Bağlanmanın ruh sağlığına yansımaları

İnsan biyolojik olarak eksiklikler varlığı olarak dünyaya geliyor.Biyolojik olarak gereksinimlerini gidermesi uzun bir süreci alıyor.Çocuğun kendini besleyebilmesi 2 yaş civarında oluyor.Yenidoğan bebeğin,yaşamını sürdürmeye yönelik olarak beslenme,temizlenmek,ısınmak,korunmak gibi bazı temel gereksinimleri vardır.Bu gereksinimlerin karşılanması için anne yada bakıcıya gereksinim vardır.Çocuğa bakan kişi anne,baba,bakıcı yalnızca bunu görev olarak algılamakta kalmaz,çocuğa bakmaktan mutluluk ve tatmin de sağlarlar.Bu etkileşim de onların arasındaki bağı giderek güçlendirir.Ancak bu bu bağlanmanın oluşmasında bebeğin ve annenin bazı davranışları özellikle etkili olur.Bebeğin anne,babasıyla iletişiminde kullandığı ve hayatının ilk dokuz ayında geliştirdiği davranışlarına bağlanma davranışları denir.Emme ,sokulma-uzanma,bakış,gülümseme,ağlama,bebeğin başlıca bağlanma davranışlarıdır.

Yeni doğan bebek ona bakım veren anneye-bakıcıya temel gereksinimlerini giderdiği için bağlanıyor.Anne o tepki verdiğinde (ağladığında)karnını doyuruyor.Gazını alıyor.Üsümemesi için ona kalın elbiseler giydiriyor.Sıcaktan etkilenmemesi için keten ya da pamuklu giysiler giydiriyor.Çocuğun hastalanmaması için onu temiz tutuyor.Dengeli besliyor.Ya da çocuk ağladığında ona kızıyor.özbakım becerilerini ihmal ediyor.Duygusal temastan kaçınıyor.Bebek ya da çocuk bunların farkındadır. Bu düzen zihnin gelişimini sağlıyor. Zihinde bilişler oluşmaya başlıyor. Biliş: zekanın işleyişiyle ilgili, kognitif süreçlerdir. Düşünme, öğrenme ve hatırlama süreçlerinin genel adıdır. Bilişsel gelişim ise: bireyin anlamasını ve öğrenmesini sağlayan, zihinsel faaliyetlerdeki gelişimidir. İnsanın doğumdan itibaren kat ettiği bilişsel gelişmeleri konu alır. Nörobilim ve psikolojinin birlikte çalıştığı bir alandır. Bilginin işlenmesi, kaynakları, algısal yetenekler, dil öğrenme ve beyin gelişiminin diğer yönleri hakkında çalışır.

Psk.Remzi Karakaya

Bilişsel gelişim: insanın düşünme ve anlama yeteneği edinme sürecidir. Çocukların dünyayı anlaması, yetişkin birey olana dek düşüncelerindeki değişiklikler ve zihinsel faaliyetlerdeki gelişmeler bu disiplinin odak noktalarıdır. Bağlanma ;0-2 yaş dönemi olarak tanımlanan,çocuğun fiziksel,zihinsel ve duygusal yönden en hızlı geliştiği dönemdir.Bu nedenle bu dönemde çocuğun sadece fiziksel gereksinmelerinin giderilmesi yeterli değildir.Henüz becerilerinin yeterli derecede gelişmemiş olmasına bağlı olarak bebeğin,kendisine bakım veren kişiye bağımlı olduğu görülür,bu bağımlılık sürecinde bakım verenle kurduğu birebir ilişki ise,onun zihinsel ve duygusal gelişimi için son derece önemlidir.Bebeğin biyolojik yetersizliği dikkate alındığında anneye bağlanması kaçınılmazdır.Bağlanma ileri yaşlarda da akran bağlılığı,arkadaş bağlılığı,,sevgili,eş,aile bağlılığına dönüşür. Bowlby ,Bağlanma Kuramını ortaya çıkaran bir psikanalisttir.Kuram psikoterapi alanında da kullanılmaya başlamıştır.Bowlby e göre anne çocuk arasındaki kurulan güvenli bir bağlanma ilişkisi çocukta sağlıklı psikolojik gelişim olanağı sağlar.Anne çocuk arasındaki güvensiz bağlanma biçimleri çocuklarda nevrotik bir kişiliğin oluşmasına ,ruhsal hastalıkların oluşmasına neden oluşur. İnsan hayatı için bağlanmanın üç temel işlevi vardır. 1-Dünyayı keşfederken geri dönülebilecek bir liman olma. 2-Fiziksel gereksinimlerini karşılama . 3- Hayata dair bir güvenlik geliştirme sanşı. Kanadalı bir bir psikolog olan Ainsworrth ta emniyetli -emniyetsiz bağlanma için bir takım deneyler yapmıştır..Bebek ile anne arasında oluşan güvenli bağlanma çocuğun psikolojik gelişimimde oluşan güvenli bağlanma çocuğun psikolojik gelişiminde ciddi bir öneme sahiptir ve annenin sıcak duyarlı,gereksinim gidermeye hazır ve bağlanılabilir özellikte olduklarıyla ilişkilidir.Emniyetli Bağlanma,duygusal sağlığın bir kaynağı olarak görülür.Çocuğa ötekinin onun için orada olacağı ile ilgili güven verir ki,bu da onun ilerleyen yaşamında tatmin edici ilişkiler kurma kapasitesine zemin hazırlar.Bağlanma tarzları bir çeşit öğrenme olarak karşımıza çıkmakta kararsız bağlanma tarzına sahip kişiler annelerinden öğrendikleri tutarsız ilişki kurma tarzını ileri ilişkilerinde de kullanırlar ;bunu sevgili bulmada yaşayayabilirler,sık sık sevgili değiştirebilirler:evlilikte uygulayabilirler,evlikikleri tutarsız,tatmin olmayankişiler olarak kendilerini gösterebilirler.İşlerinden de tatmin olmazlar sık sık iş değiştirirler. Kararsız bağlanması olan ergenler sorunlarını abartarak ilgi çekmeye çalıştığı,kaçıngan ergenlerin ise,sorunlarını görmezden gelmeye meyilli olduğu görülmektedir.Bu duruma bağlı olarak,anksiyete,depresyon,düşünce bozuklukları ve sosyal kabül görme gereksinimi;kararsız bağlanma tarzına sahip olan ergenlerde diğer guruplara göre daha çok görülmektedir.Bu bağlanma tarzı aynı zamanda sınır kişilik bozukluğuna sahip ergenlerde daha sık görülür.Bunun yanında,davranım bozukluğu,madde kullanımı ve bunlara bağlı olarak,antisosyak kişilik bozukluğu,kaçıngan bağlanma tarzına sahip ergenlerde daha sık görülen psikopatolojik belirtilerdir.

