Anne babanın çocuğu aşırı koruması sanıldığının aksine sorun oluşturabilecek bir tutumdur. Çocuğa gerektiğinden fazla kontrol ve özen gösterilmesi çocuğun gelişimi açısından sıkıntı oluşturabilir. Bu aşırı tavırlar sebebi ile çocuk diğer kişilere aşırı bağımlı, kendine güveni olmayan, duygusal kırıklıkları olan bir kişi olabilir. Çocuğun yaşamı boyunca devam eden bu bağımlılık, onu olumsuz açıdan etkiler ve çocuğun kendi kendine yetmesine engel olur. Ebeveynlerin aşırı koruyuculuğu çocuğun okul başarısını ve okula uyumunu da etkiler.
Öyle ki 7-8 yaşlarına geldiği halde yemeğini annesinin yedirmesini bekleyen, okul yaşında olmasına rağmen ebeveynleriyle aynı yatağı paylaşan, kıyafetlerini kendi seçemeyen, hatta annesi tarafından yıkanan çocuklar var. Böyle bir ortamda annenin yada babanın çocukla iç içe geçmiş beraberliği, çocukta başkasına bağımlılığının oluşumuna neden olabilir.
Bu durumda çocuğun büyümesine izin verilmemiş olunur. Bu aşırı koruyucu ortam, çocuğun “toplumsal gelişimini” engellenmiş olur. Bu da onun sosyal çevresindeki ilişkilerini olumsuz etkileyebilir ve arkadaşları tarafından dışlanmasına yol açabilir. Yaşıtları kendi kararlarını verebilirken aşırı korumacı aileye sahip olan çocuk kendini onların yanında yetersiz,özgüvensiz hissedebilir.
Aileler, çocuklarımız zorlanmasın onlar için hayatı kolaylaştıralım diyerek aslında çocuklarına iyilik yaptıklarını düşünebilirler ama bu onların gelecekteki hayatlarını olumsuz etkileyebilir. Mesela her istediği hemen yapılan bir çocuğu ele alalım. Herhangi bir zorlukla karşılaşmamış,yemeği önüne gelmiş,odası annesi tarafından toplanmış hatta ödevleri dahi aile tarafından yapılmış bu çocuk küçük yaşlarda bu durumdan memnun olacaktır fakat sosyal çevre genişleyip sorumlulukları arttığı zaman bocalama yaşamaya başlayacaktır. Çünkü artık kendi bir şeyler başarmak zorundadır ama bu duruma hiç alışık değildir. Tüm bunların sonucunda çocuklar özgüveni yeterince gelişmediği için, hata yapmaktan korkan,
hayatla başa çıkmakta zorlanan,
hassas, içe kapanık, reddedilme korkusu nedeniyle kendini ifade etme zorluğu yaşayan kişilere dönüşebilir. Okul, arkadaş çevresinde başlayan sorunlar, ilerleyen yıllarda evlilik ve iş yaşamında da belirginleşmeye başlayabilir ardından da iş ve aile yaşantısında uyum sorunları yaşanabilir.
Peki ne yapabiliriz? Öncelikle çocuklara güven dolu bir ortam sunmalıyız. Çocukların özgürce hareket edebilecekleri fakat içinde sınırları da olan bir alan oluşturmalıyız. Çünkü kendilerini ve çevrelerini keşfetmek için hem bu alana hem de sınırlara ihtiyaçları vardır.
Ailenin üzerine düşen en önemli sorumluluklardan biri çocuğa destek olurken onu bir yandan da hayatın zorluklarına hazırlamaktır. Çocuklara makul sorumluluklar verilmelidir. Bu sorumluluklar yaş aralığına göre yemek yeme,kıyafet seçme,oyuncaklarını toplama,masa hazırlanırken yardımcı olma vb. şeyler olabilir. Sorumluluk vermek için ileri yaşların beklenmesine gerek yoktur her yaşa uygun bir görev muhakkak vardır. Verilen sorumluluğun yerine getirilmesi çok önemlidir eğer çocuğun sorumluluğunu başkası üslenirse çocuk hayatı boyunca sorumluluk almaktan kaçınan bir birey olabilir. Bu tutum ileride hem ailenin hem de çocuğun zorluklar yaşamasına neden olur. Sorumluluk için erken yaş diye bir yaş yoktur. Çocuğa 2-3 yaştan itibaren kolaydan zora doğru bir takım sorumluluklar verilmeye başlanabilir. Sorumluluk alan ve kendi başına bir şeyler başaran çocuğun kendine güveni de gelişecektir.
Elinizden geldiğince çocuğunuza ona güvendiğinizi gösterebilirsiniz.Böylece onun da kendisine olan inancı artacaktır. Bu şekilde güven ortamında büyüyen çocuklar ilerde kendilerine güvenen,inançlı,kendilerine ve çevresine değer veren bireyler olurlar.