Gırtlak kanseri insanlık tarihinde eskiden beri süre gelen bir kanser çeşididir. Bu terim değişmese de teşhis metodları, erken teşhis, kanserin davranış biçimini anlama ve tedavi metodları inanılmaz bir şekilde değişmiştir. Gırtlak kanseri oranı ülkelere göre, daha doğrusu alkol, tütün ve yiyecek alışkanlıklarına göre değişmektedir. Amerika’da her 100 000 kişide 4 yeni olgu görülmekte ve tüm kanserlerin %1’i olarak bildirilmektedir. En sık görülen yaş 40-70 yaş arası gruptur, ancak %1’den az oranda 30 yaşından önce de görülmektedir. Daha çok erkeklerin tümörüdür, ancak son yıllarda kadınların sigara tüketimindeki artışıyla birlikte, kadınlarda da sık karşılaşılmaktadır.
Gırtlak ses üreten ve nefes borusunu yabancı maddelerden koruyan ve nefes almamızı sağlayan bir organdır. Yukarısında yutak, arkasında yemek borusu, aşağıda nefes borusu bulunur, 2 büyük ve 3 küçük kıkırdak, adeleler ve boyunda tutunmayı sağlayan bağlardan oluşur.
Gırtlak üç ayrı kompartmana sahiptir. Ses tellerinin bulunduğu, orta bölge; ses tellerinin üzerinde yutaktan gırtlağa giriş yeri olan bölüm ve ses tellerinin altında, nefes borusu ile devam eden bölüm olarak üçe ayrılır. Bu kompartmanlar tedavi ve tümör yayılımı açısından çok önemlidir.
Ayrıca gırtlağın arkasında yemek borusu girişinin üstünde, yine 3 kompartmana ayrılan hipofarenks denilen bir bölge bulunmaktadır. Bu bölge gırtlaktaki ilerlemiş bir tümörün ilk yayıldığı bölge olarak önemlidir. Ayrıca tek başına, demir eksikliği anemisi olan kadınlarda veya alkol kullanımı ile ilişkili olarak bu bölgeden kaynaklanan kanserler de oldukça sıktır. Bu kanserler de ilk olarak gırtlağa veya yemek borusuna doğru yayılırlar.
Boyun lenf dolaşımı açısından çok zengindir. Gırtlak kanserlerinin bölge dışındaki ilk metastaz yeri boyun lenf dokusudur. Bu, boyunda büyümüş beze olarak kendini gösterir. Boyunda bu şekilde ele bir kitle gelmese bile, gırtlak kanserlerinin tedavisine boyun mutlaka dahil edilir.
Gırtlak kanseri oluşturan nedenlerin başında sigara gelir. Özellikle ses tellerinin olduğu bölge ve bu bölgenin yukarısındaki kanserlerinde sigara, pipo, puro, kısacası tütün tüketimi çok önemlidir. Alkol, yine ses tellerinin üzerindeki bölgede önemlidir. Şarap ve beraberinde tütün tüketiminin fazla olduğu Fransa’da bu tümörlere daha çok rastlanır. Ayrıca alkol, tütünün bu organların örtüsü üzerinde kanserleşmeye doğru yaptığı değişimi hızlandırır ve beraberce yapılan etki daha güçlü olur. Zehirli gazların yoğun olduğu iş ortamlarında çalışanlarda, kronik ses teli enfeksiyonu geçirenlerde sebze ve meyve yeme alışkanlığı az olanlarda ve daha önce radyasyona maruz kalanlarda da rastlanılmaktadır. Diğer tüm hastalıklar için önemli etken olan genetik eğilim burada da söz konusudur.
Ses teli üzerindeki kanserde ilk şikayet ses kısıklığıdır; ses telinin yukarı bölgesindeki kanserde ise yemek yerken zorluk, ağrı ve boğaz ağrısı ilk şikayettir, daha sonra buna ses kalitesindeki değişiklik eşlik eder, kulağa doğru ağrı olması kanserin derinleştiğini gösterir; ses teli altı bölgesinde ise şikayet daha sinsidir, boğazda şüpheli bir rahatsızlık hissi verir, ileri evrede ses kısıklığı ve nefes almada zorluk oluşur.
Ses tellerinde tekrarlayan iltihabi olaylar veya buna bağlı olmaksızın bazı kanser öncesi oluşumlar oluşabilir. Bunlar da kendilerini ses kısıklığı ile belli ederler. Kulak burun boğaz uzmanı tarafından biopsi ile kontrol edilmeli ve teşhis koyulduktan sonra sık aralıklar ile takip edilmelidir ve kesinlikle sigara ve alkol bırakılmalıdır.
Teşhis koymak için yapılan tetkikler gırtlak muayenesi, gırtlak, bronş ve yemek borusunu içine alan endoskopik tetkik, biopsi, metastazik tümör varlığı için akciğer grafisi ve yemek borusu grafisi ve MR’dır.
Tedavi protokolü çok çeşitlidir ve özellikle erken yakalanan olgularda tedavi olma şansı çok yüksektir. Önemli olan erken evrede gırtlağın diğer kompartmanlarına ve gırtlak dışına yayılımın olmaması, boyun metastazı ve diğer organlara metastazların olmamasıdır. İleri evrede olan, gırtlağın tüm kompartmanlarını tutmuş kanserlerde, boyundaki tüm lenf nodülleri ile birlikte tüm gırtlak alınır, ancak nefes alıp vermek için nefes borusu, boyun ön alt kısmına ağızlaştırılır. Bu durumda ses üretimi olmamaktadır, ancak hastalar mide havasını yutarak ses üretebilmektedirler veya nefes borusunun deliğine yerleştirilen protezler ile konuşurlar. Gırtlak içinde bir kompartmanı tutan tümörlerde ise 10’a yakın parsiyel dediğimiz, gırtlağın bir bölümünü alarak konuşma ve nefes alma yolunun devamlılığını sağladığımız ameliyat çeşitleri bulunmaktadır. Boyundaki lenf bezlerini cerrahi olarak çıkartmak, her zaman tedavi protokolü içindedir. Radyoterapi ise seçilmiş bazı olgularda alternatif bir tedavi şeklidir. Ameliyat sonrası sık kontroller oldukça önemlidir.
Larenks kanseri tedavi edilebilen ve sigara ve alkol ile ilişkisi düşünülecek olur ise önlenebilen bir hastalıktır. Tedavide cerrahi tekniği, tümörün evresi ve gırtlak içinde bulunduğu yere göre seçmekteyiz, bu durumda operasyon öncesi tetkik çok önemlidir. Tedavide amaç iyileşme ile birlikte sesin sağlanmasıdır, ancak ilerlemiş olgularda hayatın sesten de önemli olduğunu bilerek gırtlağın tümünü feda edebiliyoruz.