Böbrek sağlığımızı olumsuz etkileyen en önemli faktörlerden biri aşırı tuz tüketimi. Anadolu Sağlık Merkezi İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Enes Murat Atasoyu böbreklerimizi korumak için önerilerde bulundu.
Böbrek sağlığımız neden önemli? Kısaca bahsedebilir miyiz?
Böbreklerin başlıca fonksiyonu oluşan atık maddelerin ve aşırı sıvının vücuttan uzaklaştırılmasıdır. Bu işlevlerini oluşturduğu idrar aracılığı ile gerçekleştirmektedir. İdrar oluşumu çok kompleks aşamalardan sonra gerçekleşmekte olup, sonuçta vücut kimyasının dengeli bir şekilde korunmasını sağlamaktadır. Vücut kimyasının dengede olması, diğer organların ahenk içinde çalışmasına yardımcı olmaktadır.
Ayrıca tansiyonu düzenleyen hormonlar (renin, anjiotensin gibi) ile kemik iliğinde alyuvar yapımını uyaran hormon (eritriopoietin) böbreklerde üretilmekte; kalsiyum ve kemik metabolizmasını düzenleyen D vitamini böbreklerde aktif hale gelmekte; kan şeker düzeyini ayarlayan insülin hormonu işlevini tamamladıktan sonra böbreklerde yıkılmaktadır.
Sonuç olarak böbrekler topyekün vücudumuzun sağlıklı bir şekilde ayakta kalabilmesi için hayati önem taşıyan görevleri olan organlarımızdır.
Böbreğimizi hayat boyu korumak ve sağlıklı kalmasını sağlamak için nelere dikkat etmemiz gerekiyor ?
1. Böbrekleriniz için hareketli yaşam :
Düzenli olarak yürüyüş, hafif koşu, bisiklete binmek gibi egzersizleri yaparak kişi hem dinç bir bedene sahip olur, hem de fazla kilolardan kurtulur. Böylece diyabet (şeker hastalığı), hipertansiyon (kan basıncı yüksekliği) gibi hastalıkların böbreklerde yol açabileceği hasar önlenebilir veya azaltılabilir.
2. Kan şekerinin düzenli kontrol edilmesi :
Diyabet, kronik böbrek hastalığına neden olan hastalıklar içinde ilk sırada yer almaktadır. Günümüzde diyaliz tedavisi görmekte olan hastaların %30-40’ında böbrek yetmezliğinin nedeni diyabete bağlı böbrek hasarıdır (diyabetik nefropati). Diyabetik nefropatinin erken dönemde tanınması, saptanması çok önemlidir. Çünkü nefropatinin erken evresinde uygulanacak birtakım tedaviler ile böbrekteki hasarlanmanın geri döndürülebilme veya hızının yavaşlatılabilmektedir.
Diyabete bağlı böbrek hasarı oluştuğunda ilk dönemlerde idrar ile az miktarda protein idrara çıkmaktadır. İdrarda az miktarda protein saptanmasına “mikroalbuminüri” adı verilmektedir. Mikroalbuminüri testi, tek bir idrar örneğinde veya 24 saat süre içinde oluşan tüm idrarın biriktirilmesi ile elde edilen idrar örneğinde yapılabilmektedir. Eğer tedavi önlemleri alınmaz ise idrar ile protein kaçağı daha artmakta “makroalbuminüri” veya “aşikar proteinüri” adı verilen geri dönüşümü olmayan ve ilerleyici böbrek hasarını ifade eden yüksek düzeylere ulaşabilmektedir. Uygun ilaç tedavisi, diyet ve egzersiz programı ile kan şekeri düzeyi ve kan basıncı normal sınırlarda tutularak böbrekler diyabetin olumsuz etkilerinden korunabilir.
Ayrıca diyabet gelişimi riskine sahip kişilerin (kilo fazlalığı olan, az hareket eden, ailesinde diyabet bulunan vb.) yılda bir kez kan şekeri ölçümü yaptırmaları, diyabetin erken dönemde saptanmasını ve etkin olarak tedavisinin gecikmeden başlamasını sağlayabilir.
