Böbrek kanseri!
Son yıllarda görülme sıklığında artış olan renal hücreli kanserler, en çok 50-60’lı yaşlarda görülmektedir. Erkeklerde daha sık görülür ve nedeni tam olarak bilinmese de çevresel faktörler, genetik ve ailesel sebepler önemli rol oynarlar. Kilo kaybı, idrarda kanama, böğür ağrısı, bazen de ele gelen kitle şikayeti ile başvuru olabilir. Ancak ilerlemiş böbrek kanserlerinde nefes darlığı, öksürük, kemik ağrıları, baş ağrısı gibi şikayetler ile de başvurdukları olmaktadır.
Üçte birinde anemi görülebilir. Böbrek kanserinden (RCC) şüphelendiğimiz hastalarda, tanıyı tam olarak koymak için öncelikle idrar tahlili, kan tetkikleri ve ardından üriner sistem ultrasonografisi ve kontrastlı bilgisayar tomografi ilk başvurduğumuz yöntemlerdir. Bu tetkikler ile çoğunlukla böbrek tümörünün olup olmadığı, böbrek kistlerinin basit mi yoksa komplex mi olup olmadığı, varsa tümörün böbrekle sınırlı olup olmadığı, tümörün böbrek damarlarına, inferior vena kavaya veya böbrek üstü bezine sıçramış olup olmadığı yada daha uzak organlara yayılıp yayılmadığı anlaşılabilir. Tüm bu değerlendirmelere göre de tümör evrelendirmesi yapılabilir. Buna göre tümörün boyutu (7 cm altında olup olmaması), böbrek üstü bezine ve böbrek etrafındaki (perinefrik) yağ tabakasına yayılım, böbrek arter ve venine, vena kavaya yayılım, böbreğin etrafındaki fasyayı geçmiş olması (gerota), lenf nodlarına (bezelerine) yayılım olması oldukça önemlidir ve gerek hastalığın seyrini tahmin etmede gerekse de tedavi şeklinin (cerrahinin) belirlenmesinde yardımcıdır.
Tedavide hastalığın lokalize (böbreğe sınırlı) olup olmamasına göre bir yol seçilir. Erken evre tümörün cerrahi yoldan çıkartılması (radikal nefrektomi) halen RCC hastaları için tedavi edici potansiyeli olan tek tedavi yöntemidir. Bu tedavide hedefimiz, tümörün ve çevresindeki normal dokunun çıkartılmasıdır. Tümör boyutu büyükse, toplayıcı sistemden ayrılması güçse tümörlü böbrek ve etrafındaki yağ dokusu da çıkartılır. Bu genişletilmiş bir nefrektomidir. Eğer tümör küçük ise, hastanın çalışan tek böbreği varsa ve her iki böbreğinde de tümör varsa bu durumlarda parsiyel (nefron koruyucu- böbrek koruyucu) nefrektomi yapmaktayız. Böbrek tümörlerinde radyoterapinin yeri yok denecek kadar azdır. Gene, kemoterapinin yeri sınırlıdır. Uzun zamandan beri gerek ileri evre gerekse metastatik böbrek tümörlerinde immunoterapi (interferon- interlökin) tedavisinin uygulanımı yaygındır. Son birkaç yılda ise hedefe yönelik tedavi adı altında sorafenib, sunitinib, temsirolimus gibi ajanlar ile yayılmış böbrek tümörlerinde veya artık tedavi çaresi kalmamış hastalarda bir umut ışığı doğmuştur.