Azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz
~~Azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz
1998 İlkbahar mevsimi, Ankara. Bir pazartesi sabahı üniversite kantininde arkadaşımla muhabbet ediyoruz. “Hafta sonu nasıl geçti?” şeklinde başlayan sohbetin konusu bir anda sağlık konusunda hayatımın dönüm noktalarından biri haline geldi. Konuşma dün gibi aklımdadır ve aynen şöyle gerçekleşti:
– Hafta sonun nasıl geçti?
– Çok güzeldi. Kahvaltı sonrası Hasan ile buluştuk, yürüyüşe çıktık. Ancak ne yürümesi, Hasan 45 dakika aralıksız koştu. Ben de arkasında yalnız başıma yürüdüm.
– Yok artık! 45 dakika mı koştu? Hem de hiç durmadan…
– (Gayet normal bir olaymış gibi yorumlayarak) Evet, gözlerimle gördüm.
– Canım kusura bakma ama ben görmedim, o nedenle inanmam. Bir yanlışın var. O kadar süre koşamaz!
– Neden koşamasın ki?
– Futbolcular bile 90 dakikalık maçta 45 dakika “aralıksız” koşmuyorlar. Hasan nasıl koşabilir ki?
– Koştu işte! Sana yalan borcum mu var?
– Öyle ya, neden yalan söyleyesin? Kaldı ki bu güne kadar hiç yalanına tanık olmadığım yakın bir arkadaşımsın.
Ancak halen inanamıyor ve kendimce sorguluyorum: Hasan nasıl 45 dakika aralıksız koşabilir? Hasan ile aynı yaşlardayız ve ikimiz de sigara içmiyoruz. Tek farkımız; benim yaklaşık 10 kg kadar fazlalığımın olması. Peki, ben aralıksız kaç dakika koşabilirim acaba? Bunun üzerine o akşam hiç üşenmeden kendimi sınamak adına yürüyüşe çıktım ve vücudum ısındıktan sonra koşmaya başladım. Ancak 13. dakika kalbim yerinden fırlayacak gibiydi ve durmak zorunda kaldım. O an “demek ki köpek kovalasa beni, kaçamayacak kadar hantallaşmışım” diye düşünerek kendimden ve gençliğimden utandım. Kendi kendime tekrar sordum: Hasan nasıl 45 dakika aralıksız koşabilir? Ardından hırs yaptım ve kondisyonumu en azından 45 dakikaya çıkarma kararı aldım. O günlerde basküle çıktığımda hayatımda hiç görmediğim bir rakamı gördüm: Tam 83 kg. Hayatım boyunca tekrar 80’li rakamları görmek istemediğimden adım gibi emin ve kararlıydım artık. Diğer yandan şunu düşündüm: “Havaların ısınmaya başladığı bir süreçti ve her gün 1 – 2, hatta bazen sıcak yaz günlerinde 3 kere duş alıyordum. Bunlardan birinde, duş öncesi hafif bir ter atsam ne kaybederim?” Fazla kilolarımdan başka hiçbir şey kaybetmeyeceğimin, öte yandan sağlığımı kazanacağımın bilinciyle yaşam şeklimde radikal değişiklikler yaptım. Aynı evi paylaştığım 2 arkadaşımı da sürekli olarak spora davet etmeme rağmen bir kez olsun bana eşlik etmemelerine rağmen inatla ve sabırla bu durumun üzerine gittim.
Beslenme konusunda okulda öğrendiklerimi de yavaş yavaş hayatıma uyarladım: Kızartmayı kestim, tatlı seçiminde sütlü veya meyveli olanları tercih ettim ya da yarım porsiyon ile yetinmesini bildim. Süt ürünlerinde yarım yağlı ardından da yağsız olanlara geçiş yaptım. Kurubaklagil, sebze ve meyve gibi posa (lif) içeriği zengin olan besinleri diyetimde artırdım. Beyaz pirinç yerine kepekli (esmer) pirinç veya bulgur, beyaz makarna yerine kepekli makarna, beyaz ekmek yerine de esmer ekmek tüketmeye başladım… Böylelikle kilo kaybı kaçınılmaz hale gelmişti. Üzerimdeki yük azaldıkça spor yapmak daha da keyifli hale geldi. Her geçen gün 3 – 5 dakika daha tempomu artırarak hiç durmadan 47 dakika koşabilen, hatta akabinde 5 km (yaklaşık 45 – 50 dakika) yürüyebilen biri hale gelmiştim. Ola ki sınavlarım sebebiyle spor yapmama engel teşkil edecek bir durum olursa huzursuzluk hissediyordum. Sonradan öğrendim ki, düzenli spor yapınca vücut şu şekilde davranıyormuş: “Turgay 1, 2, 3, 5, 10, 20 gündür koşuyor, muhtemelen bugün yine koşacaktır” diyerek ekstra bir enerji verirmiş. Huzursuzluk da kişinin bu enerjiyi harcayamamasından kaynaklanırmış. Şu gerçeği göz ardı etmek mümkün değil: Hiç kimse spor sonrası “keşke yapmasaydım” demez, “iyi ki yapmışım” der. Soğuk havada duş almaktan kaçınıp, sıcak suyun altına girince de banyodan çıkmak istememek gibi bir durum. Zaten bir olayın alışkanlık haline gelmesi için ortalama 20 gün gerekliymiş. Neyse ki bu alışkanlıkları yaşam şekli haline getirmeyi başardım. Yaz boyu bu şekilde devam ederek 15 kg verdim ve yıllar sonra baskülde 68 rakamını gördüm. Üniversitede öğretilen hesaplamalarda ideal vücut ağırlığımın 71 kg olduğunu öğrenince, isteyerek 3 kg kadar geri aldım. İşin en güzel tarafı, aradan bunca sene geçti ve 1998’ten bugüne ben halen 71 3 kg civarındayım. Tek merak ettiğim husus ise, diyetisyen olmasaydım veya o zamanlar gerçek anlamda karar vermeseydim, acaba bugün baskülde hangi rakamları görüyordum? 100 kg civarında olacağımı düşünüyorum, çünkü her 2 ev arkadaşım da şu an o civarda seyrediyor. Oysaki ben ekstradan 30 kg yük taşımadığım her gün için inanılmaz mutluyum…