Bağımlılık tedavisi bir yolculuktur. Bu yolda; çukurlar, engeller, yağmurlar, çamurlar, güneşli günler, patinajlar, virajlar vardır. Düşünce tuzakları iyileşmenin önünde bir engeldir. Bu nedenle sadece kullanılan maddeyi bırakmak yeterli olmuyor. Tedavide psikososyal yaklaşım büyük önem taşıyor.
Beynimiz her zaman bizim kontrolümüzde değil. Araştırmalar özellikle bağımlı olduktan sonra düşünce tuzaklarının sayısının arttığını gösteriyor.
“Ben bağımlı olmam” düşünce tuzağı, bağımlılığı tetikleyen bir faktör oluyor.
“İstersem bırakırım” veya “ben istediğim zaman bırakıyorum” düşüncesi bağımlılığı sürdüren bir düşünce tuzağı. Bırakmanın kişinin bağımlı olmadığını göstermemektedir. Bağımlılık tanısının ölçütlerinden birisi zaten “sık başarısız bırakma girişimlerinin olması”dır. Önemli olan tekrar başlamamaktır. Bu nedenle tedavide tekrar başlamamanın yöntemleri öğretilmektedir. “İstersem bırakırım” veya “ben istediğim zaman bırakıyorum” düşüncesi, aslında “ben şimdilik bırakmaya hazır değilim” demektir.
“Ortama girsem bir şey olmaz”, “ben kafamda bitirdim” gibi düşünceler de aslında birer tuzaktan ibaret. Kişi bu ortama girer, ilk başta dayanır, ancak daha sonra dayanamaz ve kullanmaya başlar. O nedenle ortamdan uzak durmasının yöntemlerini tedavide öğrenmesi gerekir.
Hastanın kullandığı maddeden arınması, tedavinin ilk aşamasıdır. İlk aşamadan yani arınma döneminden başlayarak, kişinin tekrar kullanmamayı öğrenmesi, bağımlılık tedavisinde en önemli etkendir.
Bağımlılık tedavisi bir yolculuktur ve bu yolculukta bağımlıya aile eşlik eder. O nedenle ailenin düşünce tuzaklarını iyi bilmesi ve tedaviye yardımcı olması gerekir. Tedaviye ikna olmasında aile önemli bir etkendir.