Serebrovasküler hastalık (beyin damar hastalıkları)
Parkinson hastalığı erişkinlerde Alzheimer hastalığından sonra ikinci sıklıkta görülen nörodejeneratif (sinir hücre harabiyeti sonucunda gelişen) bir hastalıktır. Parkinson hastalığının görülme sıklığı 55-60 yaş üzerindeki nüfusta %1 ‘dir. Bu oran oldukça sabit olmasına karşın, yaşam süresinin uzaması dolayısıyla toplumda yaşlı nüfusunun artması Parkinson hastalarının sayısında da artışa neden olmaktadır. Parkinson olgularının % 5 ila 10’u kalıtsaldır ve genetik tipler genellikle 40 yaş öncesinde başlar.
Parkinson hastalığında bu motor bulgulardan başka motor dışı belirti ve bulgular da izlenir. Motor dışı belirtiler kabızlık, pozisyon değişikliği ile kan basıncının düşmesi, depresyon, anksiyete, uyku bölünmeleri, huzursuz bacak sendromudur. Hastalığın tedavisinde kullanılan ilaçlar ileri yaşlarda ve bilişsel bozukluğu olanlarda kabuslara ve var sanılara yol açabilir. Bu da hasta ve ailesinin yaşam kalitesini ciddi derecede bozan bir durumdur. Genç Parkinson hastalarında özellikle erkeklerde tedavide kullanılan bazı ilaçlar dürtü kontrol bozukluğu dediğimiz aşırı para harcama, şans oyunlarına düşkünlük, cinsel davranışlarda değişiklikler, aşırı yeme gibi davranış sorunlarına yol açabilir. Tedavinin bu gibi yan etkileri hasta ve yakınları tarafından bilinirse davranış değişiklileri erken fark edilecek ve hekimle iş birliği yaparak bu sorunlar tedavinin düzenlenmesi ile ortadan kaldırılacaktır.
Parkinson hastalığının nedeni nedir? Parkinsonda erken tanının tedaviye katkısı var mı? Parkinsonun ilerlemesi durdurulabilir mi?
Parkinson hastalığı sessizce başlayan yavaş ilerleyen bir hastalıktır. Belirtiler vücudun sağ veya sol tarafından başlar, üç yıl içinde iki taraflı olur. Sonraki yıllarda denge sorunları, donma ve düşmeler ortaya çıkar. Hastalığın orta hat belirtileri denilen konuşma, yutma ve yürüyüş bozuklukları ilaç tedavisine yanıt vermez, denge kusuru şiddetli ise cerrahi de yarar sağlamaz.
Parkinson hastalığının beyin sapında özel bir grup sinir hücresinin, henüz kesin nedenini bilemediğimiz bir süreç sonucunda kaybına bağlı olarak dopamin maddesindeki eksilmeden kaynaklandığı bilinmektedir. Hücre hasarına yol açan mekanizmalar birden fazla olduğu için hastalığın kökenine yönelik tedavi bugün için mevcut değildir. Günümüzde beyinde kalan dopaminden daha fazla yararlanmayı sağlayacak ilaçlar ve dopamine benzer veya öncü maddesi olan ilaçlar kullanılmaktır.
Parkinsonun tedavisinde kullanılan yeni yöntemler ve Kök hücre çalışmalarında son durum nedir?
Hastalığın tedavisinde yer alan ilaçlar hastalığı durduramamaktadır, ancak belirtileri hafifleterek hastanın günlük yaşam faaliyetlerini rahat sürdürebilmesine yardım ederler. Yirmi yıl önce Parkinson hastalığı tanısı koyduğumuzda hastaya günlük işlerini görebildiği sürece ilaç başlamaz, tedaviyi ertelerdik. Günümüzde bu yaklaşım kabul görmemektedir. Çünkü hastalığın erken evresinde tedaviye başlandığında dopamin eksikliğinin beyinde oluşturacağı diğer işlev bozuklukları geciktirilebilmektedir. Bu da hastalığın daha ılımlı seyretmesini sağlamakta, hastanın yatağa bağımlı hale gelmesini önleyebilmektedir. Tedavide kullanılan bazı ilaçların birkaç yıl sonra yüz ve gövde de istemsiz hareketlere, ilaç etkisinin bittiği saatlerde de yavaşlık ve katılığın şiddetlenmesiyle hastanın “kapalı” duruma geçmesine yol açtığı iyi bilinmektedir.