3. Kan basıncının ayarlanması :
Diyabetik hastalarda sadece kan şekerinin yüksek olması değil, aynı zaman hastaların hemen hepsinde var olan tansiyon yüksekliği (hipertansiyon) de böbreklerin hasarlanmasında önemli rol oynar. Dünya yüzeyinde hipertansiyon tanısı olan yaklaşık 1milyar insan bulunmaktadır. Bu rakamın 2025 yılında 1.5 milyara yükselmesi beklenmektedir. Ancak hipertansiyonu olan bireylerin nerede ise yarısı tansiyonlarının yüksek olduğunun farkında bile değillerdir. Hipertansiyon da tıpkı diyabet ve kronik böbrek hastalığı gibi kilo fazlalığı olan veya şişman bireylerde daha sık görülmektedir. Hipertansiyon, kronik böbrek hastalığına yol açan bir faktör olabileceği gibi, böbrek hastalığının sonucu olarak da gelişebilir ve tansiyon yüksek seyrettikçe böbrek hastalığının ilerlemesi de hızlanır. Dirençli hipertansiyon varlığında, buna yol açan neden kronik böbrek hastalığı olabilir. Günümüzde hipertansiyon, diyabeti olan veya olmayan bireylerde kronik böbrek hastalığı gelişimi ve ilerlemesinde çok önemli etkiye sahiptir. Toplumun geneline göre kronik böbrek hastalığı olan bireylerde hipertansiyon görülme sıklığı daha yüksektir. Kronik böbrek hastalığı taramasında saptanan mikroalbuminüri hipertansiyonun habercisi olarak kabul edilir. Kronik böbrek hastalarında kan basıncı yüksekliğinin kontrol altına alınması güç olabilir. Bu hastalarda özellikle geceleri tansiyon değerlerinde olması gereken düşme görülmemektedir. Tüm bu olumsuzluklara rağmen tuz kısıtlaması, fazla kilolardan kurtulma, egzersiz ve uygun ilaç tedavisi ile kan basıncı normal sınırlara gelen hastalarda hem böbrek hastalığının ilerlemesi yavaşlamakta hem de kalp-damar sistemi hastalıklarının gelişim oranı azaltılabilmektedir.
4. Sağlıklı beslenme ve normal kiloya sahip olma :
Sağlıklı beslenme, hipertansiyon, kronik böbrek hastalığının ilerlemesini ve kalp-damar hastalıklarının gelişimini önleyebilmektedir. Sağlıklı beslenmenin kurallarından bir tanesi günlük tuz tüketiminin azaltılmasıdır. Tuz kullanımını kısıtlamak için masada tuzluk bulundurmamak ve yemekleri baharat ve bitkiler (nane, kekik vb.) ile tatlandırmak yararlı olacaktır. Dünya Sağlık Örgütü bir günde alınması gereken tuz miktarının 5 gr. olduğunu bildirmektedir. Ancak ülkemizde günlük ortalama tuz tüketiminin 18gr. civarında olduğu gösterilmiştir. Beslenme programında özellikle taze yiyeceklerin tercih edilmesi, konserve yiyeceklerin (sebze, baklagiller, et, balık gibi) ise tüketilmeden önce sudan geçirilmesi tuz alımının azaltılmasına katkı sağlayacaktır.
5. Yeterli miktarda sıvı alınması :
Geleneksel bilimsel görüşe göre günlük 1.5 – 2 litre su tüketilmesi sağlık için gereklidir. Avustralya ve Kanadalı araştırmacılara göre yeterli sıvı tüketimi kronik böbrek hastalığı gelişimi riskini azaltmaktadır. Ancak aşırı sıvı alımı oluşabilecek yan etkiler nedeni ile önerilmemektedir. Akılda bulundurulması gereken bir konu da insanda sıvı tüketiminin çeşitli faktörlere (cinsiyet, egzersiz, iklim, sağlık durumu, gebelik, bebek emzirme vb.) bağlı olarak değişebileceğidir. Ayrıca böbrek taşı olan bireylerde yeni taş oluşumunun önlenmesi için günlük 2-3 litre su içmeleri gerekmektedir.
6. Sigara alışkanlığından vazgeçilmesi :
Sigara içilmesi böbrek kan akımında azalmaya neden olmaktadır. Böbreğin kan akımı azalması sonucu yeterince süzme yapamaz ve atık maddeler vücutta birikmektedir. Ayrıca sigara içen kişilerde böbrek kanseri gelişme riski % 50 artmaktadır.
