Bitkisel Tedavilerin Zararlı olabileceği Konusunda Kanser Hastalarına uyarı
Kanserin tedavi sürecinde hastalar bir an önce iyileşmek için alternatif yöntemlerle ilgili arayışa girebiliyor. Özellikle bazı zorlu durumların varlığında bu arayış daha da artıyor. Bir yandan da eş, dost ve komşulardan sürekli öneriler geliyor. “Tanıdığım deneyip iyileşmişti”, “Şöyle bir bitki var, çok iyi geliyor” gibi söylemler kulaktan kulağa yayılıyor ve hatta bazen bu konuda uzman olmayan kişilerin piyasaya sürdüğü çeşitli karışımlar elden ele dolaşıyor. Bu son derece zararlı yönlendirmeler, hastalığın tedavisinde aksamalara neden olabiliyor, onkoloji ilaçlarıyla etkileşime girerek sürece zarar verebiliyor. Oysa yapılan birçok çalışmada bunların yerine refleksoloji, masaj, aromaterapi ve yoga gibi yöntemlerin kanserde tedavi sürecine ne denli katkı sağladıkları günümüzde herkes tarafından biliniyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Onkoloji Merkezi’nden Prof. Dr. Sadi Kerem Okutur, 1-7 Nisan Kanser Haftası nedeniyle kanser tedavisine zararı olabilecek ya da destek olabilecek toplumda talep gören alternatif yöntemler hakkında bilgi verdi.
Kurkumin, aloe vera, ginseng, reishi gibi bitkisel ürünler ilaçlarla etkileşime girebiliyor
Fitoterapi adı ile bilinen bitkisel tedaviler toplumda çok ilgi çekmektedir. Çünkü insanlarda her hastalığın çaresinin doğada var olduğuna dair bir inanış bulunmaktadır. Bu durumda bu inanışı besleyen durumlar hastaları, her hastalık için bir iksir aramaya itmektedir. Öyle bir karışım olmalıdır ki tüketince bir anda hasta iyileşmelidir. Maalesef bu inanış hayatın ve tıbbın gerçekleriyle bağdaşmamaktadır. Öncelikle, bu ürünlerin hiç biri “ilaç” değildir ve gıda kodeksinde “takviye edici gıda” olarak adlandırılmaktadır; yani bir hastalığı ya da tıbbi durumu tedavi edici özellikleri bulunmamaktadır. Özellikle kemoterapi, akıllı ilaç ya da hormonal tedavi uygulanan, yani modern tıp yöntemleriyle tedaviye başlanan hastalarda onkoloji hekimine bilgi vermeden alınan kurkumin, aloe vera, ginseng, reishi gibi ürünler ilaçlarla etkileşime yol açarak ilaçların etkilerini azaltabildikleri gibi, bazen yan etkilerini de artırabilmektedir. Bu bitkisel ürünlerin neredeyse hepsi karaciğerde bulunan ve “sitokrom enzimleri” denilen, kanseri tedavi etmek için kullanılan ilaçları vücuttan uzaklaştıran ya da onları etkili hale getiren enzimlerle etkileşmektedir. İşte bu karşılıklı etki durumu tehlikeli yan etkilere ya da verilen kanser tedavisinin etkisiz hale gelmesine neden olabilmektedir. Koşul ne olursa olsun, eğer hastanın böyle bir isteği varsa takiplerini yapan onkoloji hekimine bu durumdan kesinlikle bahsetmesi gerekmektedir.
Refleksoloji, masaj, aromaterapi, yoga ve sanatla buluşun!
Kanser tedavi sürecinde yaşam kalitesini artırdığı bilinen farklı yöntemler bulunmaktadır. Örneğin refleksoloji, masaj ve aromaterapi bunlardan sadece bazılarıdır. Bugün, bu yöntemlerin normal sağlıklı bireyleri dahi fiziksel ve zihinsel olarak rahatlattığı bilinmektedir ki kanserli hastaların bazı şikayetlerini azalttığı ve onların yaşam kalitesine katkı sağladığı çok sayıda çalışmayla kanıtlanmıştır. Yine aynı şekilde yoga, üzerinde en çok araştırma yapılan yöntemlerden bir diğeridir. Fiziksel germe-gevşeme yöntemleri ve beraberinde bir tür meditasyonu barındırır. Bu yöntemlerin uygulanmasının kanser hastalarında yaşam kalitesini yükselttiği ve iyi hissetme halini sağladığı bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Bunlara ek olarak resim, seramik gibi sanatlar kanser hastalarının motivasyonlarını yükseltmelerinde önemli bir role sahiptir.
Hastaların bilinçlendirilmesi çok önemli
Tüm bu sayılan yöntemler yaşam kalitesini artıran, tedaviye uyumu ya da iyileşmeyi destekleyen tamamlayıcı uygulamalar olarak görülmelidir. Ayrıca onkoloji umanlarının hastalarını tamamlayıcı tıp yöntemleri konusunda bilgilendirmesi ve onları karşılaşabilecekleri güçlüklere hazırlarken, aynı zamanda fayda sağlayacak yöntemleri de yaşamlarına entegre etmeyi önermeleri hastaların faydasına olacaktır.