Bu “açık-kapalı” dönemleri gün içinde sık yaşayan hastalar için derin beyin uyarımı ameliyatı planlanabilir. Bugün gerek ilaç gerek cerrahi tedaviler hastalık belirtilerini hafifletmeye yöneliktir, hastalığın seyrini durduramaz demiştim. Ancak gelişmiş araştırma merkezlerinde aşı ve gen tedavileri üzerinde çalışmalar yoğun bir şekilde devam etmektedir. Birkaç yıl sonra bu tedavilerden bazılarının hastalığı durdurmak üzere bizim pratiğimize de gireceğini düşünüyorum. Çok merak edilen kök hücre çalışmaları ise henüz Parkinson hastalığındaki hücre yitimini onaracak bir çözüm getirmemiştir.
Sporcularda, düzenli olarak spor yapanlarda Parkinson görülme oranları nedir? Spor yapmak ileri yaşlarda hastalığa yakalanma riskini azaltır mı?
Sporcular üzerinde yapılmış bu şekilde bir araştırma henüz yok, ancak genel anlamda düzenli ve hatta yapılandırılmış egzersizin Parkinson hastalığı başta olmak üzere pek çok yaşla ilişkili nörodejeneratif hastalıkta ve normal yaşlanma sürecinde nöron hücreleri ve bunların oluşturdukları ağsal devrelerin düzenli ve sağlıklı işlev görmesi üzerine olumlu etkileri bilinmektedir. Bu nedenle hastalığa yakalanma riskinde olmasa da hastalık sürecinin kendisini göstermesinde olumlu bir etkisi olabileceği öngörülebilir. Bununla beraber günlük düzenli egzersizin bazı genetik çeşitler için koruyucu etkisi olabileceğini düşündüren bulgular vardır.
Parkinson hastalarında beden hareketlerinin, egzersizin tedaviye etkisi ilaç tedavisi kadar önemlidir diyebilir miyiz?
Parkinson hastalığı temelde hareket bozukluğu olduğu ve beyinde aksayan hareket devreleri ile ilgili olduğu için hareket egzersizleri tabii ki tedavini vazgeçilmez bir parçasını oluşturur. Bu gereklilik hastanın tanı aldığı zamandan itibaren geçerlidir, yani düzenli egzersizler tüm vücudu çalıştıran tempolu yürüme, yüzme, aerobik gibi sporlar genel anlamda baştan beri tercih edilir. Ancak hastalık ilerledikçe ve özellikle denge bozukluğu, yürürken kilitlenme, gövdede öne doğru eğilme, konuşma bozukluğu gibi ilaca kısmen veya yetersiz cevap veren daha karmaşık hareket problemleri tabloya eklendikçe programlı ve daha profesyonel destek gerektiren egzersizler ilaç kadar önem kazanır.
Bu konuda giderek artan kontrollü çalışmalar tüm egzersiz programlarının, özellikle de hedefe yönelik özel terapilerin (denge ve konuşma terapileri gibi) çok yararlı olduğunu ortaya koymaktadır. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Parkinson hastalığı tedavisinde egzersiz, hareketlilik kritik önemdedir ve PHD olarak farkındalık etkinliklerimizi yoğunlukla bu tema üzerine oluşturuyoruz. Bu yıl da “umut ve hareket” diyeceğiz ve 6 ilde eş zamanlı olarak düzenleyeceğimiz etkinliklerde hastalarımızla birlikte egzersiz yapacağız.
Parkinson hastalarına öneriler;
Parkinson hastalığı ile mücadele etmede erken teşhis, fizyoterapi ve egzersiz, uygun ilaçlarla doğru tedavi seçiminin uzmanlarca yapılması çok önemli. Böylece hastalık önemli ölçüde kontrol altına alınabiliyor ve yaşam kalitesi yükseltiliyor. Parkinson hastaları için egzersiz ve hareket çok önemli. Egzersiz sadece yürüyüş, denge, duruşu düzeltmekle kalmaz, Parkinson hastalığının depresyon, durgunluk, yorgunluk ve kabızlık gibi diğer belirtilerini de olumlu etkiler. Hareketsizliğin davet edeceği kalp damar hastalıkları ve kemik erimesine karşı da koruyucu işlev görür.
Hareket önemli ama yorgunluğa da dikkat etmek gerekir. Yorgunluk, Parkinson hastalığına eşlik edebilen bir unsurdur ve yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Parkinson hastası günü programlı yaşamalı ve mutlaka egzersize zaman ayırmalıdır. Bununla beraber günde en az bir istirahat dönemi olmalıdır. Bir işe başlarken veya işin bitiminde ya da her ikisinde dinlenebilirler.