Yoğun kaygı, panik, depresyon, ağlama hissi, mutsuzluk… Çoğumuz için ayrılık sancılarının toplamı budur aslında. Sonrasında ise ‘ben şimdi ne yapacağım’, ‘buna nasıl dayanacağım’ ve ‘ onsuz yapamıyorum’ gibi cümleler eşlik eder bu sancılara. Sevgimiz ve kaybımız arasında ki boşlukta sallanmaya başlarız
Aslında geçmişten getirdiğimiz bir takım içgüdüsel davranışlar ile karakterizedir bu duygular. İnsanoğlunun acı çekmeyi sevmesi de buna eklendiği zaman kocaman bir boşluk olarak tabir ettiğimiz bir his yerleşir içimize. O’nsuz olamama, yapamama , yaşayamama bize çok dramatik bir duygusal boşluğu emanet eder o’ndan hatıra olarak. Bundan sonrasında ise iki seçeneğimiz vardır. Ya kalkıp boşluğa meydan okuyacağız ya da yerde kalıp yasımıza tutunmaya devam edeceğiz. Peki gerçekten biricik olduğunuz ve bir kere geldiğiniz hayatınızda yerde kalmak ne kadar doğru olur? Eğer ‘doğru değil’ bile diyebiliyorsanız ayağa kalkmak için adım atmış sayılırsınız.
Emekler verildi, sevildi, güvenildi belki gelecek planları yapıldı ya da adımları atıldı ama olmadı o kişi hayatınızdan çıktı arkasında belki de bir enkaz bırakarak yoluna devam etti. Evet ‘enkaz’ diyorum çünkü arkasında sizi değil birlikte yaşadıklarınızın enkazını bıraktı. Bize düşen ise bu ‘enkazı’ olduğu yerden kaldırıp atmak fırlatmak arkada kalmasını sağlamak. İşte tam da o zaman ayağa kalkmış oluyoruz.
Yaşayın; yasınızı, acınızı sonuna kadar yaşayın ki içinizde bırakmayın. Dışarı atılamayan çoğu duygu başka zaman başka bir yer de ve başka şekilde dışarı çıkmayı hazırda bekliyor olacak çünkü. Ağlamak istiyorsanız ağlayın, bağırmak istiyorsanız bağırın bunları yapın ki yas sürecinizi sağlıklı atlatın. Ağlamayacağım, üzülmeyeceğim gibi telkinler sadece yasınızı erteler ve biriktirir. İlk adımınız yasınızı yaşamak olsun…
Zorunda olduğunuz için değil kendinizi hazır hissettiğiniz zaman hatıraları yok edin. Resimler , hediyeler, notlar, birlikte gidilmiş yerlerin hatıraları vs… Size onu hatırlatan ne varsa kendinizi hazır hissettiğiniz an onlardan kurtulun. Bu sizi rahatlamış ve hafiflemiş hissettirecek. Sadece bunun için doğru zamanınızı bekleyin ve hazır hissettiğinizde harekete geçin
Birlikte gittiğiniz yerlere gitmeyin, yaptığınız ritüelleri yada aktiviteleri yapmayın, beraberken dinlediğiniz müzikleri dinlemeyin kısacacı onu hatırlatacak hiçbir eylemi gerçekleştirmeyin. Bu size sadece acı verir. Unutmayın! Beyin dramı çok sever ve bu dramı oluşturmak için uygun an kollar.O şarkıyı açtığınız anda hatıralar hücum edecek. Beyninizin bunu yapmasına izin vermeyin
Ortak arkadaşlarınızdan , sosyal medyadan yani onun hakkında bilgi sahibi olabileceğiniz her şey den uzak durun. Çevrenizdeki insanların o’nun konusunu açmasına izin vermeyin, gerekirse uyarın rahatsız olduğunuzu belirtin. Onun hakkında konuşmak eskileri açmak duygu karmaşasından başka bir şeye yol açmayacak hayatınızda. Günümüz tabiriyle ‘ stalk’lamayın. Bırakın ne yapıyorsa yapsın. Giden o. Gitmek isteyen o. Ama onu araştıran sizsiniz. Neden bu acıyı tazeleyesiniz?
Yeni hobiler edinin, eski hobilerinizi devam ettirin, yeni sosyal ortamlara girin. Kendinizi hiçbir şekilde sosyal hayattan soyutlamayın. Bunu alışkanlık haline getirdiğiniz anda depresyona göz kırpmış oluyorsunuz. Hayatınızı depresyonun yönetmesine izin vermeyin. Önceden nasıl bir sizseniz aynı siz olarak kalmaya devam edin.
Kendinizi en iyi tanıyan yine siz kendinizsiniz. Yara bandı aramayın yara bandı da olmayın. Bırakın her şey doğal seyrinde nasıl olması gerekiyorsa öyle olsun. Başka birine tutunmanın ruhunuza vereceği zararları iyi hesaplayın. Evet belki iyi gelecek ama buna kim garanti verebilir ki? Aynı yarayı ikinci kere aynı yerden kanatmak can yakar. Kendinizi tanıyıp bu adımı iyi düşünüp atın.
Eski partneriniz tabi ki aklınıza gelecek ve aklınıza geldiğinde kovmak için uğraşmayın çünkü göreceksiniz ki bu çaba onu daha fazla hatırlamanızdan başka işe yaramayacak. Aklınızdan kovmaya çalışmak yerine aklınızda nasıl acısız tutabileceğinize yoğunlaşın. Aklınıza geldiğinde onunla ilgili ne düşünmek istiyorsanız düşünün izin verin kendinize, geçsin aklınızdan. Bir süre sonra onu düşünmenin eskisi kadar acıtmadığını ve önemli olmadığını göreceksiniz.
Evet o vardı ,güzel zamanlar geçirdiniz, mutluydunuz ama şimdi gitti. Başka bir hayatı belki başka bir kişiyi tercih etti. Üzüldünüz ki bu en doğal hakkınız. Acınızı yaşadınız bu da en doğal hakkınız. Ama şimdi o yok ve siz devam etmek zorundasınız. Hayatınıza giren belki ilk kişi o değildi son kişide o olmayacak. Bundan sonra da başkaları olacak ve başkalarıyla da benzer mutlulukları tadacaksınız. Belki çok daha mutlu olacaksınız. Sadece bunun için kendinize zaman ve izin verin. Değerli ve biriciksiniz. Geri gelmeyecek zamanları uzun süreli yas ile kaybedemeyecek kadar değerli bir hayatınızı var. Hiçbir acı ilk günkü tazeliğinde kalmadığı gibi bu acınızda bu tazelikte kalmayacak ve bir süre sonra sadece bir sızı şeklini alacak ve belki de bittiği için dua ettiğiniz bir deneyiminiz olarak hayatınızda kalacak.
Hayatımızda ki , bütün duyguların bir süresi var. Ve o süre bittiğinde o duyguları ilk tazeliği ile hissetmediğinizi fark edeceksiniz. Ayrılık yasınızın da bir süresi var. O sürenin sizin için dolmasına izin verin. Unutulmamalıyız ki kendi değerimizi biz belirleriz ve bu değer çerçevesinde önemli ve özeliz.