Böbrek kanseri böbrek içinde habis hücre (bir tümör) büyümesidir. Tıbbi ismi böbrek hücreli karsinom’dur. Böbrekteki tümörler selim de olabilir.
Böbrek kanseri genel bir terimdir. Böbrekte farklı tümör çeşitleri ve farklı hastalık evreleri bulunur. Tedaviniz ve yaşayacaklarınız tümöre ait özelliklere ve tıbbi ekibinizin tecrübesine göre değişir.
Böbrek kanserleri tüm dünyada tanı konulan kanserlerin yaklaşık %2’sini oluşturur. Son 25 yılda Avrupa’da böbrek kanserli hasta sayısı biraz arttı. Ancak hayatta kalma oranı birçok bölgede arttı. Ultrason ve BT gibi görüntüleme teknolojilerindeki gelişmeler ve daha sık kullanılmalarından dolayı daha fazla böbrek kanserine şimdilerde erken dönemde tanı konulmakta.
Erkeklerde kadınlara kıyasla böbrek kanseri tanı riski fazladır. Çoğu insana 60-70 yaş arasında teşhis konulur.
Böbrek Kanseri Belirtileri
Böbrekler, karın üst bölgesinde bulunan ve idrarı oluşturan bir çift organdır. Oluşan idrar üreter adı verilen iki ince borucuk aracılığıyla idrar kesesine aktarılır. Böbrekler sırtta göğüs kafesinin iki yanında yer alırlar ve kuvvetli sırt adaleleri ve alt kaburga kemiklerince dış etkilere karşı korunurlar. Etrafında Gerota kılıfı adı verilen kalınca bir kılıfla kaplı olup ayrıca da üst yüzeyi tıpkı bir elmanın dış kırmızı kabuğu gibi bir zarla kaplıdır.
Ana atardamar (Aorta)dan gelen bir damarla kanlanırken, toplayıcı damarı ana toplar damarlara (Vena Kava) boşalır. Vücutta metabolizma sonrası oluşan zararlı maddeleri ve fazla suyu idrar yoluyla uzaklaştırmak ana görevidir. Bunun yanı sıra kan basıncını (tansiyon) ayarlamada ve kan yapımında da rol oynarlar.
Böbrek kanseri genellikle 50-70 yaşları arasında ortaya çıkar. Erkekte kadına göre 2-3 kat daha fazla görülür. Böbrek kanserinin nedeni henüz tam olarak bilinmemektedir. Böbrek kanseri türlerini iyi huylu ve kötü huylu olmak üzere 2 guruba ayırırız. Böbrekte en sık görülen kitle basit böbrek kistleridir. Böbrek kisti iyi huylu bir kitle olup kanserden tamamen farklıdır. Çoğu zaman rastlantısal olarak ortaya çıkan böbrek kistleri insan yaşamını hiçbir zaman tehdit etmez. Böbrek kisti saptanan hastalar gereksiz yere paniğe kapılırlar ve tedavi arayışı içine girerler. Gerçekte böbrek kistleri çoğu zaman tedaviyi bile gerektirmezler, yalnızca izlemek hemen daima yeterli olur. Böbrek kanseri ise kötü huylu bir kitle olup, böbrek kistlerinin aksine insan yaşamı için tehdit oluşturabilmektedir. Renal hücreli kanser, böbrekte kanı süzen ve idrar oluşturan dokulardan köken alır. Böbrek kanseri büyüdükçe etrafında yer alan lenf bezeleri, karaciğer, kalın barsak ve pankreasa yayılabilir. Bunun yanında, ana tümörden kopan tümör parçaları vücudun diğer uzak taraflarına giderek yerleşebilir (metastaz).
Böbrek kanserinin dönemleri
Böbrek kanserinin farklı dönemleri vardır. Tümör böbrekte sinirli ve yayılmamışsa lokalize böbrek kanseri olarak adlandırılır. Lokal ilerlemiş böbrek kanserinde tümör böbreğin dışına çevreleyen dokuya doğru büyümüş, venlere, adrenal bezi ve lenf nodlarına uzanmıştır. Uzak lenf nodlarına veya diğer organlara sıçramışsa doktorlar metastatik hastalıktan bahseder.
