Psikiyatri – Ruh Sağlığı

Bir psikoloğa ihtiyacım var!

Son Zamanlarda gittiğim bir çok yerde psikolog olduğumu duyan hemen hemen herkesin istisnasız kurduğu cümle ” benim de bir psikologa ihtiyacım var” cümlesi oluyor.

Gerçekte psikologa ihtiyacımız var mı? Yoksa psikolog cümlesine atfettiğimiz algı otomatik olarak bizi ona ihtiyaç duyan bir hale mi sokuyor.

İhtiyaç muhtaciyetin bir neticesidir. Acıkınca bir şeyler yemeyi istemek, üşüyünce ısınmayı istemek gibi. Ruhsal problemlerimizin çözümü için de bir çare arayışı içerisine girmek, içinden çıkamadığımız baş edemediğimiz sıkıntılarımızın varlığının olduğunun bir göstergesidir. Toplumsal olarak son yıllarda gerek medya gerekse internet vasıtasıyla psikolog kavramını tanımaya başladığımızı söyleyebilirim. Hâlbuki 2000’li yılların başına kadar da toplumumuzda psikologlara gidenlere ‘DELİ’ yaftası vurulurdu. – ne işin var psikologda kafayı mı yedin- tarzında insanı psikologlara gitmekten korkar hale getiren bir mahalle baskısı vardı diyebiliriz. Sadece psikologlara gidenlere değil aynı zamanda psikologlara bile bu bağlamda bir ‘DELİ DOKTORU’ yakıştırması yapılarak. Onlara da bir kimlik ötelemesi yaşatıldığını söyleyebiliriz.

Uzm. Psk. Mehmet UZUT
Uzm. Psk. Mehmet UZUT

Ama artık o günlerin yavaş yavaş geride kaldığını, her gittiğim yerde sorunlarını anlatmaya çalışan, bir köşeye çekip var olan bir sıkıntısını ifade etmek isteyen insanlar çoğalmaya başladı. Bununla birlikte özellikle batıda ciddi anlamda psikologlara duyulan ihtiyacın her geçen gün artmakta olduğunu ve insanların artık çok büyük endişeler içinde olmadan gidip sorunlarını anlatmaya, çözüm yolları bulmaya başladıklarını söyleyebiliriz.

İnsanların gerek ekonomik, gerek siyasal, gerek toplumsal ve gerek kişisel anlamda yaşadıkları problemler ve sıkıntılar kendilerini anlatmaya ve çözüm yolları aramaya itmektedir. Bu sorunların çözümü için insanlar psikologa başvurma ihtiyacını hissetmekteler.

İnsanın bir psikologa İhtiyaç duyması bireyselleşen yapısıyla doğru orantılı olduğunu düşünüyorum. Bundan 20-30 yıl öncesine kadar da toplumsal olarak geniş aile profiline sahip bir bir aile yapımız vardı. Yani baba-anne, dede, nine, amca, teyze ve birincil akrabalar dediğimiz geniş aile perspektifinin içinde yer alan bir toplum yapısına sahip idik. Bu durum batıdan doğuya doğru artık çekirdek aile yani anne baba ve çocuk üçleminden müteşekkil bir küçük aile modeline doğru evrilmekte. Ve Bunun sonucu olarak geniş aile desteğini yitiren küçük aile artık sorunlarını çözme noktasında başka mekanizmaları arama ihtiyacı hissetmeye başlamakta. Özellikle batıda psikologlara duyulan ihtiyacın doğuda psikologlara duyulan ihtiyaçtan daha fazla olmasındaki en önemli etkenlerin başında bunun geldiğini söylemek gerekir.

