Allerjik Rinit

Rinit burun zarlarının(mukozasının) iltihabıdır. Halk arasında saman nezlesi olarak bilinir. Hayatı tehdit
edici özelliği olmayan bu hastalık, hastanın yaşam kalitesini bozar. Önemli derecede iş ve okul günü
kaynına neden olur. Özellikle alerjik olan anne ve/veya babaların çocuklarında görülme sıklığı daha fazla
olan bu hastalık; endüstriyel gelişmiş ülkelerde, çevre kirliliği gibi faktörlerin artması ile giderek
artmaktadır. Son 20 yılda alerjik rinitli çocuk sayısının iki katına çıktığı bildirilmiştir. Hastalığın başlama
yaşı genellikle küçük yaşlarda olmakla birlikte, ileri yaşlarda da başlayabilir. Hastalık genellikle Alerjik
konjonktivit (göz nezlesi), Alerjik sinüzit veya astımla gibi hastalıklarla %20 -10 birliktelik gösterir. Bu
hastalıkta özellikle hastalar belirli bir alerjen ya da alerjenlerle karşılaştığı zaman şikayetler ortaya çıkar.
Hastanın şikâyetlerinin ortaya çıkabilmesi için hastanın en azından sorumlu alerjenle daha önceden bir
kez karşılaşmış ve ona duyarlı hale gelmiş olması gereklidir.

Alerjik rinit genel anlamda 3 başlık altında incelenebilir :

1- Yıl boyu süren Alerjik rinit,
2- Mevsimsel Alerjik rinit,
3- Yıl boyu süren ancak, mevsimsel artışlar gösteren Alerjik rinit

Op. Dr. Yusuf Can

Tanı
Saman nezlesinin tanısında hastadan alınan hikaye çok önemlidir. Hastalar burun akıntısı, hapşırma,
burun tıkanıklığı, kaşıntı, geniz akıntısı, boğazda gıcık, kronik öksürük, orta kulakta basınç problemleri
gibi şikayetler tarif ederler. Bu şikayetlerin ne kadar sürdüğü, gün içindeki devamlılığı, ne zamanlarda
arttığı, mevsimsel mi, yoksa yıl boyu mu olduğu, şiddeti önemlidir. Alerjik kişilerde alerjik olmayan kişilere
göre daha çok sinüzit, burunda et büyümesi (konka hipertrofisi veya polip), astım ve cilt reaksiyonları
görülmektedir. Alerjik rinitli hastaların muayenesinde burun akıntısı, burun içinde soluk renk, saydam
salgı artışı, ödem(şiş), eğer varsa et büyümesi görülür. Burun etleri ileri derecede şiş ve menekşe rengi
görünüm almıştır. Fizik muayene ve hikayesi ile tanısı konulan hastanın; neye karşı alerjisi olduğuna dair
detaylı bir şekilde sorgulanmalı, deri testleri, kan testleri ile tanı desteklenmeli ve sorumlu alerjen tespit
edilip tedavisi planlanmalıdır.

Alerjen tespitinde kullanılan testler

1. Deri testleri

PRICK Testi
İntradermal Testi
2. Kan testleri

Alerjik Enflamasyon Parametreleri:
Eozinofil Sayısı
Eozinofil Katyonik Protein (ECP)
Alerjik Duyarlılık Parametreleri:

Total IgE Alerjen
Spesifik IgE
Alerjen Spesifik IgE
– Alerjen Spesifik IgE Karışım Tarama Testleri
– Alerjen Spesifik IgE Testleri
– Alerjen Spesifik IgE Ölçüm Metodları
3. Uyarı Testleri

Uyarı testleri alerjik hastalıkların tanısında altın standardı oluştururlar.

o Nazal provokasyon testi.
o Çift kör, plasebo kontrollü gıda uyarı testi.
o Diğer provokasyon testleri (haşere zehiri, lateks, v.s.)

Muayene sonrasında allerjiden şüphelenildiğinde en sık uygulanan tetkik deri testleridir. Ancak bu
testlerin negatif çıkması hastada alerji olmadığını göstermez. Deri testlerinde çalışılmayan bir allerjene
reaksiyon olma ihtimali veya bir allerjenin ciltten girdiğinde alerji yapmayıp solunumla girdiğinde alerji
yapıyor olma ihtimalleri vardır. Deri testleri ile hangi maddeye ne kadar alerji olduğu öğrenilebilir.

Tedavi
Alerjik Rinit tedavisinde 3 başlıkta incelenir.

