Sinek ve Böcek Sokmaları Enfeksiyonlara Yol Açabilir
Yaz aylarında sıkça görülen sorunların başında sinek ve böcek sokmaları geliyor. Kaşıntı ve alerjik reaksiyonların yanı sıra sinek ve böceklerin taşıdığı mikroplar nedeniyle farklı enfeksiyonlara neden olabileceğinin altını çizen İç hastalıkları Uzmanı Dr. Ferhat Çetin, ısırık alanında ağrı, kanama, büyük şişlikler, ateş yükselmesi, baş ağrısı, deride döküntüler, bilinç değişiklikleri gibi belirtiler varsa mutlaka bir hastaneye başvurulması gerektiğini söylüyor.
Yaz günlerinde vaktimizi açık alanlarda geçirmekten hepimiz keyif alıyoruz. Ancak bahçede dolaşırken, spor yaparken, akşam saatlerinde sevdiklerimizle balkonda, terasta otururken genellikle kendini kaşıntıyla belli eden sinek ve böcek sokmaları bu keyfi kaçırabiliyor. Ülkemizde kimi sadece bizim coğrafyamıza has, kimi ise dünya çapında yaygın birçok böcek ve sinek türünün bulunduğunu hatırlatan uzmanlarından İç hastalıkları Uzmanı Dr. Ferhat Çetin, yaz aylarındaki sıcak iklimin bu canlıların yaşam döngüsünde üreme ve yayılma dönemini beraberinde getirdiğini, bu nedenle sinek ve böcek sokmalarının bu dönemde daha sık görüldüğünün altını çiziyor.
Koyu renk elbiseler giymek sivrisinek tarafından ısırılma riskini artırıyor
Uzm. Dr. Ferhat Çetin, bilimsel açıdan kesin olarak kanıtlanmasa da yapılan gözlemlerde, özellikle açık ten renkli kişilerin, gebelerin ve 0 kan grubu olanların böcekler tarafından daha sık ısırıldığın saptandığını ifade ediyor. Ayrıca aşırı terleyen kişilerde, egzersiz sonrası saatlerde, aşırı kilo veya obezite varlığında ve kanda yüksek ürik asit, laktik asit, amonyak ve alkol bulunan durumlarda da kişilere böceklerin daha çok ilgi gösterdiğinin bilindiğini belirten Çetin, sivrisineklerin sıcağa hassasiyetleri nedeniyle koyu renk elbise giymenin ısırılma riskini artırdığının altını çiziyor.
Sivrisinekler başta olmak üzere birçok böcek türünün insana bulaşması durumunda hastalık yapan virüs ve mikroplar taşıyabildiğini anlatan Uzm. Dr. Çetin, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Örneğin sivrisinekle sıtma, zika ateşi, dang humması gibi hastalıklar bulaşabiliyor. Ayrıca böcek sokması sonucu açılan deriden kapılacak ikincil enfeksiyonlar da olabilir. Kaşıma gibi travmalar ya da zamanında müdahale edilmeyerek kirli bırakılan yaralar, selülit, fronkulit, cilt altı apsesi, erizipel, yılancık, flebit gibi isimlerle anılan cilt enfeksiyonlarına yol açabiliyor.
Keneyi kendiniz çıkarmaya çalışmayın
Yaz aylarıyla birlikte kene vakalarında da artış yaşanıyor. Kenenin uzun süredir bu topraklarda var olduğunu hatırlatan Uzm. Dr. Çetin, kötü ününü ise salyasında taşıdığı çeşitli mikroplara bağlı oluşan, kırım kongo kanamalı ateşi, tularemi, lyme hastalığı, kayalık dağlar ateşli humması, babesiozis, ehrlichiozis gibi isimleri çok havalı bir grup hastalığın medyada yer bulmasına borçlu olduğunu söylüyor. Bu hastalıkların direkt kene kaynaklı bir zehirlenme değil, kenenin taşıdığı çeşitli mikrop ve virüslere bağlı oluşan sistemik hastalıklar olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Çetin, keneye karşı alınması gereken önlemleri ise şöyle anlatıyor: “Öncelikle alınması gereken temel önlem uzun konçlu çorap ve uzun pantolon giyilmesi, kene üzerinde etkin olan böcek kovucu spreyler kullanılması olacaktır. Bu geziler sonrası eve dönüldüğünde, aile bireyleri karşılıklı olarak birbirlerini gözle muayene etmeli, özellikle sırt, koltuk altı, bacak arası gibi kişinin kendi görmekte zorlanacağı bölgeler kontrol edilmelidir. Kafası cilt içine gömülü olarak duran her böcek, aksi ispat edilene kadar kene kabul edilmelidir. Kene ısırması durumunda altın kural, hastaneye başvurmak olmalıdır. Baş kısmındaki anatomik özellik nedeniyle, keneyi bilinçsizce çıkarmaya çalışırken cilt altında bazı parçalarının kalması ihtimali vardır. Oysaki kene çıkarma konusunda deneyimli bir sağlık personeli tarafından bu işlem kolay ve ağrısız bir şekilde saniyeler içinde yapılır. Kene ısırığı sonrası kan sayımı ile takip yapılarak, bu etkenlere bağlı erken bulgulardan olan kan hücre bozuklukları saptanabilir. Isırık sonrası ateş yükselmesi, baş ağrısı, deride döküntüler, bilinç değişiklikleri gibi bulgular açısından da kişi sıkı takip edilmelidir.”
Böceğin ısırdığı alanı ve vücuttaki değişiklikleri mutlaka inceleyin Uzm. Dr. Çetin, zehirli böcekler denildiğinde akla televizyonda gördüğümüz Amazon havzası ya da Güneydoğu Asya bataklıkları gelse de ülkemizde nadir de olsa uzuv kaybı ve hatta ölümle sonuçlanabilecek ağır tablolara yol açan zehirli böcek türlerinin bulunduğunu hatırlatıyor. Çetin, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Kendinden zehirli olan Ege bölgesindeki sarı akrep, Güneydoğu Anadolu’da bulunan kara akrep, İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da rastlanan karadul ve keşiş örümcekleri haricinde ülkemizdeki böcek sokmalarında genel olarak zehirlenme görülmez. Asıl problem alerjik yanıtlara bağlı şikayetler ve yara yerinde oluşabilecek ikincil enfeksiyonlardır. Bir örümcek ya da akrebin zehirli olup olmadığını anlamaya çalışmak yerine ısırık alanında ve vücutta meydana gelen değişiklikleri incelemek daha önemlidir. Isırık alanında, böceğin türü ne olursa olsun hafif bir ağrı, kızarıklık, kaşıntı ve mercimek büyüklüğünü geçmeyen bir şişlik olabilir. Eğer bu bulgular abartılı şekilde artıyorsa; dayanılmaz ağrı, mora doğru kayan koyu kırmızı renk değişikliği, ısırık alanında durdurulamayan kanama, bozuk para boyutundan büyük şişlik gibi bulgular varsa en yakın sağlık kuruluşuna başvurmak gerekir. Isırık sonrası ateş yükselmesi, çarpıntı, baygınlık hissi yapacak tansiyon düşüklüğü, gözde kararma, görme güçlüğü, başka yerden ısırılmaya rağmen dudak ve göz altlarında şişme olması, baş ağrısı, çift görme gibi nörolojik şikayetler, her türden solunum sıkıntısı ve nefes darlığı da hastaneye başvurmak için alarm bulgulardır.”