Erken Yaşta İnternet Kullanımına Başlamanın Bireyler Üzerindeki Etkileri
İnternet çağımızın en önemli buluşlarından biridir. Kimilerine göre en önemli buluş olmakla birlikte vazgeçilmez bir imkanlar bütünüdür. İmkanlar bütünü derken kastettiğim internet mecrasının içerisinde gündelik yaşamda, gerçek hayatta olan birçok şeyin bulunmasıdır. Öyle ki internet aleminin içerisinde neredeyse “yok yok” diyebiliriz. Hatta insanların birçoğu yüksek biçimde zihinsel çaba harcayarak internet dünyasını günden güne zenginleştirmeye ve gerçek yaşama yakınlaştırmaya çalışıyor. Tahmin ediyorum önümüzdeki on yıl içerisinde internet tam anlamıyla insanın ihtiyaçlarını giderebilecek hale gelecektir. Böylelikle bizlerde sanal yaşam ile gerçek yaşamı iç içe geçirerek sosyal varlıklar olma özelliğimizi yitirmek tehdidiyle karşı karşıya kalacağız.
Bu noktada tüm insanlığın yaşamına doğrudan veya dolaylı şekilde etki eden, birçok insanın yaşayış biçimini değiştiren, kimi zaman hayatı kolaylaştıran, kimi zaman zorlaştıran internetin tarihçesine, dünyada ve ülkemiz de kullanım sıklığına kısaca değinmek isterim. İnternetin temelleri 1960’lı yıllarda Amerika’da atılmıştır. 1960’larda oluşturulan projelerin sayesinde 1969’da İnternet o dönemin zirvesine ulaşmıştır. 30 Nisan 1993’te CERN tarafından WWW ön eki ile İnternet kamunun ulaşabileceği şekle getirildi. 12 Nisan 1993 tarihinde ODTÜ’den Ankara-Washington arasında kiralık hat ile Türkiye’de ilk İnternet bağlantısı gerçekleşti. İnterneti kullanan kişi sayısına baktığımızda 30 Haziran 2010 tarihli verilere göre tüm dünyada iki milyara yakın kişinin kullandığı görülmüştür. Aynı istatistikte ülkemiz için otuz beş milyon kullanıcı sayısı olarak belirlenmiştir. Bu sayı hiç azımsanmayacak boyutlarda olmakla birlikte ülkemizde neredeyse her iki kişiden biri internet kullanmaktadır.
Günümüzde internet kullanımının çok büyük bir kısmını, internetin içinden doğan sosyal medya oluşturmaktadır. Yapılan bazı araştırmalarda internet kullanımıyla sosyal medya kullanımı karşılaştırıldığında internete girenlerin çok önemli bir kısmının sosyal medya üzerinde yoğunlaştıklarını göstermektedir. Bu sebeple günümüzde birçok sosyal medya kanalı oluşturulmuştur. Hala daha yeni ve farklı programlar üretilmektedir.
Peki sosyal medya en çok hangi amaçla kullanılmaktadır? Bu sorunun kesin bir cevabı olmamakla birlikte yapılan araştırmalardan yola çıkarak en çok bilgi edinmek, haberleşmek ve eğlenmek amaçlı kullanıldığını söyleyebiliriz. Sosyal medya kanalları yoğun biçimde bilgi akışına maruz kalmaktadır. Herkes çeşitli paylaşımlarda bulunmaktadır. Yapılan paylaşımlar bireylerin bilgilenmesini sağladığı gibi bir handikap da meydana getirmektedir. Oluşan bu bilgi akışının herhangi bir kişi veya kişiler tarafından takip edilmemesi kontrolsüz bilgi akışına sebebiyet vermektedir. Bu nedenle sosyal medya kullanıcıları kimi zaman yanlış, asılsız, gerçek dışı veya bilimsel zemini olmayan bilgileri doğru olarak kabul edip, bilgi kirliliğine maruz kalmaktadırlar. Sosyal medyanın, haberleşme amacı ile kullanılması kişilerarası iletişimi kolaylaştırıcı yönü olarak söylenebilir. Herhangi bir zamansal kısıtlama olmadan mesaj karşı tarafa iletilebilir. Ayrıca mesajı mekan ve maddi kısıtlama olmaksızın kullanıcılar birbirlerine gönderebilir. Sosyal medyanın diğer kullanım amacı olan eğlence yönü insanların günlük yaşamın sıkıntılarından kurtulabilmeleri için olumlu etkilemektedir. Yazımın ilerleyen kısımlarında değineceğim bir sosyal medya kanalı olan “Vine” programı çoğunlukla insanları eğlendirmek amacıyla oluşturulmuş ve o amaçla kullanılmaktadır. Bu programın tüm dünyada oldukça fazla sayıda takipçisi bulunmaktadır. Yine Türkiye’de de fazlaca takip edilmektedir.
İnternet ve sosyal medyanın bu denli yaygınlaşması ve kullanılması beraberinde birçok kavramı, sıkıntıları da meydana getirmektedir. Bundan on sene önceye gidecek olursak internet bağımlılığı gibi bir kavramla karşılaşmayız. Fakat artık internet bağımlılığı sıklıkla üzerinde durulan, makaleler yazılan ve araştırmalar yapılan bir konu olmuştur. Özellikle erken yaşlarda internet, sosyal medya ile tanışan kişilerin davranışsal, bilişsel, sosyal yönden olumsuz etkilendiği görülmektedir. Bu kişilerin içinde bulundukları psikoseksüel gelişim dönemleri de dikkate alındığında yaşadıkları kimlik kargaşasının daha da arttığı gözlemlenmektedir. Özellikle ergenlik dönemini baz alırsak yaşanılan bu kimlik arayışı sürecinde, internet ortamında yaratılmış olan sahte veya sanal kişilik prototipleri ergenlerde ideal benliği gerçek olmayan ve ulaşılması oldukça zor olan bir konuma sokmaktadır. Hali hazırda ergenlik döneminin karmaşık düşünce yapısı içinde olan, depresyona meyilli ve benlik saygısı yeni yeni oluşan bireylere bir de bu oluşturulan idealler eklendiğinde kişi tarafından içinden çıkılmaz bir hal almaktadır.
Ülkemizde üniversite öğrencileri ile yapılan bir araştırma problemli internet kullanımında interneti sosyal etkileşim kurma ve eğlenme amacı ile kullanımının önemli faktörler olduğunu ortaya koymaktadır. Bu çerçevede, üniversite öğrencilerinin bazılarının kimlik oluşturma ve bazılarının ise yakın ilişkiler kurma gelişim ödevleri olduğu dikkate alındığında, internetin aynı anda birçok kişi ile hızlı bir biçimde sosyal ilişkiler kurma imkanı vermesi, interneti sosyal etkileşim amacı ile yoğun bir şekilde kullanmaya yol açtığı belirtilebilir. Bu durum ise üniversite öğrencilerini problemli internet kullanımı açısından risk grubu haline getirebilmektedir. Diğer yandan internetin oyun oynama, rahatlama ve hoş vakit geçirme gibi eğlenme amacı ile kullanılması da problemli internet kullanımı ile sonuçlanabilmektedir. Zira internetin bu amaçlarla kontrol edilemez bir biçimde aşırı kullanımı sonucunda, bireyin yaşamının çeşitli alanlarında özellikle psikososyal gelişim alanında bozulmaların ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır.
Araştırma bulguları, üniversite öğrencilerinin problemli internet kullanımlarında, kimlik statülerinin önemli bir faktör olduğunu göstermektedir. Bu bulgular dikkate alındığında kimlik arayışı statüsündeki üniversite öğrencilerinin problemli internet kullanımı ile ilgili yaşantılara daha yatkın oldukları, başarılı kimlik statüsündekilerin ise sağlıklı internet kullanıcıları oldukları belirtilebilir. Aynı zamanda internet, kimlik denemeleri sırasında birçok insanla etkileşime girme fırsatı verdiğinden oldukça değerli geri bildirimler sağlamakta ve bu durumda internetin kimlik arayışı statüsündekiler tarafından yoğun bir şekilde kullanılmasına yol açabilmektedir. Diğer yandan çevrimiçi ilişkiler yüz yüze olan ilişkilerdeki kaygıyı ortadan kaldırdığı ve isimsiz olabilmeyi sağladığından bireylerin dış görünüşleri veya kişisel özellikleri için yargılanma kaygısı yaşamaksızın istedikleri kişiliğe ve cinsiyete bürünerek, farklı kişilik ve ilişki biçimlerini deneme fırsatına da olanak tanımaktadır. Ancak sürekli olarak bireylerin sahte kimlikler kullanmasının kararlı bir kimlik oluşumunu engelleyebileceği ve internet kullanımının sağlıklı kullanımdan problemli kullanıma doğru yönelebileceği ve bunun sonucunda ise ruh sağlığını da tehdit edebileceği söylenebilir.
Araştırmada sonuç olarak “başarılı kimlik” statüsüne sahip olmanın problemli internet kullanım düzeyini azaltabildiği ve tersine “kimlik arayışı” statüsüne sahip olmanın problemli internet kullanım düzeyini artırabildiği de dikkati çekmektedir. Ayrıca erken yaşlarda internet bağımlılığı gelişen bireylere (bağımlılık interneti yeni kullanmaya başlayanlarda daha yaygın olarak görülmekte) bu yaşlarından itibaren zengin bir kültürel çevre ve sosyal yaşam sağlanması bağımlılığı azaltıcı veya bitirici etki yapabilir. Böylece kimlik arayışında olan bireyler kendilerini bulundukları sosyal ortamlarında aldıkları geri bildirimler ve edindikleri konumlar vasıtasıyla tanıma fırsatı elde edeceklerdir. İnternetin sanallığından kurtularak hayatın gerçekliğinde kendilerini keşfedeceklerdir.
Yazımın bu kısmında geçtiğimiz günlerde yaklaşık on gün boyunca beraber olduğum üç arkadaşım ile ilgili gözlemlerimden bahsetmek istiyorum. Bu arkadaşlarım yukarıda da bahsettiğim üzere Vine isimli sosyal medya kanalında yüz bin takipçi sayısının üzerinde olan ve sosyal medya içerisinde “fenomen” olarak değerlendirilen kişilerdir. Yalnızca sosyal medya tarafından değil kendileri tarafından da fenomen olarak değerlendirilmektedirler. Bunu söylememin sebebi kendilerine atfedilen sıfatın büyüsüne kapılıp kendi kişiliklerini (olumlu, olumsuz yönlerini) bir tarafa bırakıp tamamen hatasız olduklarını düşünmeye başlamalarıdır. Birlikte geçirdiğimiz on gün boyunca üçü içinde gözlemlediğim ortak ve sürekli olarak istedikleri şey başkaları tarafından tanınmak. Hatta yine kişiliklerin hiçbir önemi, değeri olmadan başkaları tarafından talep edilmek ve cinsel birlikteliğe kadar uzanan bir sürecin yaşanmasını istediklerini gözlemledim. Gittiğimiz şehirde bekledikleri ilgiyi ve talebi göremediklerinde her gün çok büyük bir duygusal boşluğa düşüp, depresif tavırlar takınarak “bizi nasıl tanımazlar?” gibi cümlelerini sıkça duydum. Tabi burada ülkenin nüfusuna oranla tanınma ihtimallerinin oldukça az olduğunu hesaplamalarını beklemiyordum. Sanal dünyaya böylesine kendilerini kaptırdıkları için bu hesaplamalardan ve gerçeklikte düşünmekten uzak yaşadıklarını gözlemledim.
Yine çok dikkatimi çeken ve değinmeden geçemeyeceğim bir durumla karşılaştım. Buluştuğumuz günden itibaren ilk dört gün boyunca vine ve diğer sosyal medya ortamları dışında hiçbir sohbet konusu oluşmamıştı. İnternet bağımlılığının kişiler arası iletişimi bu denli etkileyeceğini düşünmemiştim. Ayrıca arkadaşlarımdan yola çıkarak bu ortamlarda herkesin çıkar ilişkisi yürüttüğünü gözlemledim. Yaşadıklarımdan örnek verecek olursam bir kişi, diğer bir kişiye takipçi sayısı fazla olduğu için çantasını taşıtabilmekte, çanta taşıyan kişide çaresizlik içinde yapması gerektiğini düşünerek yapıyordu. Yaptıkları iş (eğlence amaçlı videolar çekmek) gerçek anlamda bir işe dönüşmüş ve hiyerarşiyi belirleyen temel unsurda kişilerin takipçi sayısı olmuştu. Buluşulan ortamlarda takipçi sayısı en yüksek olan kişi diğerlerine patronluk yapabilmekte bunu yaparken hiçbir kişilik özelliğinin veya sosyo-kültürel gelişmişlik düzeyinin önemsenmediğini gözlemledim.
Genel olarak erken yaşta internet kullanımının problemli internet kullanımını doğurduğunu yapılan araştırmalar göstermektedir. Yani erken yaşta internet kullanımının bireyi sosyal yaşamdan uzaklaştırdığını, bilişsel olarak odak noktasının sanala sabit kalıp gerçekliğe dönmekte zorlandığını, davranışsal olarak kompulsif(telefona sıklıkla bakmak vs.) davranışlara sürüklediğini söyleyebilirim.
Yazımı problemli internet kullanımı ve bağımlılığa örnek olacağını düşündüğüm ve yaşamış olduğum bir örnekle bitirmek isterim. Geçenler de bir arkadaşım telefonunun şarjı bittiğinde tamamen çocuk saflığıyla bana şu sözleri sarfetti. “Telefonum açık veya yanımda olmayınca kendimi çıplak gibi hissediyorum”.