Yaşamı Tehdit eden Akciğer Hipertansiyonuna dikkat!
Pek çok kardiyolojik muayenede önem taşıyan pulmoner hipertansiyon (PAH) ya da (PH), hayati risk oluşturabilen bir hastalık olarak biliniyor. Her yaştan insanı etkileyebilecek bir hastalık olan pulmoner hipertansiyon, hastaların günlük aktivitelerini yerine getirememesine yol açıyor. Sık sık nefes darlığı, çarpıntı ve yorgunluk gibi şikayetlere yol açan bu hastalık, dikkatli bir yaşam ve düzenli takipler ile kontrol altına alınabiliyor. Memorial Şişli Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Cegerğun Polat, pulmoner hipertansiyon hakkında bilgi verdi.
Pulmoner hipertansiyon yani akciğer hipertansiyonu, vücutta dolaşan kanı oksijenlenmek üzere kalpten akciğerlere getiren damarlardaki kan basıncının artmasıdır. Kalp, akciğer hastalıkları nedenlerine bağlı olmakla beraber romatizmal hastalıkların seyri sırasında da ortaya çıkabilmektedir. Akciğer tansiyonu kalıtsal zeminde çok nadir görülen bir hastalıktır. Ancak genelde hastalara çok geç tanı konulduğu için çok ileri evrelerde yakalanabilmektedir. Pulmoner hipertansiyon ile birlikte pulmoner arterlerin duvarları kalınlaşır, sertleşir ve kanın geçmesine izin verilmez. Azalan kan akışı kalbin sağ tarafındaki atardamarlardaki kanın pompalanmasını zorlaştırır ve bu durum kalp yetmezliğine neden olur. Her yaştan insanı etkileyebilecek nadir bir durum olsa da farklı bir kalp ile akciğer hastalığı olan kişilerde daha sık görülür.
Hastalar günlük aktivitelerini yapamayabilir
Akciğer tansiyonu yüksek olan hastalardaki en önemli belirti nefes darlığı ve çarpıntıdır. Hastalar genellikle eski kondüsyonlarını yerine getiremediklerini ifade ederler. Pulmoner hipertansiyon pek çok belirtiyle kendisini gösterebilir. Bu belirtiler şöyle sıralanabilir:
– Nefes darlığı ve yorgunluk
– Baş dönmesi ve baygınlık
– Anjina (Göğüs ağrısı) ve çarpıntı
– Ayak bileklerinde, bacaklarda, karında şişlik ve ödem
– Günlük rutin aktiviteleri yerine getirmekte zorlanma
– Öksürük
– Halsizlik, hızlı yorulma
– Dudaklarda ve ciltte mavimsi renk
Semptomlar efor sırasında kötüleşebilir ve bunu etkileyebilir. Kardiyolojik kontrollerde pulmoner hipertansiyon açısından da değerlendirme yapılmalıdır. Belirtiler, hem kalple hem de akciğerle ilgili olduğu için bu tür şikayetleri olan hastaların kardiyoloji uzmanı ve göğüs hastalıkları uzmanı tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. Pulmoner hipertansiyon, 30 ila 60 yaşları arasındaki kişilerde daha sık teşhis edilir. Yaşlanmak, pulmoner arteriyel hipertansiyon (PAH) geliştirme riskini artırabilir. Ancak, idiyopatik PAH genç erişkinlerde daha sık görülür.
Uyku apnesine dikkat!
Pulmoner hipertansiyonun pek çok nedeni olabilmektedir. Örneğin akciğer hastalıkları, kronik bronşit, astım, KOAH gibi sorunlar nedeniyle pulmoner hipertansiyon gelişebilir. Uyku apnesi nedeniyle de pulmoner hipertansiyon gelişebilir. Bu hastalarda uykuda solunum durabildiği için oksijenlenme bozulur. Bu durum tedavi edilmezse pulmoner hipertansiyon oluşabilir. Bu durum kalp hastalıklarını da beraberinde getirebilir. Ayrıca kalp hastalıkları, mitral darlık, kalp kası hastalıkları da pulmoner hipertansiyon nedeni olabilmektedir. Romatoid artrit, pulmoner emboli gibi sorunlar da pulmoner hipertansiyon sebebidir. Pulmoner hipertansiyon, sağ taraflı kalp büyümesi ve kalp yetmezliğiyle birlikte; aritmi, akciğerlerde kanama, kan pıhtıları gibi riskli durumlara sebebiyet verebilir. Pulmoner hipertansiyon için mutlaka rutin kardiyolojik muayeneler yaptırılmalıdır.
Gebelik açısından riskli bir hastalık
Pulmoner hipertansiyon hastalarında gebelik çok risklidir. Ayrıca tedavide kullanılan ilaçlar da bebek için tehlikelidir. Genellikle bu durumda gebelik önerilmez. Çünkü doğum esnasında annenin hayati riski yüksektir. Bu hastalığın bebeğe geçme riski de bulunmaktadır.
İlaç tedavisi öneriliyor
Akciğer hipertansiyonu tanısı alan hastaların yaşına ve altta yatan sebeplere göre tedaviler şekillenir. Anjiyografi sonrasında hastaların tanısı netleşir. Netleştikten sonra pulmoner hipertansiyon tedavi yöntemlerine geçilir. Bu hastalıkta ilaç tedavisi seçenekleri vardır. Bu ilaçlar hekimlerce raporlanır. Hastalar 3 ayda bir hekim kontrollerine gelmelidir. Eğer tek bir ilaç yeterli gelmezse, hastanın durumuna göre ikinci ya da üçüncü ilaç durumuna geçilebilir.