Dijital teknolojiler diyabete savaş açtı!
Gelişen teknoloji, diyabet hastalarının yaşamını giderek kolaylaştırıyor. Anadolu Sağlık Merkezi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. İlhan Tarkun, diyabet tedavisinde dijital teknolojilerden söz ediyor.
21. yüzyılda diyabet, toplumda en hızlı artan kronik hastalıklardan biri. Geçtiğimiz 20-30 yıl içinde dünyada diyabetten muzdarip hasta sayısı 2 kattan fazla artmış durumda. Bugün dünyada halen her 11 yetişkinden biri diyabetli. Rakamlara göre ise dünyada 350 milyon diyabet hastası olduğu hesaplanıyor. Ne yazık ki ülkemiz de, diyabetteki bu hızlı artıştan kaçabilmiş değil. Türkiye’de diyabet görülme sıklığı son 10 yılda yaklaşık 2 kat arttı. Ve bu artışla, dünyada diyabetin en sık görüldüğü ülkelerden biriyiz.
Bilindiği üzere diyabetlilerin %90’ı Tip 2 diyabet hastası ve bunun gelişmesinde kuşkusuz genetik yatkınlık önemlidir. Ancak silahı dolduran faktör genetik olsa bile, tetiği çeken mekanizma diyet ve sağlıksız yaşam tarzıdır. Şişmanlık ile hareketsiz yaşam tarzının ülkemiz ve dünyada hızlı artışının faturası olarak, diyabet bir kartopu misali gittikçe büyüyor. Dijital çağa geçişle birlikte hareketsiz yaşam ve sağlıksız beslenme daha da artmış durumda. Gençler ve çocuklar artık sokak oyunları ve spor yerine, vakitlerini bilgisayar veya cep telefonları ile oyun oynayarak geçiriyor. Erişkinler arasında da televizyon ve bilgisayar başında, hareketsiz ve sağlıksız atıştırmalar ile geçirilen zaman artıyor. Diyabetin görülme sıklığının artışı açısından dijital çağın bunlar gibi olumsuz yansımalarından yakınsak da, diyabetin takip ve tedavi kısmında yaşanan teknolojik gelişmeleri görmezden gelmek de mümkün değil. Çünkü yepyeni, diyabet tedavisinde adeta çığır açan teknolojik gelişmeler var. Yazımızda, tüm bu yeni gelişmeler hakkındaki ayrıntıları, Anadolu Sağlık Merkezi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. İlhan Tarkun paylaşıyor…
Diyabetik bireylerde kan şekerinin düzenlenmesi ve tedavi etkinliğinin değerlendirilmesinde, kendi kendine kan şekeri takibi son derece önemlidir. Bu ölçümlerin sıklığı, diyabet tipine ve hastanın özelliğine göre değişiyor. Bazı hastalarda haftada 1-2 kez ölçüm yeterli olurken bazı hastalar günde 7-8 ölçüme ihtiyaç duyabiliyor. Ancak her defasında parmak delinmesinin neden olduğu acı, korku ve sosyal fobi gibi bazı etkenler, hastalarda kan şekeri ölçüm sıklığını azaltan ve dolayısıyla tedaviyi başarısız kılabilen önemli unsurlar haline geliyor.
Sürekli glukoz monitorizasyonu
Her 5 dakikada bir kan şekerinizi ölçmek onun işi
Günümüzde sürekli glukoz monitorizasyon (SGM) sistemleri ile kan şekerinin 24 saat boyunca izlemi mümkün. Bu sistem sayesinde kan şekeri ayarı çok daha iyi yapılabiliyor; hasta, diyet ve yaşam tarzıyla ilişkili yanlışları kolaylıkla fark edebiliyor, çok daha etkin ve hızlı bir biçimde tedavi değişiklikleri de mümkün olabiliyor. Türkiye’de de mevcut olan bu sistemde, cilt üzerine yerleştirilen bir düğme büyüklüğünde aparat, 14 gün süreyle kalıyor ve her 5 dakikada bir kesintisiz kan şekeri ölçümü yapabiliyor. Üzerine yaklaştırılan özel bir cihaz ile ya da cep telefonuna yüklenen bir programla anlık kan şekeri düzeyi öğrenilebiliyor. Cihazın gün boyu 5 dakika arayla yaptığı ölçümler saklanıp daha sonra ölçüm değerleri de günlük, haftalık ya da gece-gündüz istatistikleri gibi farklı biçimlerde dökümante edilebiliyor. Bunun dışında cilt altına yerleştirilen ve 6 ay boyunca ölçüm yapabilen sistemler de geliştirilmiştir.