7. Gelişigüzel ilaç kullanılmaması :
Dünyada en çok suistimal edilen yani kontrolsüz bir şekilde doktor reçetesi olmadan kullanılan ilaçlar ağrı kesiciler (non-steroidal anti-inflamatuar ilaçlar)dir. Bu ilaçlar bazen kullandıkları doz ve süre ile ilişkili, bazen de hiçbir şekilde doza bağımlı olmaksızın böbrek hasarı oluşturabilmektedir. Değişik romatizmal hastalıklarda uzun süre ile ağrı kesici ilaçların kullanımı söz konusu olup, bu durumda olan hastaların periyodik olarak böbrek fonksiyonlarının kontrol edilmesi ve kan basıncı değerlerinin takip edilmesi gereklidir.
8. Bir veya daha fazla yüksek risk faktörüne sahip iseniz yılda bir kez böbrek fonksiyonlarını kontrol ettirmelisiniz :
Diyabetik, hipertansif, kilo fazlalığı-şişman olan, aile üyelerinden bir tanesinde böbrek hastalığı bulunan bireylerin doktoruna müracaat ederek kronik böbrek hastalığı yönünden doktorunun planlayacağı tahlillerin yapılması yararlıdır.
Böbrek sağlığıyla ilgili şehir efsaneleri (anlamsız inançlar vs) var mıdır? Bunlara karşı bilim ne diyor?
Yanlış :Süt, yoğurt, peynir yenirse fazla miktarda kalsiyum alınır ve böbrek taşı oluşur. Doğru: Dengeli beslenen bir kimsede vücudun gereksinimi kadar miktarda (sağlıklı ve normal bir aktivite gösteren bir kimsenin bir su bardağı yağsız süt, bir küçük kase yoğurt, bir orta kalınlıkta dilim peynir gibi) kalsiyum içeren gıdaların tüketilmesi taş oluşumunu önler.
Yanlış : Çay, çorba, kahve, meyve suyu da su yerine geçer.Doğru : Çay, çorba, kahve, meyve suyu kimyasal yapıları nedeni ile normal suyun yerine geçmezler. Fazla miktarlarda tüketilirlerse elektrolit bozukluğu, fazla kilo, kansızlık, diyabet gibi sorunlara yol açabilirler. O nedenle az miktarlarda tüketilmeleri önerilir. Ancak gerçek sıvı gereksiniminin su ile karşılanması gerekir.
Yanlış : Tansiyon yüksekliği (hipertansiyon) tanısı konduktan sonra hemen ilaç başlamak ilerde ilaçlara karşı bağışıklık gelişmesine ve ilaçların böbreklere zarar vermesine yol açar.
Doğru: Hipertansiyon saptandığı andan itibaren hem yaşam tarzı değişiklikleri (sigaradan uzak durmak, tuz tüketimini kısıtlamak, kilo vermek gibi) hem de -doktor uygun görüyorsa- ilaç tedavisine başlanması gerekir. Kontrol altında tutulmayan hipertansiyon zaman içinde kalp, damar ve böbrek sağlığını çok ciddi derecede olumsuz etkilemektedir.
Böbrek taşı oluşumunun önlenebilir nedenleri var mıdır? Varsa nelerdir?
Özellikle egzersiz yapan, sıcak ortamlarda bulunan ve bunlara bağlı fazla terleyen kimselerin terle kaybettikleri suyu da hesaba katarak yeterli miktarda sıvı alması çok önemlidir. Normal bir aktivite gösteren kişinin günde 8 bardak sıvı alması gerekir. Bu sıvının yaklaşık 250ml’si taze sıkılmış ve şeker katılmamış limonata veya portakal suyu olmalıdır.
Böbrek taşı oluşumunda kalsiyuma eşlik eden oksalat dediğimiz molekül bazı yiyeceklerde fazla miktarda bulunur (fındık, fıstık, ıspanak, pancar, patates, bakliyat, çikolata, çay gibi). Oksalat içeren besinleri tüketirken yanında kalsiyum içeren besinler alınmaz ise oksalat böbrekte birikip taş oluşumunu arttırır. O nedenle kalsiyum içeren besinleri yeterli miktarda tüketmekten sakınılmamalıdır. Ancak böbrek taşını önlemek için dışardan ilaç olarak kalsiyum alınması uygun değildir.
