Kanser & Onkoloji

Kanser tedavisinde doğurganlık nasıl korunur?

Yakın zamana kadar doğurganlığın korunması ütopik bir kavram olarak görülürken son yıllarda hızla gelişen teknoloji ile güncel klinik uygulamalar arasında yerini aldı. İleri yaş, kanser tedavisi planlanan, bağışıklık sistemi (otoimmün) hastalıkları olan kadınlarda doğurganlığın korunması gerekebileceğini söyleyen Liv Hospital Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Kemal Atasayan etkili tedavi yönntemlerinden bahsetti.

Doğurganlığın korunması nedir?

Hastaların gelecekteki üreme şanslarını korumalarına yardımcı olmak amacıyla yapılan tıbbi uygulamalardır. 

Hangi durumlarda doğurganlığın korunması gerekebilir?

Yaş en önemli faktörlerden biridir: Çünkü birçok kadın kariyeri nedeniyle ya da doğru eşle tanışmadığı için doğum yapmayı erteler. Her kadının doğduğunda yumurtalıklarında yaklaşık 1-2 milyon oosit (yumurta) bulunur ve yaşla beraber azalarak ergenlik çağında yaklaşık 400.000’e kadar düşer. Doğurganlık 37 yaşından sonra keskin bir şekilde azalır ve özellikle 40 yaş ve üzerinde gebe kalmak önemli ölçüde zorlaşır çünkü yumurtaların hem sayısı hem de kalitesi düşer. Bu nedenle kadınlar ileride kullanmak üzere yumurtalarını dondurabilir.

Kanser üreme organlarını etkileyebilir veya yumurtalıklardaki hasar kemoterapi veya radyoterapinin türü ve dozundan kaynaklanabilir. Günümüzde kanser için geliştirilen etkili tedavi protokolleri göz önüne alındığında, hastaların çoğunluğu hastalıklarından kurtulabilmekte ve bu da gelecekteki doğurganlık seçeneklerini kemo veya radyoterapinin potansiyel zararlı etkisinden korumayı çok önemli hale getirmektedir.

Doğurganlığın azalmasına neden olabilecek en önemli risk faktörleri:

  • Kemoterapi: Üreme organları, özellikle yumurtalıklar, kemoterapi gibi tedavilere karşı son derece hassastır. Bazı ilaçlar yumurtalık veya testis hasarına neden olabilir. Bu ilaçlar kanser hücrelerini öldürmenin yanı sıra yumurta ve sperm hücrelerini de öldürebilir.
  • Radyoterapi: Bu tedavide kanser hücrelerinin DNA’sına zarar vermek için yüksek enerjili X-ışınları, gama ışınları ve/veya yüklü parçacıklar kullanılır. Radyasyon bölgesi üreme organlarına yakınsa doğurganlığı etkileyebilir. Kemik iliği nakli hazırlığı için tüm vücut ışınlaması da doğurganlığı etkiler.
  • Cerrahi tedavi: Üreme organlarının cerrahi olarak çıkarılması, oositleri ve embriyoları kriyoprezerve etmedikçe bir kadının hamile kalmasını zorlaştırabilir veya imkansız hale getirebilir. Kanser nedeniyle yumurtalıkları alınanacak veya başka bir patolojiye bağlı yumurtalık cerrahisi yapılması planlanan bir kadın, gelecekte çocuk sahibi olma şansını korumak için ameliyattan ve tedaviden önce yumurtalarını dondurmalıdır.
  • Geç yaşlarda çocuk doğurma isteği: Değişen yaşam koşullarına bağlı artık aile kurma yaşı ilerlemekte ve ilk doğumların 35 yaşından sonra gerçekleşmesi giderek yaygınlaşmaktadır. Bir kadının doğurganlığı her geçen yıl azaldığı için, birçok kişi 30’lu ve 40’lı yaşlarının sonlarında aile kurabilecekleri umuduyla doğurganlığın korunmasını düşünmektedir.
  • Otoimmün hastalıklar: Romatoid artrit gibi bazı otoimmün hastalıklar bir kadının veya erkeğin doğurganlığına zarar verebilir.

Doğurganlığın korunması için ne zaman doktora başvurmak gerekir? 

Doğurganlığını tamamlamamış hastalar risk faktörlerinden herhangi birine sahip olduğunda en kısa zamanda  konunun uzmanıyla görüşmelidir. Bu hem erkekler hem de kadınlar için geçerlidir. Doğurganlık tedavileri zaman ve planlama gerektirir ve tedavinin diğer tıbbi ekiplerle koordine edilmesi gerekebilir.

Doğurganlığı korumak için ne tür tedaviler kullanılır?

  • Embriyo kriyoprezervasyonu (Embriyo dondurma): Bu prosedürle hasta, yumurtalıkların birden fazla yumurta geliştirmesi için uyarılması, bunların toplanması ve ardından embriyo oluşturmak için sperm hücreleriyle birleştirilmesiyle başlayan bir in-vitro fertilizasyon döngüsünden geçer. Embriyolar daha sonra kriyoprezervasyon sırasında buz kristallerinin zarar görmesini önlemek için kriyoprotektan maddelerle muamele edilir ve ileride kullanılmak üzere muhafaza edilir.
  • Oosit kriyoprezervasyonu (Yumurta dondurma): Bu prosedür için, hastalar birden fazla yumurta geliştirmek için yumurtalık stimülasyonuna tabi tutulur ve bu yumurtalar toplandıktan sonra dondurularak saklanır. 
  • Yumurtalık dokusu kriyoprezervasyonu: Bazı kanser türleri nedeniyle acil tedaviye ihtiyaç duyan ve hiç bekleyecek zamanı olmayan hastalarda tek seçenek yumurtalık dokusunu dondurmaktır. Bu yöntemle yumurtaların bulunduğu yumurtalık kortikal dokusunu çıkarılır ve bu doku daha sonra hastanın ihtiyacı olana kadar dondurulabilir.
  • Sperm kriyoprezervasyonu (Sperm dondurma): Yumurta ve embriyolara benzer bir işlemle spermler de dondurularak saklanabilir. Sperm daha sonra hasta babalık için hazır olunca kullanılır.

Ülkemizde de doğurganlığın korunması amacıyla üreme hücre ve dokularının saklanmasının yasal prosedürleri yönetmelikle belirlenmiştir. Buna göre kemoterapi ve radyoterapi gibi üreme hücrelerine zarar veren tedaviler öncesinde, üreme fonksiyonlarının kaybedilmesine yol açacak olan ameliyatlar (Yumurtalıkların alınması gibi) öncesinde ve düşük over rezervi olup henüz doğurmamış veya aile öyküsünde erken menopoz hikayesi olanlarda bu prosedürler uygulanabilir.

Sağlık haberlerine hızlıca ulaşabilmek hem de destek olmak için Google News'te Sağlık News'e abone olun. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir