Logoterapi hakkında
Logoterapi psikiyatri ve nöroloji profesörü olan Viktor Frankl tarafından kurulmuş olan bir hayata bakış ve terapi tarzdır. Çocukluk ve gençlik yıllarından itibaren hayatı sorgulayan Frankl, insan hayatının bir anlamı olmasının gerekliliğini ileri sürmüştür. Bu sırada başlayan ikinci dünya savaşı sırasında, Almanya da Nazi toplama kamplarında üç yıl kaldıktan sonra sağ olarak çıkmayı başarmıştır.
Tutsaklık serüveni sırasında hem kendisini hem de diğer tutsakları gözlemleyerek Logoterapinin temellerini oluşturmuş, serbest kaldıktan sonra öğrencilerine Logoterapiyi öğretmeye başlamıştır. Logoterapi bir terapi biçimi olduğu kadar bir felsefe ve hayata bakış tarzıdır.
Bir felsefe olarak ele aldığımızda Logoterapiye göre her insanın hayatı anlamlı ve değerlidir. Hatta hayatın her anı anlamlı ve değerlidir. İnsan hangi koşulda olursa olsun anlam aramaktadır. Anlamı gören insan en zor koşullara bile dayanma gücünü bulabilmektedir.
Eğer bir sebebiniz varsa hiçbir zorluk sizi vazgeçiremez. İnsan yaşadıklarında sürekli anlam aramaktadır. Anlamı bulamadığımız zamanlarda ise hayat sıkıcı gelebilmektedir. Logoterapi insana göremediği anlamı görebilmesi için ışık tutmaktadır.
Anlam her insan için farklı olabilir. Bir insanın hayatının anlamı hiç kimseye benzemeyen tamamen farklı bir anlam olabilir. Diğer yandan anlam zaman içinde değişebilir.
Hatta bazen bir durumu yaşarken anlamı göremeyebiliriz, daha sonra o yaşadıklarımızın anlamını görebiliriz. Anlam kişiye dışarıdan verilemez, çünkü o zaten kişinin içinde vardır. Önemli olan kişinin içindeki anlamı görebilmesidir.
Bu anlam dediğimiz şey nedir, nasıl ulaşılır? Anlamlı bir hayata nasıl ulaşabiliriz? Frankl’a göre anlama ulaşmanın üç yolu var;
1- Yaratıcı yol; Bir eser yaratmak ya da yeni bir buluş yapmak insanın yaşamını anlamlı kılmaktadır. Sanatçının eserini yaratmasının onu öldükten sonra da hatırlanmasını sağlayacağı, böylece var oluşsal açıdan yok olmayacağı ve var olma düşüncesinin onu huzurlu ettiği düşünülebilir. Ama esas kişiyi mutlu ve huzurlu yapan şey bir eser yaratmış olmak, ya da bir kitabı yazmış olmaktır.
2- Deneyimsel yol; İnsanı mutlu eden hoş bir yaşantıya sahip olmaktır. İnsan hoş bir müzik dinlerken ya da sevgi yaşarken hayat ona anlamlı gelmektedir.
3- Tutumsal yol; Bazen insan hiçbir şey yapamayacak durumda olabilir. Hapiste olabilir, ya da hasta yatağında hareketsiz bir şekilde yatmak zorunda olabilir. Böyle bir durumda da insanın hayatı anlamlı olabilir. İnsan bu durum karşısında öyle bir tavır ortaya koyar ki yaşadıkları anlam kazanır. İnsan ölüme giderken bile tüm hayatını ve kalan birkaç saatini anlamlı hale getirebilir.
Hayatımız zaten sınırlı ve ölüm var. Ölüm ve hayattaki günlerimizin sınırlı olması yaşadığımız hayatı daha da anlamlı hale getirmektedir. Bu hayat bizim ve onu en anlamlı biçimde yaşayacak olan insanın kendisidir.
Çünkü her an yaşandığında bir daha kaybolmamak üzere korunmaktadır. Geçmişteki yaşantılarımızı hangi güç yok edebilir ki. Acılar ve zorluklar karşısında gösterdiğimiz cesareti, çabayı, zor durumdaki bir insana yaptığımız yardımı, sevdiklerimizle geçirdiğimiz güzel zamanları kim elimizden alabilir ki. Hatta bir olay karşısındaki tanıklığımızı hangi güç yok edebilir ki. Yaşadıklarımızın tamamı sonsuza kadar bizim olarak kalacaktır.
Görüldüğü gibi anlam her şekilde bir yaşantıdır. Maddi şeyler aslında insan için bir anlam ifade etmez. Onlarla birlikte yaşadıklarınız size bir anlam ifade eder. Oysa çevreden insana sürekli maddi şeylerle ilgili anlamlar dayatılmaktadır. Oysa anlam çocuklarımızla geçirdiğimiz hoş bir zamandadır. Arkadaşımızla yaptığımız sohbettedir, bir amaç uğruna verdiğimiz mücadelededir.
Bazen acılar bile insanın hayatına anlam verebilir. Bu anlam bulmak için acı çekelim demek değildir. Eğer insanın başına isteği dışında acı bir olay gelmişse bu olayın içinde de bir anlam bulabiliriz. Aile üyelerinden birinin kaybı diğer üyelerin bir birleri ile yeni ve anlamlı bir ilişki kurmalarına neden olabilir.
Anlam insanın kendisini unutup kendisini bir amaca adamasındadır. Annenin çocuğu için yaptığı fedakarca davranışlar bunun en güzel örneğidir. Anne bu yaptıklarından hiçbir rahatsızlık duymaz, aksine çocuğuyla gurur duyar.
Her insan kendi hayatının anlamına uygun potansiyele sahiptir. O nedenle yeteneklerimize uygun işler yaptığımız zaman hayat bize anlamlı gelmektedir.
Hepinize anlamlı bir yaşam dileklerimle sevgi ve saygılarımı sunarım.