Baş-boyun kanserlerine karşı akıllı ilaçlar
Şu sıralar gündemimizin ilk sırasında daha çok COVID-19 olsa da kanser hastalıkları da umursamamız ve önem vermemiz gereken konular arasında yer alıyor. Pek çok kanser türünde söz konusu olduğu gibi baş-boyun kanserlerinde de bir artış yaşanıyor. 4 Şubat Kanser Günü vesilesiyle konuyla ilgili açıklama yapan Anadolu Sağlık Merkezi Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Serdar Turhal, baş-boyun kanserlerinin daha çok erkeklerde görüldüğüne dikkat çekerek “Baş-boyun kanserlerinin belirtileri, tümörün tuttuğu bölgeye göre değişkenlik gösterebiliyor. Örneğin ağız kanserlerinde ağız yaraları, geniz kanserlerinde yutma güçlüğü olabiliyor. Yine bölgeye göre ses kısıklığı, nefes darlığı, boyunda kitle, dil hareket kısıtlamaları, konuşmada bozulmalar ya da burun kanamalarıyla seyredebiliyor. Baş-boyun kanserlerinin tedavisinde hücre tipine ya da daha yeni olarak kanserin moleküler genetik özelliklerine göre tedaviler belirleniyor. Özellikle akıllı ilaçlar ve immünoterapi gibi modern yaklaşımlarla iyi sonuçlar alınabiliyor” açıklamasında bulundu.
Baş-boyun bölgesi kanserlerinin birçok organın kanserine verilen genel bir ad olduğunun altını çizen Anadolu Sağlık Merkezi Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Serdar Turhal, “Görülme sıklığı giderek artan bu kanserler, oral kavite (dil, dudak, diş eti, yanak, damak), orofarinks (dil kökü, ağız tabanı, bademcik), larinks (gırtlak), nazofarinks (geniz) ve hipofarinks (yutak) bölgelerinde ortaya çıkıyor. Genellikle en bilinen nedeni tütün mamulleri kullanımı” dedi. Baş-boyun kanserlerinin pek çok organı etki alanına aldığını ve özellikle yüz bölgesinde estetik kaygıları da beraberinde getirdiğini söyleyen Prof. Dr. Serdar Turhal, “Ancak günümüzde multidisipliner yaklaşımlar ve modern tedaviler sayesinde bu kanserlerde iyi sonuçlar alınıyor” şeklinde konuştu.
En yaygın olarak gırtlak kanseri görülüyor
Rakamlara göre erkeklerde daha fazla görülen baş-boyun kanserleri arasında en yaygın olan kanserin gırtlak kanseri olduğunu ve bu bölge kanserinin en sık görülen ilk 10 kanser arasında 9. sırada olduğunu belirten Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Serdar Turhal, “Gelişmiş batı ülkelerinde ise daha çok ağız içi kanserleriyle karşılaşmak mümkün. Baş-boyun kanserlerini dört ana grupta toplarsak şöyle sıralayabiliriz: Ağızdan başlayıp boğaza kadar olan geniz kanserleri, burun deliğinden sinüslere doğru olan kanserler, ses tellerinin olduğu kanserler ve larenks dediğimiz bu bölgenin altındaki kısımda ortaya çıkan kanserler” dedi.
Tedavi, hücre tipine ve kanserin genetik özelliğine göre planlanıyor
Baş-boyun kanserlerinin tedavisinde hücre tipine ya da daha yeni olarak kanserin moleküler genetik özelliklerine göre tedavilerin belirlendiğini söyleyen Prof. Dr. Serdar Turhal, “Hastalığın multidisipliner tedavisinde kulak burun boğaz muayenesi yapıldıktan sonra buna ek olarak ayrıca endoskopik değerlendirmeler de yapılarak şüpheli alanlar inceleniyor. Bu aşamada gerekli biyopsilerin yapılmasıyla tanı aşaması tamamlanıyor. Tedavide; cerrahi işlemler, kemoterapi ve radyoterapi yöntemleri kullanılıyor” şeklinde konuştu.
En son 2016 yılı kanser istatistiklerinin paylaşıldığı Sağlık Bakanlığı sitesinde erkeklerde akciğer kanseri 100.000’de 60’a yakınken, ikinci sırada prostat kanseri 35, üçüncü sırada kolon kanseri 25 ve idrar kesesi 21 sıklığında görülüyor. Onları da 14 ile mide kanseri takip ediyor. Kadınlarda ise meme kanseri 46’ya yakınken, onu 23 ile tiroid kanseri, 14 ile kalın bağırsak, 10 ile rahim ve akciğer kanseri takip ediyor.
İmmünoterapi radyoterapi ile kombine bir şekilde uygulanabiliyor
2013 yılında insan genom projesinin tamamlanmasıyla kanser genom çalışmaları da hız kazandı. Kanserin çoğalma yollarını saptayan moleküler genetik tetkikler sayesinde günümüzde akıllı ilaç ve immünoterapi tedavileriyle tümör hücrelerinin çoğalma yolunu bloke ederek kanser tedavisinde sıklıkla iyi sonuçların alındığını belirten Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Serdar Turhal, “Bir diğer önemli gelişme ise baş-boyun bölgesi kanserlerinin tedavisinde immünoterapinin radyoterapi ile kombine uygulanması. Bu uygulamanın erken dönem araştırmalarında sonuçlar başarılı ve ileri düzey çalışmalar da devam ediyor” açıklamasında bulundu.
İmmünoterapinin kemoterapiye kıyasla yan etkilerinin daha az görüldüğünü ve pek çok hastada etkili olduğu müddetçe tedavinin devam ettirilebildiğini ifade eden Prof. Dr. Serdar Turhal, immünoterapinin bu yönden de sınırlı bir süre uygulanabilen kemoterapi tedavilerinden ayrıldığını söyledi.