Açlık mı duygusal yeme bozukluğu mu?

Klinik Psikolog Melike Güray konu hakkında bilgiler verdi.

Duygusal yeme konusundaki deneyiminizden yola çıkarak, bu alandaki yaygın tetikleyicileri açıklayabilir misiniz?

Duygular, insan olarak yaptığımız hemen her şey ile bağlantılıdır. Dolayısıyla, yemek yemekle de duygusal bir bağlantınız olmaması mümkün değil. Ancak, duygusal sağlığınız kilonuzu ve beslenme alışkanlıklarınızı olumsuz yönde etkiliyorsa, bununla mücadele etmeniz gerekebilir. Burada, hem duygusal hem de çevresel tetikleyicilerden bahsedebiliriz.

Örneğin; iş hayatında yaşanan kaygılar, ilişkideki sorunlar, maddi kaygılar, depresyon, yalnızlık hissi gibi durumlar, kişinin ruh halini geçici olarak iyileştirmek için yeme yönelmesi ile sonuçlanabilir ve bu duygusal yeme bozukluğunu tetikleyebilir. Bazen öfke, suçluluk duygusu, olumsuz benlik algılar veya travma öyküleri de acıyla başa çıkmak için tıkınırcasına yemeye yönlendirebilir.

Duygusal tetikleyicilerin yanı sıra; şekerli ve kalorisi yüksek gıdalara kolay erişim, televizyondaki yemek reklamları, sosyal medyada gördüğümüz yemek videoları da yine yemekle ilgili istek uyandırabilir ve kişiyi sorunlarla baş etmek için duygusal yemeye itebilir.

Duygusal yeme konusunda bireylerin sağlıklı baş etme becerilerini geliştirmeleri için neler önerirsiniz?

Duygusal yeme bozukluğunun üstesinden gelmek herkes için farklı bir yöntem gerekebilir. Bu mücadele, çoğu zaman zorlayıcıdır çünkü hastalar kaçınmakta oldukları bazı rahatsız edici duygular ile yüzleşir. Ayrıca, yemeğe olan bağımlılık yerine farklı başa çıkma mekanizmaları geliştirmeleri gerektiğinden, bu değişim başlarda oldukça zorlayıcı olabilir. Ancak, uzun vadedeki faydaların başlangıçtaki zorluklardan çok daha önemli olduğu unutulmamalıdır.

Burada amaç, hangi gıdaları nasıl ve ne zaman yiyeceğiniz konusunda bilinçli kararlar vermeyi öğrenmektir. Doğru bir başlangıç yapmak için tükettiğiniz yiyeceklere tüm dikkatinizi vererek bilinçli yeme pratiği yapabilirsiniz. Dikkat dağıtıcıları sınırlandırarak odağınızı yemeğin tadına, kokusuna, dokusuna, lezzetine verin. Bu, duygusal yeme olasılığını azaltmaya yardımcı olacaktır.

Duygusal yeme ile ilgili önemli konulardan biri de tetikleyicilerdir. Gün içinde hangi duygu durumların ya da olayların sizi duygusal yemeye ittiğini gözlemlemek için bir günlük tutabilirsiniz. Nelerden teselli alıyorsunuz? Tetikleyicileri tanımak, duygusal yeme ataklarını daha iyi yönetmenizi sağlayabilir.

Yürüttüğünüz çalışmalarda, duygusal yeme ile baş etmekte en etkili terapi yöntemleri nelerdir?

Uzmanlar olarak, bu noktada hastalara önereceğimiz terapi yöntemi; hastanın fiziksel, psikolojik ve duygusal faktörlerini ele alan kapsamlı bir yaklaşım gerektirir. Kişiye özel bir tedavi planı, genel olarak tıbbi, beslenme ve psikolojik yardımların bir kombinasyonunu içerir.

Bir beslenme uzmanı ile yapılandırılmış beslenme planları, doğru ve dengeli beslenme eğitimleri, yiyeceklerle sağlıklı bir ilişki kurmayı amaçlayan beslenme terapileri de bu noktada yardımcı olabilir.

