Aile İçi Şİddet

Aile içi şiddet en sık karşılaşılan aile problemlerinden biridir. Fakat sanıldığı gibi şiddet sadece fiziksel açıdan anlam bulmaz. Yine sanıldığı gibi sadece erkeğin kadına uyguladığı bir tepki değildir. Şiddetin pek çok farklı çeşidi vardır. Bunlardan en bilineni olan fiziksel şiddet; dövme, tokatlama, tekmeleme ve yakma gibi davranışları içerir. İnsan varlığını son derece tehdit eden ve bıraktığı izlerin çok uzun yıllar silinemediği bu davranış şekilleri aile içindeki bireyleri birbirinden uzaklaştırmakta ve iletişimlerinin kopmasına sebep olmaktadır. En genel itibariyle fiziksel şiddete maruz kalan kişinin öncelikle kendisini şiddetten koruyabilecek bir ortamı oluşturması önerilir. Şiddet gösteren de şiddete maruz kalan da psikolojik destek almalıdır.

Şiddet türlerinden en sık karşılaşılanı ise duygusal, psikolojik şiddettir. Bu çoğu kez aile dışındaki kişilerin bilemediği bir tür olduğundan varlığı çok bilinmez. Sevgi göstermeme, aşağılama, devamlı eleştirme, kıskançlığın aşırı olduğu durumlar ve reddetme gibi eylemlerin yer aldığı bir şiddet türüdür. Eşler arasında, eşlerden birinin ya da her ikisinin çocuklara karşı, ev bireylerinin evde yaşayan bir yaşlıya karşı ya da eve temizliğe gelen bir yardımcıya karşı gösterebildiği bu şiddet türü çoğu kez insanların birbirlerine karşı kızgınlık ve öfke geliştirmelerine sebep olmakta ve kendisine yapılanın öcünü alma isteği uyandırmaktadır. Bu bireylerin giderek tahammül güçlerinin de azalmasına hizmet ettiğinden, aile içi samimiyet, paylaşım ve iletişim ağlarını giderek zayıflatmaktadır. Psikolojik şiddetin yoğunluğu ve şiddeti çoğu kez karşı tepkinin de orantısını belirlemektedir. Ailedeki bir bireyin yaşantısal sıkıntılarına bağlı olarak bir dönem çok agresifleşmiş ve diğer aile bireylerine deyim yerindeyse “çok çektirmiş” olması ama bu dönem geçtiğinde normale dönmesi daha affedilebilir bir davranış olurken, bunun karakter özelliği olarak yaşantısal düzlemde sürekli yaşanması kişilerde kalıcı izler bırakmakta ve geleceklerini etkilemektedir.

Uzm. Kl. Psk. Enise Akgül

Ailede güç denen kavramı elinde tuttuğunu iddia eden kişinin, kendince zayıf olarak nitelendirdiği diğer aile bireylerine karşı gösterdiği psikolojik şiddetin karşılığı asla boş kalmamakta, psikolojik şiddet karşısında beslenen kinin, tepki verme isteğinin, hınç alma dürtüsünün zaman içinde bir şekilde ortaya çıktığı görülmektedir. Kısasa kısas şeklinde girilen bu ilişkide kişilerin psikolojik sağlıkları hepten bozulabilmekte ve bu bir kez mazlum olmuşken sonra da öfkesinin maduru olabilmektedir. Bu yüzden çok ilişki çıkmaza girmekte ve buralarda sıkışan insanlar bunalım yaşayabilmektedirler. Şiddetin yine çok bilinmeyen, çoğu kez sadece eşler arasında bilinen çeşidi cinsel şiddettir. Zaman zaman eşlerden birinin diğerine uyguladığı psikolojik şiddetin karşılığı olarak cinsel hayattan mahrum bırakma cezası olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat cinsel şiddetin tek türü mahrum bırakma değildir. Çok daha farlı türlerde yaşanan bu ilişki türü için mutlaka profesyonel destek alınmalıdır. Çok bilinmeyen bir başka şiddet türü de ihmaldir. Özellikle çocuk ve yaşlıların maruz kaldığı bu şiddet türü bireyin ya da çocuğun ihtiyaçlarının görmezden gelinmesi, hem sosyal hem de maddi ihtiyaçlarının giderilmemesi ve ihmal edilmesi olarak göze çarpar. Son olarak bahsedeceğimiz şiddet türü ekonomik istismardır. Kadınların ve yaşlıların çok sık maruz kaldığı bir şiddet türüdür. Kişinin parasını yönetmek, şahsa ait paraya müdahale etmek, kişinin kendi malından kazanç sağlanmasına izin vermemek, sağlık, beslenme, barınma gibi temel ihtiyaçların karşılanması için var olan maddi gücün harcanmaması gibi şekillerde karşımıza çıkmaktadır.

Aile içi şiddetin yaşandığı evlerde, çocuklar anne baba arasındaki gerginliğe yol açmakla suçlanırlar; çocuk evin içinde korku duyarak dolaşır. Evdeki mutsuzluk nedeni ile çocuğun yeme, içme, bakım ve temizlik ihtiyaçları ihmal edilebilir, okul durumu takip edilmez veya çocuğun uykuları bölünür, ders çalışamaz. Çocuğun duygusal ihtiyaçları karşılanamaz; üzüntüsü, sevinci, korkusu, endişesi yetişkinler tarafından fark edilmez. Çocuğun kavgalar sırasında taraf tutması istenir; çocuğun şiddet gören kişiyi koruması, rahatlaması veya şiddet gösteren kişiyi sakinleştirmesi beklenir. Şiddet gösteren ebeveyn sık sık çocuğa kendisinin ne kadar haklı olduğunu anlatmaya çalışır ve çocuğun kafası karışır. Çocuk şiddet anında annesini ve kardeşlerini korumaya çalışır. Çocuk aşağılamaları, hakaretleri duymak ve dayak, tekme, tokata seyirci olmak veya bunları kendisi yaşamak zorunda kalır.

Şiddetin genel etkileri endişe nöbetlerinden öfke patlamalarına, çekingenlikten depresyona, ağlama krizlerinden çeşitli korkulara kadar pek çok alanda kişinin hayatında görülür. Yazımızın başında da vurgulandığı gibi şiddetin etkisi, yaşandığı süreye, yoğunluğa ve şiddete maruz kalan kişinin yaşı ile doğrudan ilgilidir. Aile içindeki şiddetin, aile içinde ve aile çevresinde nasıl yorumlandığı da şiddetin etkisini doğrudan etkileyen bir etkendir. Bazı sosyo-kültürel-ekonomik çevrelerde şiddet çok da sıradan herkesin karşılaşabileceği bir durum olarak tanımlanmakta ve kişinin etkilenme oranı bu yorum ile korunmaya çalışılmaktadır. Fakat her durumda, yıllar sonra en ufak bir hatırlatıcı ile karşılaşıldığında, o bireylere karşılaşıldığında hatıralar canlanmakta ve bireydeki etkisi apaçık gözlenebilmektedir. Şiddet gösterenin bu davranışını nasıl değiştireceği ile ilgili, şiddet görenin de bu durumdan kendisini nasıl koruyabileceği ve bireyselliğinde kendini nasıl kalkındırabileceğine yönelik profesyonel yardım alması önerilir. Şiddetin nedenleri, tetikleyicileri, engelleyicileri ve etkilerinin azaltılması yönünde yapılan çalışmaların bireyin yaşam kalitesini direkt etkilediği görülmektedir. Bu alanda yapılan yeni kanuni düzenlemelerden bireyin haberdar olmasının kişinin haklarını ve kendini nasıl koruyabileceği ile ilgili bilgi sahibi olmasının ve sosyal kurumlardan bu alanda yardım almasının da önemi apaçıktır. Şiddetsiz yarınlara…   

Exit mobile version