Aşı Karşıtı Düşünceler Çürütülmüştür
“Aşı karşıtlığı; toplum bağışıklığının aksamasında ve buna bağlı aşıyla korunabilen hastalık ve salgınların oluşmasındaki en büyük tehditlerden biridir. Bundan dolayı aşı karşıtlığı ve aşı reddi sorunu; kötü sonuçlarla karşılaşmadan önce, ciddiyet ile ele alınması gereken bir konudur” diyen İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Serkan Atıcı, aşı karşıtlığı konusunda bilgiler verdi.
Çocukluk yaş grubunun en önemli sağlık sorunlarından bir tanesi de, çoğu bulaşıcı olan enfeksiyon hastalıklarıdır. Bu hastalıklardan korunmaya yönelik uygulamalar ise her zaman tıp uygulamaları içerisinde önemini korumuştur. Bu kapsamda aşılar, çocukluklarda koruyucu sağlık hizmetlerinin en önemli yapı taşlarından olup, sadece çocuğu korumakla kalmayarak toplum sağlığına da önemli katkılar sağlar. Aşı olanlar sayesinde, toplumdaki kırılgan grupların da belli oranda korunabildiğini söyleyebiliriz. Gebeler, çok küçük bebekler, savunma sistemi yetersizliği olanlar, organ nakli yapılanlar, kanser hastaları, kemoterapi gibi savunma sistemini baskılayan tedavi alanların sayısı, ülkemizde de gün geçtikçe artmaktadır. Bazılarında aşılama yapılamayan bu kırılgan grup ve bireyleri düşündüğümüzde, aşılamanın bir toplumsal dayanışma olduğunu söylemek mümkündür.
Artan Aşı Karşıtlığı Sorunu Acilen Ele Alınmalı!
Aşı karşıtlığı ilk olarak, İngiltere’de gündeme gelmiş; bu dönemde bir din bilgini olan E. Massey, hastalıkların tanrı tarafından insanlara bir ceza olarak gönderildiğini; bu nedenle de hastalıkları önlemeye çalışmanın, tanrıya karşı gelmek olduğunu ileri sürmüş ve aşılama girişimlerini şeytana uymak olarak nitelendirerek kendisine geniş bir taraftar kitlesi de bulmuştur. Günümüzde de aşı karşıtı kişi ve gruplar, bulunduğumuz çağın olanaklarından yararlanarak internet ve bazı medya organları aracılığı ile toplumu etkilemeyi sürdürmektedirler. Aşı karşıtlığı; toplum bağışıklığını aksatarak, aşıyla korunabilen hastalıklar hatta salgınların oluşmasındaki en büyük tehditlerden biridir. Bundan dolayı giderek artan aşı karşıtlığı ve aşı reddi sorunu; toplumsal olarak kötü sonuçlarla karşılaşmadan önce, ciddiyet ile ele alınması gereken ve somut adımlarla çözümlenmesi gereken bir konudur.
“Aşı Karşıtı Düşünceler Çürütülmüştür”
Aşı karşıtı ailelerin en sık endişelerinden bir tanesi, ilaç ve aşı şirketlerinin toplumun sağlığını değil kendi kazançlarını önemsediklerini düşünmeleridir. Ancak bu endişeler, eldeki aşıların etkinlik ve güvenliliği karşısında, insanlığın sağlık alanındaki en etkin mücadele araçlarından birini kullanmayı bırakması için yeterli değildir. Aşı karşıtı ailelerin öne sürdüğü diğer nedenler; aşıların otizm gibi bazı hastalıklara neden olduğu, aşılanmanın savunma sistemini olumsuz biçimde etkilediği, yan etki görülme sıklığının kasıtlı olarak gizlenmekte olduğu, içerisinde alkol veya domuz ürünleri barındırdığı inanışıyla bazı grupların inançlarına ters düşmesi gibi başlıklar altında toplanabilir. Her ne olursa olsun, aşı karşıtı tezlerin hemen hepsi binlerce olguyu içeren çalışmalarla, bu çalışmaların derlendiği 14 milyonluk dev vaka serisini içeren kohreyn analizleri ile çürütülmüştür.
“Aşılama Hizmetleri Kamusal Bir Sorumluluktur”
Aşı konusunda; hiç yan etki olmaması, hiç riskin bulunmaması gibi bir durum söz konusu değildir. Ancak tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de, aşıların olası yan etkileri özenle izlenilmekte, kayıtları tutulmakta, aşıya bağlı gerçek olumsuzluklar ile rastlantısal gelişmelerin yakından takibi yapılmaktadır. Aşılama hizmetleri kamusal bir sorumluluktur. Bu nedenle; kamuoyunun bilimsel veriler ışığında aşıyla korunabilen hastalıklar konusunda aydınlatılması, aşı karşıtı tezlerin çürütüleceği eğitsel araçların geliştirilmesi ve risk altındaki kişilerin bağışıklama ile korunması konusunda yasal düzenlemelerin yapılması gereklidir. Başta toplumun bilinçlenmesinde, temel rolü olan yazılı veya görsel medya olmak üzere, kamu kurumları da dahil çeşitli alandaki tüm yetkililerin bu konuda bilimsellikle örtüşen davranışlar sergilemesi gerekmektedir. Çocuklarımız başta olmak üzere tüm toplumun sağlığı için; gerçeği yansıtmayan, bilimsel çalışmalarla örtüşmeyen, hatta çelişen; eksik, hatalı veya yanlış bilgilerin yaygınlaşmasının önlenmesi de çok önemli ve gerekli bir sorumluluktur.