Beslenmenin Önemi
İnsanoğlu nefes almadan yaklaşık olarak 3 dakika, su içmeden 3 gün, yemek yemeden 3 hafta kadar yaşayabilir. Dolayısıyla yaşamak için beslenmek gerekir. O halde iyi yaşamak için iyi beslenmek gerekir. Genellikle beslenme, pek çok insan tarafından karın doyurmak, açlığı bastırmak veya canın istediği besinleri tüketmek şeklinde tanımlanır. Halbuki bugüne kadar yapılan bilimsel çalışmalar, insanların 50’ye yakın türde besin öğesine gereksinimi olduğunu ortaya koymuştur. Bu öğelerin herhangi biri alınmadığında, gereğinden az ya da çok alındığında, büyüme ve gelişmenin engellendiği, sağlığın ve güzelliğin bozulduğu bilimsel olarak ortaya konmuştur. Beslenme sadece fizyolojik bir olay olarak algılanmamalı; sosyolojik ve psikolojik bir boyutunun da olduğu unutulmamalıdır.
Toksinler, Bağışıklık Sistemi ve Cilt Sağlığı
Herhangi bir yolla vücuda giren ya da vücut tarafından üretilen zararlı maddelere toksin veya modern bilimde serbest radikal denilmektedir. İnsanoğlu her gün birçok toksin ile karşı karşıya kalmaktadır. Bunlardan en önemlisi sigaradır. Kişi sigara içmese de etrafında içenlerden gelen duman bile yeterlidir. Alkol, gereksiz ilaç alımı, aşırı katkı maddesi kullanımı, zirai ilaçlar (pestisitler), egzost dumanı, hava kirliliği, radyasyon vb önemli toksin kaynaklarıdır.
Tüm bunlara dengesiz beslenme, hareketsiz yaşam tarzı ve stres de ilave edilince vücudun ihtiyaç duyduğu besin öğelerini karşılaması, bağışıklık sistemini güçlü tutması, stresle baş etmesi gittikçe zorlaşır. Toksinlerin vücutta artışı bağışıklık sistemini olumsuz etkiler. Bağışıklık sisteminin zayıflaması, gripten kansere kadar çok geniş bir yelpazede hastalıklara karşı risk oluşturur. Aynı zamanda en büyük organımız olan cildimizde de istenmeyen durumların ortaya çıkmasına sebep olabilir.
O halde vücudu toksinlerden arındırmak sağlık açısından son derece faydalı olacaktır. Sanılanın aksine toksinler suda değil, yağda çözünürler. Bu nedenle ideal vücut ağırlığına ve yağ oranına ulaşmak büyük önem taşımaktadır.
Besinlerde bulunan lifler (posa), tüketilen besinlerle birlikte alınan zararlı maddeleri kendi yapısına bağlayarak dışkı ile vücuttan atmaktadır. İçerdikleri flavonoidler ve polifenoller gibi doğal antioksidanların, reaktif oksijen türleri aracılığı ile oluşan doku hasarına karşı olası koruyucu etkileri bulunmaktadır.
Sağlıklı Bir Cilt İçin 10 Altın İpucu
1. Günlük uyku sürenizi 7 – 8 saat ile sınırlandırın.
2. Tütün mamulleri kullanımından kaçının, hatta böylesi bir ortamda dahi bulunmayın.
3. Alkolden uzak durun. En azından tüketim sıklığına ve miktarına dikkat edin.
4. Güneşin zararlı UV ışınlarına karşı cildinizi koruyun.
5. Stresten kaçının. Sorununuzu başkalarıyla paylaşmak, hobi edinmek ve düzenli olarak egzersiz yapmak rahatlamanıza yardımcı olacaktır.
6. Kafein konusunda azı karar, ortası yarar, fazlası zarar şeklinde bir tutum sergileyin.
7. Diğer sıvılardan bağımsız olarak günde 2 litre kadar su içmeyi alışkanlık haline getirin.
8. Beslenmenizde çeşitlilik sağlayarak vitamin, mineral ve antioksidan alımınızı en üst seviyede tutmaya özen gösterin.
9. Kilo probleminiz olmasa da düzenli olarak spor yapın.
10. Güzellik uzmanınızın öngördüğü sıklıkta cilt bakımı yaptırın.
Cilt Sağlığı
Bakımlı cilt, sağlıklı bir bedenin ürünüdür. Genetik, yaş, beslenme, fiziksel aktivite, sigara, alkol, stres, UV ışınları vb pek çok etkene bağlı olarak cilt yapısında farklılıklar görülebilir. Cilt yapınız nasıl olursa olsun, uzun yıllar daha parlak, güzel ve genç görünmeniz mümkün. Peki, bu konuda hangi besinlerden fayda sağlanabilir?
