Böbrek HastalıklarıKanser & Onkoloji

Böbrek Kanserinin Nedenleri ve Risk Faktörleri

Böbrek kanseri nedir?

Böbrek kanseri böbrekde habis-kötü huylu anormal hücre çoğalması olup, gerçek böbrek dokusundan köken alan renal hücreli kanser(RCC)-böbrek hücreli kanser(%85-90) ve idrarı toplayan böbrek havuzcuğundan köken alan pelvis renalis kanseri(%10-15) olmak üzere iki gruptur.Bu iki grubun zaten kökeni, tedavisi ve takibi farklılk arz etmektedir. Aslında böbrek kanseri derken gerçek renal hücreli kanserler kastedilmektedir ve dünyada görülen tüm kanserlerin %2’sini oluşturmaktadır. Yıllar geçtikçe görülme sıklığı artmaktadır yani hem teknolojik gelişmelere paralel olarak daha fazla böbrek kanseri tanısı konmakta hemde özellikle şehirde yaşayan toplumda böbrek kanseri oluşma riski gittikçe artmaktadır. Ortalama görülme yaşı Böbrek kanserleri tüm dünyada tanı konulan kanserlerin yaklaşık %2-3’nü oluşturur, %3-4 iki taraflı(eş zamanlı veya farklı zamanlarda) görülebilir. Ortalama görülme yaşı 50-60 yaşlarıdır, ve erkeklerde kadınlara göre iki fazla gözükür.

Böbrek kanserlerinin Nedenleri: Böbrek kanserinin diğer kanserlerde olduğu gibi kesin nedeni hala tam olarak bilinmemektedir. Yani diğer kanser türlerinde olduğu gibi bazı risk faktörlerinden bahsedebilir. Bunu yanında belirlenen risk faktörlerinden herhangi biri olmadan böbrek kanseri gelişebileceği gibi, bu risk faktörlerini taşıyan insanlarda mutlaka böbrek kanseri gelişeceği anlamına gelmez. Ancak,bu risk faktörlerine sahip olan herkes böbrek kanserine yakalanmayacağı gibi her böbrek kanserli hastada da bu faktörler bulunmayabilir. Belirlenen risk faktörleri arasında:

1-Sigara: Sigara içenlerde içmeyenlere göre böbrek kanseri iki kat daha fazla gözükür, bu diğer bazı kanser türlerinde olduğu gibi en önemli risk faktörlerinden biridir. Sigara ve tütün ürünleri içilen miktar ve ve süresi ne kadar fazla ise bu risk o kadar fazladır. Pasif içicilik de risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Bu ürünlerin terki durumunda risk zamanla azalır.

2- Obezite ve Beslenme: Özellikle kadınlarda aşırı şişmanlık-obezite  böbrek kanserleri ile ilişkili olduğu saptanmıştır, kilo vermekle bu riskin azaldığı gösterilmiştir. Obezitenin ciddiyeti ile böbrek kanseri arasında bir düz bir orantı saptanmıştır. Aşırı obes insanlarda D-vitamini eksikliği de bu riskin artmasına neden olmaktadır.

Et ve süt ürünlerini fazla tüketilmesi böbrek kanseri riskini artmasına sebep olmaktadır. İşlenmiş et ürünleri, aşırı kırmızı et ve domuz eti, yüksek kalorili diyet ve kızartma türü gıdalar  böbrek kanserleri için risk faktörü olarak sayılmaktadır. Bu ürünleri aşırı tüketenlerde böbrek kanseri riski diğer insanlara göre 1,5 kat fazla olduğu gösterilmiştir. Bu ürünlerdeki aşırı yağ ve protein kronik böbrek yetmezliği ve dolayısıyla böbrek kanserine yakalanma riskini artırmaktadır. Vejeteryan beslenmede risk nispeten azdır. Vücut-kitle ideksindeki bir puanlık artış, böbrek kanseri gelişim riskini bir kat artırdığı saptanmıştır

3-Düşük Fiziksel aktivite: Düşük fiziksel aktivite böbrek kanseri ile ilişkili bulunmuştur, özellikle fiziksel aktivite ile obezitenin önlenmesi bu riski azaltmaktadır. Fiziksel aktivite ile kanser gelişimi arasındaki potansiyel ilişki,  İnsülin direnci, büyüme faktörleri, endokrinolojik(hormonal denge) ve bağışıklık sistemi üzerinde odaklanmaktadır. Fiziksel aktivite ve spor faaliyetleri kanser gelişme riskini azalttığı gösterilmiştir.

4-Hipertansiyon: Hipertansiyon ve bu amaçla kullanılan ilaçlar ile böbrek kanseri arasında ilişki bulunmuştur, bu ilişkinin ilaçlaramı bağlı yoksa sadece tansiyon yüksekliği hastalığına bağlı olduğu net değildir. Hatta yüksek tansiyonlu böbrek kanseri hastaların gidişatı nispeten iyi değildir, daha kötü bir seyir göstermektedir.Hipertansiyonlu hastalarda böbrek kanserinin daha fazla görülmesi, hipertansiyonun böbrek dokusunda yarattığı tahribat ve enflamasyon, ve metabolik ve fonksiyonel değişiklikler ortamdaki karsinojenlere karşı dirençsiz hale getirmesi şeklinde açıklanmaktadır. 

