3 Mart Dünya Kulak ve İşitme Günü kapsamında işitme kayıplarına ve işitme kaybına neden olan faktörlere dikkat çeken Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fadlullah Aksoy, “Antibiyotikler başta olmak üzere kullanılan bazı ilaçların iç kulak üzerinde yaptıkları yan etkiler nedeniyle geçici veya kalıcı işitme kaybı oluşabilmektedir” dedi.
Bezmialem Vakıf Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fadlullah Aksoy, işitme kaybının doğuştan olabileceği gibi sonradan da gelişebileceğini söyledi ve işitme kaybına neden olan faktörlerin altını çizdi:
“Anne karnında geçirilen Kızamık, Kızamıkçık, Sfiliz, Herpes, Toksoplazma ve CMV gibi bazı enfeksiyonlar kalıcı işitme kayıplarına neden olmaktadır. Prematürite, perinatal asfiksi, halk arasında sarılık olarak bilinen ve Bilirubin yüksekliği ile seyreden Kernikterius durumunda da işitme kayıpları gelişebilmektedir. Ayrıca çocukluk çağında özellikle kreş ve anaokulu başlama sonrası tekrarlayan üst solunum yolu enfeksiyonları görülmektedir. Geçirilen üst solunum yolu enfeksiyonları, orta kulak enfeksiyonlarına neden olabilmektedir. Antibiyotikler başta olmak üzere kullanılan bazı ilaçların iç kulak üzerinde yaptıkları yan etkileri nedeniyle geçici veya kalıcı işitme kaybı oluşabilmektedir. Bu nedenle ilaçların uygun doz ve sürede kullanılması son derece önemlidir.”
Prof. Dr. Fadlullah Aksoy sözlerine şöyle devam etti:
“Tedavi edilmeyen orta kulak enfeksiyonları, zamanla kronikleşerek hem kulak zarında delik oluşturmakta ve hem de orta kulak içindeki kemikçik zinciri eritip bütünlüğünü bozarak işitme kaybı oluşturmaktadır. Patlama sesine maruz kalma ve uzun süreli gürültülü ortamda çalışma da işitme kaybı oluşturan etkenlerin başında gelmektedir. Bunların dışında otoskleroz (kulak kireçlenmesi), kulak travmaları, kulak ve beyin tümörleri, hematolojik bazı hastalıklar, metabolik ve birçok sistemik hastalık işitme kaybına neden olabilir. Son olarak kulağın fizyolojik yaşlanması olarak tanımlayabileceğimiz Presbiakuzi de de işitme kaybı oluşmaktadır.”
Çocuklarda İşitme Kaybı Konuşmayı Engelliyor
Prof. Dr. Fadlullah Aksoy, “İşitme kaybının tanısının erken konulması son derece önemlidir. Özellikle doğuştan var olan işitme kaybı tanısının yeni doğan döneminde konulması, ülkemizde yasal zorunluluk haline gelmiştir. Böylece yeni doğan bebeklere daha hastanede iken tanı konulabilme imkanı bulunmaktadır. Çocukluk döneminde konuşma yeteneğinin gelişmesi için öncelikle işitme fonksiyonunun sağlıklı olması gerekir. Yani işitemeyen çocuklar tedavi edilmeyip kendi hallerine bırakılırlarsa sağır ve dilsiz olmaları kaçınılmazdır. Hâlbuki doğuştan var olan tam sağırlık durumunda bile erken tanı ve tedavi ile akranlarından ayırt edilemeyen bir işitme ve dolayısıyla konuşma yeteneğine kavuşturulabilir” açıklamasını yaptı.
“İşitme Kaybı Her Yaş Grubunda Görülebilir”
Bebek ve çocuklarda işitme kaybı ile ilgili sinyallerin neler olabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Fadlullah Aksoy, “Bebek ve çocuklar şikâyetlerini ifade edemediği için ebeveynlerin uyanık olması gerekir. Ateş, huzursuzluk, sürekli ağlama, davranış değişikliği, ishal ve elini kulağına götürme durumlarında şüphelenilmeli ve en yakın hekime muayene ettirilmelidir. Özellikle okul çağı çocuklarında tekrarlayan orta kulak enfeksiyonları, orta kulakta sıvı birikimine neden olmakta ve işitme kaybı ile sonuçlanabilmektedir. İşitme kaybı olan çocuklar, öğretmenini duyamadığı için de okul başarıları düşmektedir. Uzun süre tedavi edilmediği durumlarda da çocuğun sosyal iletişimini bozabildiği için de içe kapanma gibi bozukluklara da yol açabilmektedir” dedi ve erişkin bireylerdeki bulgulara ilişkin şunları söyledi:
“Erişkin yaşlarda gelişen orta kulak enfeksiyonlarında; kulak ağrısı, kulakta dolgunluk hissi, işitme azlığı, ateş gibi şikâyetlere yol açmaktadır.” Prof. Dr. Fadlullah Aksoy, “Sonuç olarak işitme kaybı her yaş grubunda görülebilen önemli bir sağlık sorunudur. İşitme kaybına yol açan nedenlerin saptanarak teşhisin erken dönemde konulması son derece önemlidir. Hastalığın tedavisinde de medikal ve cerrahi birçok seçenek bulunmaktadır. Tedavi planlama aşamasında, işitme kaybının tipi, gelişim süresi, kişinin yaşı ve sosyal durumu başta olmak üzere bir çok faktörün göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Özellikle doğuştan var olan işitme kaybının yeni doğan döneminde tanısının konulması ve erken tedaviye başlanması, telafisi mümkün olmayan sonuçların meydana gelmesini önlemektedir” diyerek sözlerini tamamladı.