygun bir flora oluşturarak daha sonra üreyebilecek zararlı bakterilere de engel olmaktadır.

Deri florasını onarıyor ve koruyor

Probiyotikler; akne, egzama ve atopik dermatit gibi hastalıkların önlenmesi ve tedavi edilmesinde de etkilidir. Ayrıca probiyotikler;

Akne oluşumunu engelliyor

Son zamanlarda topikal yani deriye uygulanan probiyotiklerin de antibakteriyel proteinler ile bu alanda işe yaradığı gösterilmiştir. Probiyotikler, Propionibacterium acnes bakterisini azaltmalarının yanı sıra, derinin bariyer fonksiyonunun iyileşmesine de katkı sağlamaktadır. Aknede iki klinik araştırmada topikal Enterococcus fecalis ve Lactobacillus plantarum’nin etkileri araştırılmış ve iltihaplı lezyonları azalttığı görülmüştür.

UV hasarı ve yaşlanma karşıtı etki gösteriyor

Yaşlanma içsel ve dışsal faktörleri içeren bir süreçtir. Dışsal yaşlanmanın en önemli nedeni UV yani güneş ışınlarıdır.  UV yaşlanması sonucu ciltte kırışıklıklar, artmış hassasiyet, cilt lekeleri, deri elastikiyetinde azalma, moleküler düzeyde yaşlanma süreci, cildin pH değerinde artış ve reaktif oksijen molekülleri ile savaşta yavaşlama görülür. Lactobacillus gibi probiyotik bazı bakteriler, fermantasyon işlemi sırasında serbest yağ asitleri ve konjuge linoleik asit gibi asitli moleküller üreterek ortamin pH değerini düşürürler. Bacillus coagulans ise antioksidan ve serbest radikal temizleme özelliği gösteren hücre dışı polisakkarit ve monosakkaritler üretirler. Sonuç olarak probiyotikler normal deri pH değerini düzeltip, sağlıklı deride gözlenen proteaz aktivitesi düzeylerini azaltarak, antioksidatif etkileri ve UV ışın hasarına bağlı koruyucu etkileri ile yaşlanma etkilerini geciktirme amaçlı kullanılabilir.

Alerjik bünye bağırsak florası dengesizliğinden kaynaklanabiliyor

Alerjik bünyesi olan kişilerde görülen atopik dermatitin yani egzamanın oluşumunda son yıllarda bağırsak flora hipotezi öne sürülmektedir. Bu hipoteze göre bağırsak bölgesinin mikrobiyomundaki değişiklikler atopik epideminin temelini oluşturur. Son yıllarda çeşitli araştırmalarla özellikle normal bağırsak mikrobiyom yapı ve içeriğinin bozulmasının atopik hastalıklarla ilişkili olduğu bildirilmektedir.  Atopik çocukların bağırsak florasının farklı olduğu, probiyotiklerle özellikle laktik asit üreten bakterilerin verilmesi ile bu floranın düzeldiği öne sürülmektedir. Atopik çocukların bağırsak florası incelendiğinde atopik olmayanlardan farklı olduğu, yararlı mikroorganizmaların az, Clostridium bakterilerinin ise fazla olduğu saptanmıştır. Probiyotikler bu bozukluğu dengelemektedir.

Exit mobile version