Boşanma olayının çocuklar açısından belki de en hırpalayıcı kısmı, duygusal yönden yıpratıyor ve istismar edilebiliyor oluşudur. Ne yazık ki, ebeveynler birbirlerine olan kızgınlıklarını, kapatılmamış hesaplarını, duygularını, çocukları kendi yanlarına çekmeye çalışarak yada onları arada haberci gibi kullanarak, ağır sorumlulukları onlara aktararak, ağır şekilde çocuklarını suiistimal edebilmektedirler. Bu da çocuğun ruhunda yetişkinlik hayatında bile kapanmayacak yaralar açabilmektedir.
Boşanma sonrası ebeveynler ve çocuklar arasında yeni bir düzen kurulmaktadır. İlişkiler yeniden şekillenmektedir. Özellikle ebeveynler arasında çatışmanın artması durumunda, ebeveynlik davranışlarında da değişiklikler gözlenmektedir. Ebeveynlerden birinin diğerini kötüleyerek çocuğu olumsuz etkilemesi sonucu, çocuğun kötülenen ebeveynden uzaklaşmasına “ebeveyne yabancılaşma sendromu” denir. Bazı araştırmacılar, bunu kızgın bir ebeveyn ile kırılgan bir çocuğun diğer ebeveyni cezalandırmak için birlikte çalışmaları olarak tanımlarlar. Eski törelerde annesini oğluna öldürtme olayını da bu kapsamda düşünebiliriz.
Bir ebeveynin gözle görülür hatalarının gündeme getirilerek çocukların söz konusu ebeveyne karşı yabancılaştırılması (düşmanlaştırılması) olan, ebeveyne yabancılaştırma çocuğa uygulanan bir çeşit istismardır ve çocukların ciddi duygusal tacize maruz kalmasına sebep olmaktadır. Bununla birlikte çocukta depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, davranış bozukluğu, anti sosyal kişilik bozukluğu, cinsel kimlik problemleri, ayrılma anksiyetesi gibi bir çok klinik problem de görülebilmektedir.
Ebeveyne yabancılaşma sendromunun hafif, orta ve ağır olmak üzere üç şiddeti bulunmaktadır.
- Hafif şiddette yaşayan çocuğun yabancılaşması, diğerlerine göre nispeten yüzeyseldir. Ebeveynle görüşmeler devam etmektedir. Ama arada bir hoşnutsuzluk vardır.
- Orta şiddete ki vakalarda çocuk ebeveynine yıkıcı ve saygısızca davranmaktadır.
- Ağır şiddette yabancılaşma sendromu yaşayan çocuklar ise yabancılaştığı ebeveynine düşmanca davranmakta ve şiddet, istismar gibi aslı olmayan suçlamalar yöneltebilmektedir.
Bunun dışında ebeveynin diğerini çocuğa düşmanlaştırması, çocuğun ileriki yaşlarında kuracağı ilişkilerde çok ciddi olumsuzluklar yaratabilmektedir. Kendi hemcinsi ebeveynine düşmanlaştırılmış bir çocuk kendi cinsel kimliğini oluşturabilmek için özdeşim kurabileceği bir yetişkinden mahrum ise cinsel yöneliminde bozulmalar olacaktır.
Karşı cinse düşmanlaştırılmış ise hem erkek hem kız çocuğu büyüdüklerinde karşı cinse farklı derecelerde güven sorunu yaşayacaklardır. Bunun erkeklere yansıması; kullanımcı ilişki kurmaktan sözlü yada fiziksel olarak kadınlara şiddet uygulamaya, sağlıklı ilişkiler kuramamaya yada sürdürememeye neden olabilir. Bazen erkeklerde patolojik kıskançlığa da sebep olabilir. Anne sevgisinden mahrum kalmış, ondan nefret etmeye yöneltilmiş bir çocuk ileriki yaşlarda bu sevgiye büyük bir ihtiyaç duyarken yaşadığı duygu karmaşası sebebi ile kendini kadın sevgisinden hep mahrum bırakacaktır.
Kadınlara yansıması ise yaşanılan kötü duygunun derecesine bağlı olarak güven problemlerine, ilişki kuramamaya, elde edip acı çektirmeye, karşılıklı kullanım ilişkisi kurmaya yada baba sevgisine duyduğu mahrumiyetten dolayı erkek sevgisinin yalnızca tavizler verilerek kazanılabilinecek bir duygu olduğuna inanmaları ile onları her çeşit suistimale açık hale getirecektir.
Ülkemizde yapılmış bir araştırmada, çocukların boşanma kavramına yükledikleri anlamın, ebeveynlerin kendi aralarında taraf tutmaya zorlaması olduğu ortaya çıkmıştır. Diğer bir önemli unsur ise eşlerin birbirlerinden öç alabilme arzusuyla çocukları birbirlerinden mahrum etmeleri yada eşlerinden intikam alabilmek için nafakayı düzenli ödememeleri, eski eşi ve çocukları parasızlığa mahkum etmeleridir. Olabilecek en kötü durum ise eşlerden birinin diğerinden intikam alabilmek için çocuğunu temelli reddetmesi durumudur. Yaşanılacak olan her bir durum çocukların ruhunda onarılması çok güç, ağır yaralar açacaktır ve yetişkinlik hayatlarında bu yaraları taşıyarak başarısız ilişkiler yaşayacaklardır.
Boşanmadan sonra çocuk duygusal istismarına şunu da eklemeliyiz: Yetişkinler ayrıldıktan sonra eşlerden birisi diğerini hala seviyor olabilir. Bu duygusal sıkıntılarını yada ihtiyaçlarını giderebilmek için çocuklarını aracı olarak kullanma çabaları olabilir. Danışanlarımdan birinin kocası sürekli oğluna aslında annesini ne kadar çok sevdiğini, onun için ne kadar acı çektiğini anlatıp duruyordu. Konuyu çocuk ruhuyla düşünecek olursak, çocuk için anne de baba da çok önemlidir ve ikisini de sevip onların sevgisine ihtiyaç duyar. Bu örnekteki çocuk annesinin yanında yaşıyordu. Annesini bir yandan severken diğer yandan babasına acı çektiren acımasız, kötü yanları olan bir kadın olarak hissediyordu. Bu tip durumlar çocukların kafalarında birbirlerine zıt ve acı verici çelişkiler yaratmaktadır. İleriki hayatlarında giderilmesi zor, ağır ve çelişkili duygular yaşayan yetişkinlere dönüşmelerine neden olur.
Boşanmış ailelerde çocuk duygusal istismarı, hatta suiistimaline varan son bir örnek verecek olursak, bu genellikle anneleri depresyonda olan yada farklı nedenlerle çocuğunu ihmal edip evin sorumluluklarını kız çocuklarının üstüne yıkan annelerdir. Bu kadınlar çocuklarından çoğu zaman övgüyle, ne kadar sorumlu, uslu ve akıllı olduklarından bahsederler. Bazen de çocuğun çabası anne tarafından asla yeterli görülmediği için kızlarından sürekli şikayet halinde olabilirler. Bu durum annelik vasıflarını yerine getiremeyen kadınların anne sorumluluğunu kendi kızına yüklemesinden başka bir şey değildir. Bu durumda çocukların çocukluluklarını bile sağlıklı yaşayamamış, duygusal yönden yarı çocuk kalmış yetişkinlere dönüşmelerine neden olur. Bu şekilde büyüyen kız çocukları sevilebilmek için hep bir şeyler yapmaları gerektiğine o denli inanmış olurlar ki onlar da yetişkinliklerinde duygusal, fiziksel ve cinsel suistimale çok açık hale gelirler.