Bowlby için çalma davranışı bir sosyolojik fenomendir,erken çocukluk döneminde kesintiye uğramış yaşantılarla ve anneyle ayrılmaya olan hesaplaşmadır.Çalınan nesne kayıp anne imajının yerine geçer ve annenin yokluğuyla oluşan duygusal eksiklik arasında bir köprü işlevi görür. Anne kritik dönem olan 0-2 yaş döneminde çocuğuyla empati kurarak,çocuğun nesne devamlılığının –kendisinin kısa aralıklarla çocuğun gereksinimleri için yanına gelip gitmesi-nereye ulaştığını anlar ve böylece,ondan ne kadar ayrı kalabileceğini bilir.Çocuk nesne devamlılığında annesinin kaç dakika,saat ,gün sonra devamın sağlanacağını bilir.Eğer anne ,çocuktan çok uzun bir süre uzak olmak zorunda olduğunu biliyorsa,çocuğunun tekrar anneyi kabül edebilmesi için,çocuğuna kavuştuğu sırada annnenin de bir terapiste dönmesi,bir terapist gibi davranması gerekir.Günümüzde teknoloji çok ileri düzeydedir. Çalışan anneler çocuklarıyla ayrılık anksiyetesi yasamamaları,temel güven duygularının gelişmesi için cep telefonu,bilgisayar ile sözel ve görüntülü olarak görüşebilmektedirler. Çocuğun da birey olarak özerkliğini kazanması gerekmektedir.Çocuk yalnız kalabilme kapasitesini de geliştirmelidir.Annenin görevi sadece çocuğun gereksinimlerini anı anına karşılamak değildir.

Çocuğun kendi başına durabildiği sakin dönemleri ve yanlızlık dönemleri bölünmemelidir.Annenin bu süreyi talepsiz geçirerek çocuğun yalnız deneyiminine eşlik etmesi kendilik algısının gelişimi açısından önemlidir.Çocuğun anneyle iletişime geçtiği ilk dönemde tüm güçlülük duygusu iyice yerleştikten sonra,bu yanılsamanın kademeli olarak kırılması yoluyla ,çocuk tüm güçlülük deneyimlerinden gerçeklik ilkesine doğru bir geçiş yapar.Bu noktada gereksinimleriyle her seyi yaratan artık kendisi değildir.Ortada bir dış dünya bu dış dünyanın gerektirdiği gereklilikler ,zorluklar ve zorunluluklar vardır.Bu geçisi kolaylaştıran öğe ise,annenin kaçınılmaz olarak gerçekleşen yetersizliğidir.Bu asgari düzeyde örselenmeler sayesinde çocuk bir dış dünyanın olduğunu ve onun gerçekliklerini fark eder. Ülkemizde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı,Sağlık Bakanlığı,Milli Eğitim Bakanlığı na- çok çok- anne çocuk sağlığı konusunda görevler düşmekte.Sorunun temelinde anne ve aile eğitimi yatmaktadır.Mualesef,ilgi ve sevgi görmeyen ilgi ve sevgiyi zor veriyor. Bağlanmanın bilinmesi ve çözülmesi psikoterapiye katkıları çok olacaktır.

Remzi KARAKAYA

Psikolog

Kaynak:Bağlanma Kuramı ve Psikopatoloji Olcay Tüzün-Kemal Sayar

Exit mobile version