1 -Allerjenden korunma
2- İlaç Tedavisi
3 -İmmünoterapi (Aşı Tedavisi)

Allerjenden korunma: Alerjenle temas olmazsa alerjide olmaz. En etkili tedavi yöntemi alerjenden
korunmadır Ancak bu genellikle mümkün değildir. Hem allerjenin tam olarak belirlenememesi, hem
birden fazla maddeye alerji olması hem de allerjen belirlense bile hastanın bu maddeden uzak
durmasının mümkün olmaması gibi faktörler tedaviyi zorlaştırır. Yazımızın ilk bölümünde en sık görülen
alerjenlerden korunma yöntemlerinden bahsedilmiştir.

İlaç tedavisi

İlaç tedavisi olarak en sık kullanılan ilaçlar antihistaminiklerdir. Bu ilaçlar alerjik reaksiyonlarda en önemli
role sahip histamini azaltarak etki ederler. Allerjene maruz kalmadan önce kullanıldığında daha
faydalıdırlar. Özellikle kaşıntı, akıntı ve hapşırma üzerine etkilidirler. Ancak hangi antihistaminiğin
hastaya daha faydalı olacağı biraz deneme yanılma yoluyla belirlenir. Hastanın uzun süreli kullanımı ile
etkisi azalmaya başlarsa başka bir antihistaminikle değiştirilmelidir. Bu ilaçların en önemli yan etkisi uyku
hali, ağız kuruluğu, çarpıntı, idrar zorluğu, göz içi basıncının artmasıdır. Ancak son kuşak
antihistaminiklerde bu yan etkiler oldukça azalmıştır. Antihistaminklerden sonra faydasının en çok

olduğuna inandığım ilaç kortikosteroidlerdir (kortizon). Bu ilaçlar ağızdan ya da kalçadan uygulandığında
etkisi daha fazladır ancak yan etkileri de daha fazladır. Bu nedenle burun spreyi olarak kullanılırlar.

Burun spreyi olarak kullanıldığında yan etkisi çok azdır ve etkinliği iyidir. Ayrıca dekonjestan denilen
burun içindeki alerjiye bağlı şişlikleri alan ilaçlar hem burun spreyleri hem de ağızdan hap olarak
kullanılmaktadır. Özellikle bu grup ilaçların burun spreyleri hastada kısa süreli iyileşme hali ortaya çıkarır.
Bu etkisi ile bağımlılık yapabilir. Bu tür burun spreylerinin uzun süre kullanımları normal burun damar
işleyişini bozarak vazomotor rinit dediğimiz burun tıkanıklığı ve akıntısı ile giden bir hastalığa neden
olabilir. ve kromolin adı verilen ve alerjik reaksiyonları önleyen ilaçlar da vardır.

İmmünoterapi (Aşı Tedavisi)

Aşı tedavisi hastalığın nedenine yönelik tedavidir. Bu tedavide amaç yavaş yavaş sağlanan temel bir
iyilik halidir. Sonuçları ilaç tedavileri gibi geçici değildir. Bu tedavi ile hem hastalığın bulguları iyileşirken
hem de astım gibi reaksiyonların gelişmesi de engellenir.Bu alerjen ekstreleri içinde hiçbir şekilde bir
başka ilaç, kortizon vb. bulunmaz.

Sadece neye alerjikseniz, o maddenin sudaki ekstresi mevcuttur. Bu madde cilt altından veya başka bir
yöntemle (dil altından veya ağızdan kullanımda) ağızdan verilerek uygulanabilir. Bu yöntemle vücudun
alerjene yanıtı düzenlenir. Bu maddeye karşı vücudun cevapsız kalması veya daha az cevap vermesi
sağlanmaya çalışılır. İlaç tedavilerinden yeterli oranda fayda görmeyen, şikayetleri yıl boyu devam eden,
ilaçları çeşitli nedenlerle kullanamayan yada ilaca bağlı yan etkilerin gözlendiği ve aşı uygulanmasına
engel bir başka sağlık sorunu olmayan hastalara uygulanır. Tedavi süresi 3 ila 5 yıl arasında
değişmektedir. Tedavi başlangıç ve idame tedavisi olmak üzere iki bölümdür.

Başlangıç tedavisi doz artım dönemi olup aşı haftalık periyotlarla uygulanır. Enjekte edilen
dozun,enjeksiyon bölgesinde veya vücudunuzda oluşturduğu tepkiye göre yeni doz belirlenir.
Enjeksiyondan sonra alerjik reaksiyonlar görülebilir. sıklıkla vücutta kızarıklık ve şişlikle karşılaşılır. Nefes
darlığı, öksürük gibi şiddetli reaksiyonlar da nadiren görülebilir. Bu reaksiyonlar genellikle enjeksiyonu
takiben 20-30 dakika içinde geliştiğinden, hastaların aşıdan sonra uygulama yapılan yerde en az 30
dakika beklemesi gereklidir. Bu tedavinin etkisi en erken 6 ayla bir yıl arasında değişen dönemde
görülür. Bunun için bu tedavi ile birlikte ilaç tedavisine devam edilmesi gerekmektedir.

Exit mobile version