Cilt altı pompalar
Bırakın insülin ihtiyacınızı o düşünsün!
Günümüzde Tip 1 diyabet için tek ve en etkili, tip 2 diyabet için de zaman zaman gerekli olan tedavi şekillerinden biri insülin tedavisidir. İnsülin genellikle cilt altına enjekte ediliyor. İnsülin vermenin diğer bir yolu ise, sürekli insülin salınımını sağlayan cilt altı pompalardır. Cilt altına yerleştirilen bir katater ve gelişen teknolojiyle bir kibrit kutusu kadar küçültülen pompa sisteminden oluşuyor. Hastanın günlük ihtiyaçları ve yediği öğün miktarına göre insülin dozunu ayarlamak mümkün. Pompa kullanımının birçok hastada kan şekeri ayarını düzelttiğine dair çok sayıda çalışma mevcut. Pompa sistemlerinde önemli bir gelişme de yeni nesil kablosuz pompalardır.
Bir diğer güzel gelişme de şu; günümüzde pompa sistemleri glukoz ölçüm sistemleri ile birleştirilmiş durumda. İki sistem bluetooth aracılığıyla haberleşebiliyor. Böylece sensör, kan şekerinde ani düşme hissettiğinde bunu pompaya bildiriyor ve insülin verilmesi kesilerek hasta uyarılıyor. Türkiye’de de mevcut olan bu sistemlerle diyabetli hastaların en önemli korkusu olan hipoglisemi (düşük kan şekeri) büyük oranda engellenmiş oluyor. Ayrıca sistem, kan şekeri yükselme eğilimine girdiğinde de hastayı veya arzu edilirse hasta yakınını, hatta doktoru uyarabiliyor.
Mobil uygulamalar
Günümüzde cep telefonu ve tabletlere indirilen çeşitli mobil uygulamalar da diyabeti alt etmek için kullanılıyor. Örneğin bu uygulamalarla;
- Diyabet eğitimi veriliyor
- Egzersiz teşvik ediliyor (fiziksel aktivite programları)
- Öğünlerdeki karbonhidrat miktarları hesaplanıp buna uygun insülin dozları önerilebiliyor
- İlaç veya insülin uygulama zamanları hatırlatılabiliyor.
- Kan şekeri düzeyleri ve grafikleri tutularak sağlık çalışanlarıyla paylaşılabiliyor.
Tüm bunların yanı sıra kök hücre çalışmaları, adacık nakillerinde insülin üreten hücrelerin bağışıklık sisteminden korunması, çeşitli hücrelerin insülin üreten hücrelere dönüştürülmesi ve bunların korunması gibi pek çok umut vaat eden çalışmalarda da teknoloji yoğun biçimde kullanılıyor. Yaşanan bütün bu baş döndürücü gelişmeler bize şunu gösteriyor; aslında çok da uzak olmayan bir gelecekte, yenilikçi teknolojiler sayesinde diyabet tedavisi bambaşka bir noktaya evrilecek.
“Yapay Pankreaslara” Az Kaldı
Diyabeti alt eden zeki bir pankreasa ne dersiniz?
Diyabet tedavilerindeki teknolojik gelişimin gelebileceği son nokta “yapay pankreas.” Büyük gelişme sağlanan ancak henüz uygulamaya girmemiş olan bu sistemde, hastanın hiçbir müdahalesi olmadan, glukoz ölçen sistem ile pompa, yapay zeka ve bir algoritma kullanarak hastanın ihtiyacı olan insülin dozlarını otomatik olarak hesaplayabilecek. Düşünsenize, bu sayede hastanın hiçbir müdahalesi (kan alıp kan şekerini ölçme, iğne batırıp insülin verme gibi) olmaksızın kan şekeri düzeyleri normal seviyede tutulabilecek. Bu sistemlerde çok kısa etkili insülin ve yine kan şekeri ayarlanmasında rolü olan glukagon hormonunun da kullanılması konusunda çalışmalar devam ediyor. Diyabet tedavisinde çığır açabilecek bu teknolojik gelişmenin yakın gelecekte kullanıma girmesi bekleniyor.