Peki bir psikolog kimdir ve ne tür sorunlarla uğraşır ve çözümler üretir.Bunun için Öncelikli olarak bu mesleği icra eden psikologu tanımak ne yaptığını bilmek önemlidir. “Psikolog, ruhsal veya psikolojik rahatsızlıklar olduğunda, teşhis ve tedavi amaçlı gidebileceğimiz, uzman terapisttir. “Kişi, kendini psikolojik anlamda rahatsız eden güncel sorunların çaresini aradığı gibi, geçmişte yaşadığı ve bir türlü silip atamadığı acı travmalar için de, doğru yardımı almak zorundadır. Bu doğru yardım bu işi profesyonel anlamda icra eden psikologlardan alınmalıdır. Psikologlar kişiyle yaptığı bir terapi neticesinde gerek gördüğü takdirde ilaç desteği alması için psikiyatrlara ya da nöroloji uzmanlarını sevk eder. Çünkü psikologlar ilaçlı tedavi yapmaz daha çok kişi de varolan sorunları psikoterapötik yöntemlerle çözmeye çalışırlar.

Peki her sorun yaşadığımızda bir psikologun kapısını çalmalı mıyız? Tabi ki hayır, bir psikologa gitmemizi gerekli kılan şartların olgunlaşması ya da uygun olması gerekir. Etrafımızda yaşadığımız birçok günlük ya da durumsal problemler olabilir. Bu problemleri arkadaşımızla, annemizle, babamızla, öğretmenimizle veya manevi birtakım desteklerle çözebiliriz. Bunların veya bunlara benzer mekanizmaların sorunlarımızı çözmede yetersiz kaldıklarını gördüğümüz ya da düşündüğümüz durumlarda psikologlara müracaat etmek en doğru yol olacaktır.

Peki, ne tür durumlarda psikologlara gitmeliyiz?

Kişi, kendini yalnız hissediyor olabilir. Ailesinde problemler olabilir. Neye yetenekli olduğunu anlamaya çalışıyor ama bir türlü karar veremiyor olabilir, korkuları vardır, uyku bozuklukları vardır, hangi bölümü seçeceği hakkında kaygıları vardır, çok sinirlidir, zamanını boş geçirdiğini düşünüyordur, bir türlü başarılı olamıyor ve bunun sonucunda umutsuzluğa düşüyordur. Bunlarla nasıl baş etmesi gerektiğini öğrenmek için psikologa gidebilir veya kişiyi sürekli bırakmayan bir huzursuzluk ile yaşamak zorunda bırakan, zihninizi boş yere allak bullak eden ve asla unutamadığı fakat kurtulmak istediği düşüncelerden arınmak için de psikologlara gidilebilir. Ve ifade edemediğimiz daha birçok problemlerin çözümü için psikologlara müracaat edebiliriz.

Şunu bilmeliyiz ki, Hayatta her şeyin, her sorunun üstesinden yalnız başımıza ve hiç bir yardım almadan gelemeyiz. İnsan, maneviyatını olumsuz olarak etkileyebilecek olaylar yaşayabilir. Bunlar geçici olabildiği gibi, kalıcı psikolojik sorunlara da yol açabilir.

Bir psikologa ihtiyaç duymak ve destek almak günümüzde artık utanılacak veya bir dışlanma nedeni olabilecek bir durum değildir. Batıda bu sistem neredeyse 100 yıldır işlevini yerine getiriyor. Yalnızlaşan ve hayatı artık iş ve ev arasında geçen ve sosyal ağlarla sosyalleşmeye çalışan toplumumuzun psikologlara gün geçtikçe daha fazla ihtiyaç duyacağını söyleyebiliriz. Son olarak şunu söylemekte yarar var bir psikologa gittiğinizde mutlaka onun yetkili ve bu alanda deneyimli bir olmasına dikkat edin etrafımızda kendisine psikolog süsü veren çok fazla tacir bulunmakta siz onlara bir bakıma kendinizi ve en özel bilgilerinizi emanet ediyorsunuz, bu nedenle gerekirse diplomasını görmeyi de talep etmekten çekinmeyin.

Sağlık haberlerine hızlıca ulaşabilmek hem de destek olmak için Google News'te Sağlık News'e abone olun. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir