Aşırı Annelik, Aşırı Mutsuzluk

Toplumumuzda özellikle anne olma ve anne sıfatına kavuşma ile birlikte kendini unutan, eskisi gibi kendine bakım veremeyen ya da önceliği her durumda çocuğu olan birçok annelik anlayışı var. Bu kavrama bağlılık artıkça artık çocuğum için yaşıyorumdan, çocuğum olmasaydı boşanırdım ya da şunu şunu yapardıma/yapmazdıma kadar yaşam sınırlarını çerçeveleyebiliyor. Her şeyden önce anne olmakla beraber bakım verme zorunluluğunuz olan ve tamamen size muhtaç olan bir canı yetiştirmek yükümlülüğü, bazen çok yanlış yerlere uzanabiliyor. Öyle ki çocukların değeri tartışılmaz iken, bir annenin kendinden çocuğu için vazgeçmesi ise en büyük tehtidi oluşturabilir. Bu tehtit ilk olarak kişinin eskiden yaptıklarını yapamaması, kendine zaman ayıramaması, fiziksel görüntüsünün değişmesi, psikolojik halinin gerginleşmesi gibi hem içsel hem dışsal birçok açıdan doğrudan hayat kalitesini düşürmeye başlıyor.

Psk. Merve Savaşkan

Kendine bakım veremeyen kişi aşırı sorumluluğun altında ezilebilir ve yoğun bir baskı hissederek anksiyete ya da depresyon yaşayabilir. Özellikle depresyonda görülen kişinin kendine bakım verememesi, çaresizlik hissi, çökkünlük, uykusuzluk, iştah kaybı ya da konsantre olamama gibi belirtiler aşırı annelikte de kendini gösterebilir. Aynı zamanda anksiyete ile beraber kişi yoğun tedirginlik, heyecan, olumsuz düşünceler içinde zehirlenebilir. Tüm bunlar yalnızca yaşanabilecek psikolojik etkilerden bazıları iken, kendini es geçen kadınlar annelik rolüne fazla kapılma ile birlikte eşleriyle olan ilişkileri de sıkıntı altına girebilir. Kişinin annelik rolü dengesi bozuldukça eşlik rolü takılmaya başlayabilir. Kendinden ve eşinden uzaklaşarak kendini anneliğe adamak bu bağlamda ilişki problemlerini de getirebilir. Oysa evlilik ben ve sen alanlarını koruyarak biz olmayı başarabilmektir. Ancak ben alanını yok eden kişiler diğer alanlarda da dengesi sarsılabilir. Eşini eskisi gibi fiziksel ya da psikolojik olarak göremeyen bir erkek, annelik rolünün kutsallığına aşırı bürünen karısına eskisine gibi dokunamayan bir erkek haline dönüşebilir. Bu durumlar eşler arasında uzaklaşmaya, tartışmalara hatta üçüncü kişilere davetiye kadar çığ gibi büyüyen bir etki yaratabilir. İlişki boyutunda bakıldığında özellikle annenin bebekle birlikte ki hayat değişiminde babaya rol vermesi ve babanın bebek için aynı sorumlulukları alabilmesi çiftlerin ilişkilerini de besler. Babanın bebekle ya da çocukla kurduğu bağ, görevler ya da geçirilen zaman hem çocuk için hem anne hem de baba için oldukça olumludur. Özellikle bu yeni dönemde yeni baba sıfatına kavuşan kişinin bu rolü öğrenmesi ve eşlik etmesi gerekir. Babanın çocuğun ihtiyaçlarını bölüşmesi ise asla anneye yardım değil; baba olarak yapılması gereken bir durum olarak algılanmalıdır. Unutulmamalı ki bebekle beraber sadece kadınlar anne olmuyor aynı zaman da erkeklerde baba oluyor! Bu yüzden babalık alanını annelik alanıyla bastırmak değil dengelemek gerekmektedir.

Aşırı anneliğin ise çocukla beraber kişinin kendisine yararının olmasının fark edilmesi oldukça önemlidir. Annelerin çocuğum için yaşıyorum bakış açısından arınması ilk adımdır. Bir annenin çocuğuna katkılı olabilmesi için ilk gereken şey, kendisinin sağlıklı ve mutlu olmasıdır. Bu cümle kesinlikle bir çocuk ihmali olarak algılanmamalıdır. Psikolojik sıkıntı yaşayan ya da sağlıklı olmayan bir anne çocuğuna sağlık, mutluluk ve huzuru veremez. Başkalarına vermek istediklerimizin bu yüzden kendimizde olması şarttır. Paylaşılan herşeyin öncelikle mutlak bizde bulunması gerekir. İşte ozaman ilk olarak kendimiz için yaşamayı öğrenirsek eşimizle çocuğumuzla da mutlu ve sağlıklı şekilde birlikte yaşamayı başarabiliriz.

Exit mobile version