Borderline kişilik bozukluğunda tanı kadınlarda daha kolay konabiliyor

Borderline kişilik bozukluğunun, birçok farklı faktörün bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkabildiğini kaydeden uzmanlar, genetik yatkınlık, çocukluk dönemi travmaları, aile faktörleri ve beyin kimyasal dengesizlikleri gibi etkenlerin bu bozukluğun oluşumunda rol oynayabildiğini söylüyor. Araştırmalar kadınlarda daha sık görüldüğünü söylese de erkeklerde de azımsanmayacak kadar sık görüldüğünü ifade eden Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Serdar Nurmedov, “Kadınlarda tanı daha kolay konabilir.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Serdar Nurmedov, son dönemde şarkıcı Zerrin Özer’in hastalığı olarak da anılan Borderline kişilik bozukluğu hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Alkol kullanımı, rastgele cinsellik, uyuşturucu kullanımı görülüyor

Borderline kişilik bozukluğunun, duygusal ve davranışsal olarak istikrarsızlık, kimlik bütünlüğü eksikliği ve ilişkilerdeki zorluklar gibi temel özelliklere sahip bir tür kişilik patolojisi olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Serdar Nurmedov, belirtilerini şöyle anlattı:

Duygusal istikrarsızlık; Ani duygusal iniş ve çıkışlar. Çok hızlı öfkelenebildiği gibi çok ani sakinleşebilir. Son derece çökkün iken hemen aşırı neşeli hal alabilir.

Kişilerarası ilişkilerde istikrarsızlık; ilişkilerde sürekli güven sorunu yaşar. Kendisinin sevilip sevilmediğini sürekli test eder. İlişkilerde de ani iniş çıkışlar yaşar. Görünürde hiçbir sebep yokken kendinden itebilir. Durup dururken aşırı bir biçimde ilan-ı aşkta bulunabilir.

Kimlik karmaşası; Kimliğini tam keşfedememiştir. Sürekli kimlik arayışı içindedir.

Dürtüsellik; Alkol kullanımı, rastgele cinsellik, uyuşturucu kullanımı, gereksiz alışveriş, düzensiz ve rastgele yeme alışkanlıkları ve yeme bozukluğu gibi üzerine düşünülmeden yapılan riskli davranışlarda bulunma eğilimi gösterebilir.

Kendine zarar verme; Duygusal acılarını hafifletmek için bedensel acılar verir kendine. İçinde bulunduğu boşluk hissini doldurmak için kendine zarar verici davranışlar sergilerler.”

Genetik yatkınlık tek başına neden değil!

Borderline kişilik bozukluğunun, birçok farklı faktörün bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkabildiğini dile getiren Doç. Dr. Serdar Nurmedov, “Genetik yatkınlık, çocukluk dönemi travmaları, aile faktörleri ve beyin kimyasal dengesizlikleri gibi etkenler bu bozukluğun oluşumunda rol oynayabilir.” dedi.

Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Serdar Nurmedov, Borderline kişilik bozukluğunun genetik geçişli bir hastalık olup olmadığına ilişkin de “Tek başına genetik yatkınlık bu kişilik bozukluğunun ortaya çıkması için yeterli değildir. Şu anki mevcut bilgilere göre Borderline kişilik bozukluğu multifaktöriyel nedene bağlıdır.” şeklinde konuştu.

Kadınlarda tanı daha kolay konuluyor

Doç. Dr. Serdar Nurmedov, her ne kadar yapılan araştırmalar kadınlarda daha sık görüldüğünü söylese de erkeklerde de azımsanmayacak kadar sık görüldüğünü ifade ederek, şöyle devam etti:

“Bununla birlikte bu bozukluğun cinsiyetle ilgili seyri hakkında bazı farklılıklar vardır. Kadınlarda tanı daha kolay konabilir. Erkeklerin sergilediğini kimi davranışlar bazen toplumun erkeklik stereotipleri nedeniyle farklı şekillerde ifade edilebilir. Semptom dışa vurumu erkeklerde daha çok içe dönük olur. Erkeklerde öfke patlamaları ve dışa vurumlar daha çok çaresizlik ile ilişkilidir.

Erkeklerde bağlanma sorunları daha fazla 

Oysa kadınlarda semptomlar genellikle daha belirgin ve açıkça ifade edilir. Duygusal dışavurum kadınlarda daha çok dalgalanma şeklinde iken, ya da kendine zarar verme ve ilişkilerde karmaşa şeklinde iken, erkeklerde daha çok öfke kontrol sorunları alkol-madde kullanım sorunları, bağlanma sorunları daha baskın görülmektedir. Kadınlar daha çok destek ve yardım ararken, erkekler bu konuda daha isteksizdirler.”

Hastalık tedavi edilmezse ileri evrede başka psikiyatrik hastalıklar da görülebileceğini kaydeden Doç. Dr. Serdar Nurmedov, özellikle depresyon, alkol-madde kullanımı ve intihar görülebileceğini anlattı.

Nasıl tedavi ediliyor?

Doç. Dr. Serdar Nurmedov, hastalığın tedavisi konusunda da şunları dile getirdi: “Her hastaya yaklaşım bireysel olup, mevcut semptom ve ihtiyaç doğrultusunda düzenlenir. Psikoterapi, uzun soluklu psikoterapiler tedavinin olmazsa olmazları. Bunun için dialektik davranışçı terapisi, psikodinamik psikoterapi, bilişsel davranışçı terapiler örnek verilebilir. Kimi zaman ilaç tedavisi, hastane yatışları ve biyolojik tedavilere ihtiyaç olabilir.”

Exit mobile version