Böbrek kanseri için risk faktörleri
Böbrek kanserinin sebeplerini saptamak genellikle zordur. Genel risk faktörleri sigara ve obezitedir.
Birinci derece akrabasında böbrek kanseri olanlar ve yüksek kan basıncı olanlar da risk altındadır. Bazı yaşam tarzı değişiklikleri, en önemlisi sigaranın bırakılması, sağlıklı kilonun korunması böbrek kanseri gelişme riskini azaltabilir.
Böbrek Kanseri Tanısı
Böbrek parankim kanseri tanısında klasik üçlü olarak bilinen idrarda gözle görülür kanama, yan ağrısı ve ele gelen kitle hastaların ancak %10-15’inde görülür. Birçok vaka herhangi bir nedenle yapılan görüntüleme sırasında tesadüfen saptanmaktadır.
Hastaların az bir bölümü de metastaza bağlı yakınmalar nedeni ile başvurup (örneğin akciğer metastazında öksürük nefes darlığı, kemik metastazında kemik ağrısı veya kırık oluşması) bu şekilde de tanı konabilmektedir. Görüntüleme yöntemlerinin yaygın olarak kullanımı ile raslantısal tanı konulan böbrek kanserlerinin oranı giderek artmaktadır. Günümüzde böbrek kanserlerinin 3/4’ünün raslantısal olarak teşhis edildiği bildirilmektedir. Bu oranın artması ultrasonografinin “check up” programlarında yaygın olarak kullanılmasına bağlıdır. Bu nedenle erken tanı konulan hastaların oranında da artış olmaktadır. Karın ultrasonografisinde böbrekte solid kitle görülmesi böbrek parankim kanserini düşündürmelidir. Ön tanı konulan hastaların bilgisayarlı tomografi ( CT ) veya manyetik rezonans ( MRI ) gibi daha ileri görüntüleme yöntemleriyle daha ileri düzeyde değerlendirmeleri mutlaka yapılmalıdır.
Böbrek kanserleri en çok akciğere metastaz yapabilir. Daha az sıklıkla karaciğer, kemikler, böbrek üstü bezi, beyin ve lenf düğümlerine yayılabilir. Tümör çapı büyüdükçe, metastaz yapma riski de artmaktadır. Hekim gerekli gördüğü takdirde akciğer grafileri, kemik sintigrafisi, pozitron emisyon tomografisi gibi incelemeler yapılmalıdır.
Böbrek Kanserleri’nin Tedavisi
Böbrek parankim kanserinin primer tedavisi, tümörün cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Tümörün büyüklüğüne ve lokalizasyonuna göre etrafındaki yağ dokusu, gereğinde böbrek üstü beziile birlikte böbreğin tamamen çıkartılması (radikal nefrektomi) en seçkin tedavi yöntemidir. Yıllardır geleneksel açık cerrahi ile yapılan bu ameliyatlar, günümüzde standart laparoskopik veya robotik laparoskopik yöntemle ile yapılabilmektedir. Bu yöntemde hastadaki yara izi açık cerrahiye oranla çok daha küçük olmakta, kan kaybı çok az olmakta ve hastalar ameliyat sonrası günlük normal yaşamlarına daha çabuk kavuşmaktadırlar. Böbrekteki tümörün çapı 4 cm veya daha küçük ise sadece tümörlü bölümün alınması yeterlidir ( parsiyelnefrektomi-nefron koruyucu cerrahi ). Normal böbrek dokusunun korunarak tümörlü bölümün alınması geleneksel açık cerrahi ile yapılabileceği gibi standart laparoskopik veya robotiklaparoskopik yolla da yapılabilmektedir. Tümörün çok büyük olması, böbrek toplardamarında tümör trombüsünün olması gibi durumlarda geleneksel açık radikal nefrektomi uygulanmalıdır.
Böbrek parankim kanseri tedavisinde kemoterapi ve radyoterapinin yeri çok sınırlıdır. Kemoterapiye oldukça dirençli bu tümör için yeni ajanlar geliştirilmekte ve klinik kullanıma sunulmaktadır. Radyoterapi ise ancak metastatik lezyonların tedavisinde (kemik, beyin) faydalı olmaktadır.