5-İlaçlar: Ağrı kesici ve antienflamatuarların  uygunsuz ve uzun süreli kullanılması renal hücreli böbrek kanseri için risk faktörü sayılmakla birlikte konu tartışmalıdır. Özellikle fenasetin adlı ağrı kesicinin sürekli ve uzun kullanılması renal hücreli kanserden ziyade  renal pelvisin üretelyal kanseri gelişmesi arasındaki ilişki eskiden beri bilinen bir gerçektir. Diüretikler(idrar söktürücüleri: Tiazid ve Furosemid grubu) kullanan hastalarda , özellikle kadınlarda böbrek kanseri gelişme riskini 4-5 kat artıtıdığı bulunmuştur. Yine ağızdan alınan gebelik önleyici ilaçlar ve östrojen kullanımının böbrek kanseri gelişim riskini artırdığı da iddia edilmiştir. 

6- Mesleksel faktörler: Böbrek kanseri gelişiminde bazı mesleki maruziyetler risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Bu riskli iş kolları arasında, Kimya, Petrol, çelik, kadmium, kurşun, aspest, asfalt ve yangın söndürme sektörleri sayılabilir. Bu sektörlerde çalışanlarda saptanan yüzden fazla kanserojen kimyasallara(asbesti kurşun, kadmium,organik çözücüler, aromatik hidrokarbonlar, trikloretilene  vs) maruziyet böbrek kanserine yakalanma riskini kat kat artırdığı gösterilmiştir.

7-Radyasyon ve Kanser ilaçları(Kemoterapi): Daha önce Radyoterapi ve/veya kemoterapi almış hastalarda yıllar sonra ikinci olarak böbrek kanseri gelişebilmekte olup, daha önce özellikle çocukluk çağında bu tadaviyi alanlarda ileriki yaşlarda  böbrek kanseri gelişme riski normal populasyana göre 5-6 kat daha fazla olduğu bulunmuştur. Yine herhangi bir nedenle Radyum-224 tedavisi alanlarda ilerde böbrek kanserine yakalanma olasılığı göreceli olarak fazladır.

Prof. Dr. Hakkı Perk

8-Böbrek hastalıkları: Uzun süreli diyaliz alan kronik böbrek yetmezliği, böbrek kisti hastalığı ve bazı böbrek enfeksiyonları böbrek kanseri için major risk faktörü sayılmaktadır. Uzun süreli diyaliz alan hastalarda böbrek kanseri gelişim riski normale göre 3-4 kat fazla bulunmuştur. Yine böbreğin kronik enfeksiyonları(taşlı/taşsız) ve bazı viral hastalıkları kanser gelişiminde risk faktörüdür.

9-Organ nakilleri: Böbrek nakli yapılanlarda muhtemelen kullanılan ilaçlarla(Ümmün supresifler ve kortizon) ilişkili olarak böbrek kanseri gelişme riski fazla olduğu gösterilmiştir. Özellikle nakil sonrası kullanılan Sirolimus hakkında detaylı bazı çalışmalar yapılmıştır.

10- Genetik faktörler ve Ailesel Faktörler: Böbrek kanseri genetik açıdan değerlendirildiğinde ailesel ve sporadik(raslantısal) olmak üzere iki forma ayrılabilir. Birinci ve ikinci derece akrabasında böbrek kanseri olanlar böbrek kanserine yakalanma riski normal populasyona göre 3-4 kat daha fazla olduğu saptanmıştır. Yani ailesel genetik bir yatkınlık ve geçişgenlik sözkonusudur.

Genetik açıdan bakıldığında çok sayıda genetik mekanizma böbrek hücreli kanserlere eğilime neden olduğu gösterimiştir. Genetik faktörlerle ilişkili ,ailesel, nispeten genç yaşta görülen ve iki taraflı çok sayıda böbrek kanseri ile seyreden VonHippel Lindau(VHL) hastalığı buna tipik bir örnek teşkil etmektedir.VHL geni hipoksi(oksijen azlığı) durumunda biriken hipoksi ile uyarılabilir faktörleri (HIF) engeller, VHL geni çalışmayınca HIF birikir kansere kadar giden bir dizi sürecin/yolağın başlamasına yol açtığı bulunmuştur. Yine birçok genetik mutasyonlarla seyreden Tüberosklerozlu hastalarda böbrek kanseri gelişim riski yüksek olduğu bilinmektedir. Bu iki örnek böbrek hücreli kanserlerin genetik özelliklerini gösterme açısından önemlidir. VHL hastalarında ve diğer tüm böbrek kanserlerinde genel genetik defekt 3 nolu kromozomun kısa kolunda (3p) görülen delesyon(kayıp) dır. Bunlar dışında 7 nolu kromozomda mutasyon, bazı somatik mutasyonlar, ve bazı genetik polimorfizim anormallikleri saptanmaktadır. Hatta böbrek kanserlerindeki mikro-RNA  ekspresyonu hastalığın gidişatı hakkında belirteç olarak kullanılmaktadır.

Sağlık haberlerine hızlıca ulaşabilmek hem de destek olmak için Google News'te Sağlık News'e abone olun. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir