Teşekkürler Coronavirüs
Covid-19 namı değer koronavirüs, sanırım bugünlerde tüm dünyada en çok kullanılan kelime. Koronanın ne olduğunu bir sürü yanlış bilgiyle birlikte herkes biliyor. Türlü senaryolar komplo teorileri üretilip duruyor. Sosyal medyada ve maalesef sokaklarda hala virüsle dalga geçen “gelirse göreceği var” diyen ciddi bir kesim var. Burada iki neden geliyor aklıma, birincisi gerçekten cehaletten kaynaklı idrak edememe ikincisi ise bir savunma mekanizması. Gerçekten kaçma, reddetme, acıdan korunma, benliği koruma gayreti…
Kitlesel olarak bir değişimin içerisindeyiz aslında ve değişimin psikolojik açıdan bize katacaklarıyla birlikte bu süreçte ne götüreceğine de odaklanmak istiyorum. “Evde kal” uyulması gereken bir ültimatom ama insanlar evde kalmak istemiyor, aslında evde kalıp farklı gerçeklerle yüzleşmekten korkuyor, gerçek bir tehditin kapısına gelmiş olma gerçeğini kabullenmek istemiyor. O alışmış olduğu rahatı, bolluğu, konforu kaybetme gerçeğinden kaçıyor, değerini bilmediği sağlığının elinden gitmesi gerçeğinden, özgürlüğünü kaybedeceği gerçeğinden. Bunu kabullenip eve çekilen kesimde ise anksiyeteler baş göstermeye başlayabilir. Her şeyden önce kendinin ve yakınlarının yaşamına ilişkin kaygılar, sağlık sorununu atlattığını düşünüp sonra ki süreçte karşılaşacağı ekonomik kaygılar, bu süreçte dikkat etmesi gereken hijyen kaygısı, daha önce aynı evde yaşayıp da günlerce hiç vakit geçirmemiş aile bireyleri arasında evde oturmaktan kaynaklanacak aile içi çatışmalar, acaba hasta oldum mu, boğazım ağrıyor mu, ateşim var mı gibi kendini kontrol soruları…. Süreç doğru yönetilmezse çeşitli takıntılar, depresyon, değersizlik hissi güven kaybı gibi psikolojik sorunlara gebe olma ihtimali hayli yüksek olacaktır.
Bu süreçte bu tarz kaygıların yaşanması oldukça muhtemel ve beklenendir aslında, önemli olan bu kaygılarla nasıl baş edebileceğimizdir.- Bu noktada size kitap okuyun, film izleyin gibi önerilerde bulunmayacağım, onları zaten yapacaksınızdır- Bunu “bir çok şeyi” düzeltme fırsatı olarak görün. Her şerde bir hayır vardır sözünü de her kriz bir fırsattır sözünü de unutmayalım. Bu şerden nasıl bir hayır ve bu krizden nasıl bir fırsat doğurabiliriz? Evrenin bana –bize- anlatmak istediği bir şey mi var? Bu bir uyarı ise gereken doğru mesajı aldım mı? Belki de herkes kendi hayatına ilişkin içe yönelmeli geçmişle ve gerçeklerle yüzleşip öncelikle kendiyle barışmalı. Belki uzun süredir her şeyden çok kendinizi ihmal ettiniz, bu da kendinizi ihmal etmeye değmeyeceğinin mesajı, sevdiklerinizi ailenizi ihmal ettiniz, duygularınızı bastırdınız, kendi gerçekliğinizden kaçtınız, kaçmayı bırakmanın, yüzleşmenin tam vakti. Korkmanın diğer bir çok duygu gibi anlamını yitireceği bir süreç belki de, fiziksel anlamda aldığınız tüm önlemlerle birlikte yapabileceğiniz çok şey olduğunu göreceksiniz. İletişime açık olun, ev içinde eşinizle, çocuklarınızla ve belki anne babanızla birliktesinizdir bu durumun size kattığı ve/veya katacağı artı değerlere odaklanın, yakınıp şikayet etmek size acizlik ve mutsuzluktan başka bir şey kazandırmayacaktır. Her anın yaşanması gereken anlamlı ve verimli olduğunu bilin. Siz bir olaya nasıl bir anlam yüklerseniz sizin için onun anlamı yüklediğinizden başka bir şey değildir. Misal Hinduizm’de birkaç nedenden ötürü inek kutsaldır ama bizim toplumumuzda etini türlü tariflerle pişirerek yediğimiz kurbanlık bir hayvan. Hayvan aynı ama yüklenen değer çok farklı, insanların ona yüklediği anlamdır onu kutsal kılan veya yemeklik et yapan. Dolayısıyla bizler bu duruma ne kadar kötü ve olumsuz anlamlar yüklersek psikolojik açıdan o kadar olumsuz etkilenebiliriz. Tüm bu olumlu yada olumsuz düşüncelerimiz enerjimizi değiştirir ve bu enerjimiz etrafımızda yaşayan iletişimde bulunduğumuz insanlara da geçer ki bu süreçte bu insanlar eşimiz, çocuğumuz, kardeşimiz, annemiz babamız olacaktır. Sevdiklerimizin ve kendimizin enerjisini yüksek tutmak, bu sürece yüklediğiniz anlamla şekillenecektir. Sizin enerjiniz etrafınızın da enerjisini yükseltecektir.
Bu süreçte yaşanması muhtemel tüm sorunlar kaygı temelli olacağı için kaygıya sebep olan Virüsün etkilerini ona bakış açımızdaki değişimle daha kolay alt edebileceğimizi düşünüyorum.
Kaygı düzeyi arttıkça panik havası ve kaos oluşmaya yüz tutar, her şeyden önce durumu tüm gerçekliğiyle idrak edip gerekli önlemleri aldıktan sonra hayatı olabildiğince normal akışında ve en faydalı şekilde yaşamak uygun olacaktır. Belki de bu güne kadar evinde çocuğuyla eşiyle hiç vakit geçirmemiş babaların, temizlikten gezmelerden çocuğuna doğru ve kaliteli zaman ayıramamış annelerin, ihmal edilip tv pc karşısında robotlaşmış asosyalleşmiş çocukların bir şeyleri düzeltmesi için iyi bir fırsattır bu durum. Bu süreçte çocuklarla nasıl bir iletişim kurulmalı ve nasıl davranmalı?
Öncelikle kaygı ve panik halinden kendimizi soyutlayıp durumun artılarına odaklanmalıyız ki çocuğa yansıtılacak olumsuz bir duygumuz olmasın. Doğru kaynaklardan doğru bilgiye ulaşın bilgi kirliliğine maruz kalmayın, her okuduğunuza, her duyduğunuza inanmaktan vazgeçin mesela. Çocuğunuzla doğru iletişim kurabilmelisiniz, onunla bir yetişkin gibi sözlerine ve düşüncelerine değer vererek, onu birey kabul ederek ve dinleyerek konuşun. Soruları olacaktır, olabildiğince sade açıklayıcı ve tedirginlikten uzak normalleştirerek cevaplayın. Bizlerde olduğu gibi çocuklarımızda kendini güvende hissetmek ister, onların güvende olduğunu hissettirin. Söylemlerinizden çok davranışlarınızla bunu yapmaya çalışın, doğru model olun. Siz kaygılanmayın ki çocuğunuzun da kaygılanmasını engellemiş olun. Temizlik ve dikkat edilmesi gereken konuları nedenleriyle birlikte olabildiğince net aktarın ve tabi ki öncelikle siz örnek olun, hem kendi sağlığınız hem çocuğunuz için.
Ailece oynayabileceğiniz oyunlar oynayabilirsiniz, kaliteli zaman geçirerek aranızda ilişkiyi ve bağı güçlendirebilirsiniz. Kalabalık ailelerde üç kuşağın ortak yapabileceği aktiviteleri babanıza annenize sorup onları da katarak yerine getirebilirsiniz. Unutmayın bu belki de yıllardır kazanamadığınız veya kaybettiğiniz bağları tekrar yapılandırmak için büyük bir fırsat, bu fırsatı iyi değerlendirin.
Psikolojik olarak kendinizi korumak önemli tabi ama fiziksel anlamda bağışıklığınızı güçlü tutmak için yapılabilecekler var. Bunlardan belkide en önemlilerinden biri sigarayı bırakmak. Sigara içerek az miktarda virüse maruz kalma durumunda bile enfekte olma ihtimaliniz oldukça yükselmiş oluyor. Sigara içmeyen birinin maruz kalıp enfekte olmayacağı miktarda virüs sigara kullanan birini kolaylıkla enfekte edebilir. Ayrıca sigara içmek bağışıklık sisteminizi de zayıflatacağı için riski sadece enfekte olmada değil, vücudunuzun bununla mücadele gücünü de azalmış olacaktır. O yüzden temizliğe, hijyene, beslenme ve uyku düzenine verdiğiniz önemin yanında kendiniz ve sevdikleriniz için bir an önce sigarayı bırakmanızı da öneririm.