Tuz tüketiminin fazla olması böbrek taşı oluşumunu tetiklemektedir. O nedenle hiç böbrek taşı olmamış kimselerin günde 5 gram; böbrek taşı düşürmüş kimselerin ise günde 3 gr.dan fazla tuz tüketmemesi gerekir.
Hayvansal proteinlerin fazla yenilmesi ürik asid düzeyini yükselterek ürik asid taşlarının oluşumunu kolaylaştırmaktadır. O nedenle günde bir iskambil kartı büyüklüğünden daha fazla et tüketilmesi hem böbrek taşı hem de kalp sağlığı için sakıncalıdır.
Oksalat içeriği fazla olan pancar, çikolata, ıspanak, çay, fındık-fıstık gibi yiyecekler ile fosfat içerği fazla olan kola gibi içecekleri sınırlı miktarda tüketmek taş oluşumunu önlemek için önemlidir.
En yaygın görülen 3 böbrek hastalığı nedir? Kadın, erkek ve yaş gruplarına göre bilgi alabilir miyiz? Bu hastalıklardaki güncel tedavilerde başarı oranları nedir, nasıldır?
Günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde böbreklerde soruna neden olan başlıca 3 hastalık diabetes mellitus, hipertansiyon ve glomerulonefritler olarak sıralanabilir. Kan şekeri ve kan basıncı hedeflenen değerlerin üstünde seyreden diabetik ve hipertansif hastaların yaklaşık % 50’sinde zaman içinde kadın-erkek ayrımı olmaksızın böbreklerde tahribat oluşabilmektedir. Çocuk yaş grubunda ise, daha çok enfeksiyonlar sonrasında gelişen glomerulonefrit şeklinde böbrek hastalıkları görülebilmektedir.
Böbreğin en büyük 3 düşmanı nedir?
Böbreklerin çalışmasını olumsuz etkileyen durumların başında reçetesiz yani doktor tavsiyesi olmadan ve sık sık kullanılan ağrı kesiciler, sigara tüketimi ve fazla kilo sayılabilir.
Böbrek sağlığı için en ideal besinler hangileridir?
Böbrek sağlığı için öncelikle dengeli beslenmek önem taşımaktadır. Bilinen bir kronik sağlık problemi olmayan kişilerin beslenme menülerinde lahana, karnabahar, kırmızı biber, sarımsak, soğan, elma, kızılcık, yaban mersini, ahududu, çilek, kiraz, kara üzüm, yumurta beyazı, balık, zeytin yağı dengeli bir şekilde yer almasında yarar vardır.
Böbrek hastalıklarıyla ilgili en güncel araştırma bulguları, sizleri heyecanlandıran ya da şaşırtan sonuçlar var mıdır? Yeni tedavi yöntemleri vs. paylaşabileceğiniz bilgiler varsa rica edebilir miyiz?
İleri evre böbrek yetmezliği gelişen hastaların hayata tutunmalarını sağlayan diyaliz ve böbrek nakli tedavilerinde son yıllarda önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Hastaların evlerinde periton diyalizi dışında hemodiyaliz tedavisini de yapabiliyor olması diyaliz hastasının yaşam konforunu arttırmıştır. Ayrıca gelişen nano teknoloji sayesinde hastanın üzerinde taşıyabileceği büyüklükte hemodiyaliz cihazı geliştirme çabaları çok ilerleme göstermiştir. Bunun yanında, böbrek nakli tedavisinde vericinin kan grubu uygun olmasa da başarılı böbrek nakillerinin yapılabiliyor olması pek çok böbrek bekleyen hasta için umut olmuştur.
Ne kadar iyi baksak da, her şeye dikkat etsek de olası sorunlar nelerdir? (Yaşlanma ya da genetik sebepler gibi değiştiremeyeceğimiz faktörlerle ilgili olarak)
Böbrek hastalıkları diyabetik ve hipertansiyonu olan hastaların dışında ileri yaş (60 yaşından büyük), sürekli anti-romatizmal veya kemoterapi ilaçları kullanmakta olan, ailesinde böbrek hastalığı olan kimselerde böbrek hastalığı gelişme riski bulunmaktadır. Özellikle “polikistik böbrek hastalığı” en sık görülen (400-1000 doğumda bir ) genetik geçişli bir böbrek hastalığıdır.