Cildi Gençleştiren 10 Sihirli Besin
1 – Brasika sebzeleri: Brüksel lahanası, brokoli, turp, karnabahar, hardal otu, pazı, tere, marul, şalgam, kırmızı, beyaz ve karalahana vücudun toksik maddelerden arınması için çalışan detoksifikasyon enzimlerini aktive eder. Akne tedavisinde ve cildin elastikiyetini korumasında etkilidir.
2 – Alyum sebzeleri: Frenk soğanı, arpacık soğanı, taze soğan, kırmızı soğan, kuru soğan, pırasa, kuru ve taze sarımsakta bulunan sülfid bileşenleri detoksifikasyon enzimlerinin aktivitelerini artırmaktadırlar. Bu sebzeler antioksidan özellikler de sergilerler. Cildi de korurlar.
3 – Zeytinyağı: Bileşimindeki tekli doymamış yağ asitleri kuru ciltlere karşı oldukça faydalıdır. Aynı zamanda antioksidan etkisi de vardır. Yüzeysel olarak uygulandığında içerdiği E vitamini sayesinde cildin nemlenmesine yardımcı olur. Yumuşaklık ve pürüzlük sağlar. Ancak ışık almayan, serin bir yerde ve hava almadan saklanması önerilmektedir.
4 – Yağlı tohumlar (ceviz, badem, yerfıstığı, fındık): İçerdikleri çoklu doymamış yağ asitleri, E vitamini, B6 vitamini ve magnezyum sayesinde kuvvetli birer antioksidan ve detoksifikandır. Yüksek enerji içerikleri nedeniyle aşırıya kaçmadan tüketilmesi tavsiye edilir.
5 – Maden suyu: Tam bir mineral deposudur. Cildi besler, parlaklık ve tazelik verir. Günde 1 – 2 bardak içilebildiği gibi buz kalıplarına dondurularak veya pamukla cilde yedirilebilir. Doğal bir tonik olarak görülebilir. Ancak piyasada satılan meyveli alternatifleri yerine sade olanları tercih etmek gerekmektedir.
6 – Balık: Kan dolaşımını düzenleyerek hücrelere daha fazla oksijen taşınmasına ve cildin gençleşmesine yardımcı olmaktadır. Somon, uskumru ve ton balığı gibi yağlı balıklar omega 3 yağ asitlerinden daha da zengin olduğu için tercih edilmelidir. Ancak balığı kızartmak yerine; ızgara, buğulama veya fırında pişirme yöntemleri ile hazırlamak gerekir.
7 – Havuç: Sarı ve turuncu renkli sebzeler güneşten koruyucudur. Nemlendirici özelliktedir, cilt kurumasını önlemeye yardımcıdır. Aynı zamanda ciltteki elastikiyeti korur. Özellikle beta karoten içerikleri ile kollajen hasarını en aza indirir, yaşlanmayı geciktirici etkiler gösterirler.
8 – Maydanoz: Ödem denilince ilk akla gelen besinlerden biridir. Cilt sıkılaşmasına da yardımcıdır. Ispanak, roka, marul gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler gibi maydanoz da göz çevresindeki mor halkalar ve sivilceler için faydalı etkiler göstermektedir.
9 – Kivi: Toksinlerle mücadele konusunda antioksidan kapasitesi oldukça yüksek olan C vitamini açısından 2 adet portakal veya 3 adet mandalinaya eşdeğer özelliktedir. Tıpkı çilek, biber, kuşburnu ve turunçgiller gibi kollajen dokunun sağlamlığında etkilidir.
10 – Yumurta: Anne sütü ve yumurta tüm besinler içerisinde en kaliteli proteine sahiptir. Yumurtada insan vücudunda sentezlenemeyen ve kesinlikle besinlerle dışarıdan alınması gerekli olan elzem amino asitler yeterli ve dengeli miktarlarda bulunmaktadır. Sindirilebilirliği yüksek, tamamına yakını vücut tarafından kullanılmakta ve vücut proteinlerine dönüşebilmektedir. Bu nedenle örnek protein olarak tanımlanmakta olan yumurta vitamin ve mineral deposu olarak da görülebilir. Hücrelerin, dokuların ve organların yenilenmesi ve onarılması açısından son derece faydalı bir besindir. Toplam yağ miktarının ve doymuş yağ oranının düşük olması sebebiyle sağlıklı bireyler kolesterol içeriğinden dolayı korkmadan günde 1 – 2 adet haşlama, omlet veya menemen şeklinde tüketebilirler.