Çift İlişkisinde Paralellik
Geleneksellikten bugüne değişen dünyada, ilişkiler de yeni bireyselleşme ve ilişki yapılanmaları süreçlerinden nasibini alıyor. Kadınlık ve erkeklik rollerinde meydana gelen değişimler; eş ilişkisindeki öncelik, gereklilik ve gereksinimleri de değiştiriyor. 80 kuşağı ve öncesinde erkeğin daha koruyan, kollayan, kol kanat geren, ailenin reisi rolüne atıfta bulunan konumu 90 kuşağı ve sonrasında daha paralel bir yapılanmaya doğru gidiyor. Öte yandan 80 kuşağı ve öncesinde kadınlık rolünde yuvayı yapan, alttan alan, fedakar yapılara sıklıkla rastlanırken, 90 kuşağı ve sonrasında eş ilişkisinde kadının rolü de erkek rolü ile daha paralel bir yapılanmaya doğru kaymakta… Tüm bu değişim, dönüşümle birlikte eskiden de var olan bazı problemler çift ilişkisinin dengesi üzerinde daha da yıkıcı bir etki göstermeye başladılar. Benim paralellik sorunsalı olarak tanımladığım bu genel başlığın içeriğine doğru biraz yürüyelim istiyorum.
Çift ilişkisinde paralelliği bozan pek çok faktör bulunmaktadır. Bunlardan biri, kıskançlık sorunsalıdır. Kıskanan ve kıskanılan taraflarını oluşturan bu sorunsal, kıskanılanı “bir” şekilde davranmaya zorlarken, kıskananı ötekinin nasıl davranması gerektiğini belirleyen (ve öyle davranmazsa ceza veren kişi rolüne oturtarak) karşıdaki kişiye şekil veren, onu kısıtlayan veya zorlayan veya mecbur bırakan rollerine oturtmaktadır. Kıskançlık görece makul sınırları aştığında, ilişkideki paralellik şekil veren ve şekil verilen dengesizliği gereğince bozulmaktadır.
Öğretmen rolünün kullanımı çift ilişkisindeki ayarları bozan bir diğer büyük başlıktır. Taraflardan birinin görece uygunsuz davranımı diğeri tarafından sürekli eleştirildiğinde ve daha uygun bir davranışın nasıl olması gerektiğinin tanımı hep aynı kişi tarafından yapıldığında ilişkide paralellik bozulur. Çiftlerden biri yaşının gerektirdiği sorumlulukları almadığında, sosyal yaşamda ilişkisel problemler yaşandığında veya aile içinde çocuklarla ilgili dengeler sebebi ile birinin diğerinin davranımlarını sürekli kontrol ettiği ve şekil verdiği durumlar sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Bu durum ilişkide birini öğretmen yaparken ötekini öğrenci konumuna düşürmekte ve iki yetişkin ilişkisi yapısına aykırı bu durum paralelliği bozmaktadır.
Eş ilişkisinin paralel yapısını bozan bir diğer önemli şey bıçak sırtındaki iki duygudur. Bunlar şefkat ve acıma duygularıdır. Kişi eşine karşı belli oranda bir şefkat hissedebilir. Eşi hasta olduğunda, eşi iflas ettiğinde, eşinin bir yakını vefat ettiğinde şefkati yoğunlaşabilir. Ve yine acıma duygusunda da eşinin başına gelen bir olay karşısında kişinin içi acıyabilir veya eşinin canını acıtan onun da canını acıtabilir. Ancak bu duygu O nun başına gelene karşı duyulan bir üzüntü duygusunun ötesine geçtiğinde ve genele yayıldığında şefkat ve acıma duygusu tehlikeli bir hal alır. İlişkinin tüm dengesini bozabilir. Acıma ve şefkat duyguları yukarıdan aşağı akan duygulardır. Dolayısı ile acıyanı bir üst konuma taşırken, acınılanı bir alt pozisyona iter. Ebeveyn-çocuk, amir-memur, öğretmen-çocuk ilişkisi gibi ilişkileri hatırlatan bu yapılarda “O üzülmesin diye”, “O mutlu olsun diye” yapılanlara veya “bensiz yapamaz”, “ayrılırsam mahvolur” korkuları ile devam eden ilişkilere sıklıkla rastlamaktayız.
Bir diğer denge problemi, kontrolü çok seven dominant yapılarda karşımıza çıkmaktadır. Ötekinin nerede olduğunu, kiminle olduğunu, ne yaptığını sürekli araştıran, takip eden, hesap soran yapılar yine ilişkide bir ast-üst rolü oluşturmaktadır. Çift ilişkisinde birbirinden haberdar olmak ve birbiriyle iletişimde olmak iyi bir kalite özelliği iken, bunu abartıya taşıyarak atılan her adımdan haberdar olma talebi kişileri sık boğaz edildikleri bir pozisyona itmekte ve kontrol eden yine bir “ebeveyn” rolüne geçerken, kontrol edilen “yaramaz çocuk” rolüne itilmektedir.
Bu ve buna benzer yapıdaki paralelliği bozan ilişkisel özellikler, aile ve çift terapilerinin sıklıkla konusu olmaktadır. İki yetişkin ilişkisini ast-üst, ebeveyn-çocuk, öğretmen-öğrenci, hesap soran-hesap veren ilişkisine dönüştüren yapılar; çok daha rahat, çok daha mutlu, çok daha verimli yaşanabilecek bir çift ilişkisini pek çok açıdan daha dar ve keyifsiz bir yere sürüklemektedir. Yeterli farkındalık sağlandığında değişim ve dönüşüm sağlanabilmekte, kişinin sadece üstte olduğunda hissedebileceğini düşündüğü konfor alanı, daha paralel bir ilişkide daha yakın duygularla daha geniş çapta hissedilebilmektedir.