Psikolojik olarak; bilişsel davranışçı terapi, diyalektik davranış terapisi ve aile temelli terapileri devreye sokmak, yeme bozukluğu ile ilgili duygu, düşünce ve davranışları ele almak için yaygın olarak kullandığımız yöntemlerdir. Farkındalık ve yoga gibi terapötik yöntemler de duygusal yeme bozukluğunda iyileşme sürecini destekleyebilir.

Duygusal yeme söz konusu olduğunda tedavide diyetisyenlerin ve diğer uzmanların desteği tedavi boyunca çok önemlidir. Uzun vadeli başarı, genellikle güçlü bir destek ağı, devam eden terapiler ve nüksetmeyi önlemek için dikkatli bir takip gerektirir. Multidisipliner bir yaklaşım, hastaların hem yiyecekler hem de kendileri ile daha sağlıklı bir ilişki kurmalarını desteklemek konusunda hayati bir öneme sahiptir.

Duygusal yeme konusunda bireylerin duygusal bağlantılarını anlamalarına nasıl yardımcı oluyorsunuz?

Fiziksel açlık ve duygusal yeme arasındaki farkı anlamak, neden belirli yiyecek tercihleri yaptığımızı daha iyi anlamamıza ve bu tercihlere yol açan tetikleyiciler üzerinde bir kontrol mekanizması geliştirmemize yardımcı olabilir. Her açlığınızın fiziksel olmadığının farkındaysanız, bu konuda yapabileceğiniz bazı şeyler var.

O yoğun açlık hissini hissettiğinizde, 5 dakika boyunca yemeyi ertelemeyi deneyin. Kendinize, o yemeği yemeyeceğinizi söylemeyin. Bu, yeme isteğinizi daha çok arttırabilir. Onun yerine kendinize, mutfağa gitmeden önce 5 dakika bekleyeceğinizi söyleyin. Derin nefesler alın ve büyük bir bardak su için.

Tam o anda hangi duyguları hissediyorsunuz? Stresliyseniz, eskiden stresi kontrol altına almak için neler yaptığınızı düşünün. Dışarıda yürüyüşe çıkmayı, 10 dakikalık bir meditasyon seansı yapmayı veya günlüğünüze hisleriniz hakkında yazmayı deneyebilirsiniz.

Duygusal yeme konusundaki farkındalığı artırmak ve stigmatizasyonla mücadele etmek için toplumun rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

İnsan, sosyal bir varlıktır ve toplum, insanların iyileşmek için ihtiyaç duyduğu desteği bulduğunda yeme bozukluğunun tedavisinin ayrılmaz bir parçasıdır. Yaşadığınız zorlukları ve mücadeleleri anlayan insanlarla çevrili olmak; hem yalnızlık duygusuyla baş etmenize hem de ruh sağlığınızı iyileştirerek yeme bozukluğunun üstesinden daha rahat gelmenize yardımcı olabilir. Toplumun rolü ve önemi saymakla bitmese de; bir amaç duygusu sağlaması, destek alma konusunda orada olması, bir aidiyet hissi sağlaması ve izolasyonu azaltması nedeniyle birçok hastalığın tedavisinde çok önemlidir.

Destekleyici bir çevre, iyileşmeye karar vermiş bir hastaya bir amaç duygusu sağlayabilir. Stresli, kaygılı, öfkeli anlarda yemek yiyen biri, özellikle de yanında güvenebileceği insanlar olmadığında bu davranışını daha yaygın hale getirecek ve belki de mücadelesinde kendini yalnız hissedecektir. Dolayısıyla, çevre desteği yeme bozukluğunun tedavisinde yadsınamaz bir faydaya sahiptir. Bazen içini dökmek, bazen de bu davranıştan kaçınmak için aile ve çevrenin yardımları göz ardı edilmemelidir.

Exit mobile version